Gümüşoğlu yazdı: Geleneği koruyarak modern yaşama uyum sağlayalım
KONUK YAZARHalifebaba H. Dursun Gümüşoğlu, Alevi Bektaşi toplumunun kentleşme ile ortaya çıkan sorunlarına değindiği makalesinde, modern yaşama uyum gösterirken geleneği korumanın önemine dikkati çekti. İşte, o yazı:
Bir mıh bir nal kurtarır
Bir nal bir at kurtarır
Bir at bir komutan kurtarır.
Bu atasözü Aleviliğin kaybetmemesi gereken değerler açısından düşünmekte yarar vardır.
Alevi toplumu, tarihsel süreç içerisinde çeşitli sosyo-politik ve kültürel nedenlerle ibadet ve ritüellerini tam anlamıyla yerine getirememiş, bu durum geleneksel değerlerden kısmi bir uzaklaşmayı beraberinde getirmiştir.
Modernleşme çabaları ile asimilasyon arasındaki ince çizgide, Alevi inanç sistemi kimi zaman özünden uzaklaşarak dönüşüme uğramıştır. Özellikle 1960–1980 yılları arasında etkin olan ideolojik yönelimler, Alevi bireylerin dini pratikleri terk etmelerine, hatta dini inançları sorgulamalarına neden olmuştur. Bu süreçte, dedelik kurumu işlev kaybına uğramış; genç kuşaklar geleneksel öğretileri sürdürme konusunda yeterli ilgi göstermemiştir.
1980 sonrasında özellikle 1990’lı yıllarda kurulan cemevleriyle birlikte Alevilik, kentleşme sürecinde yeni bir kamusal görünürlük kazanmıştır. Ancak cem ritüellerinin kapılarının herkese açılması, "ikrar" ilkesinin yeterince uygulanamamasına ve dolayısıyla cem yapısının geleneksel sınırlarının belirsizleşmesine neden olmuştur. Ritüel unsurların (örneğin mum yerine lambanın tercih edilmesi, faraş hizmetinin ihmal edilmesi) sembolik anlamlarından uzaklaştırılması, inanç sisteminin derinliğini zedelemiştir.
Alevi inanç ve ibadet pratiklerinin modernleşme sürecinde karşılaştığı dönüşümler, geleneksel değerlerin korunması ile çağdaş yaşamın gereklilikleri arasında bir denge arayışını gündeme getirmektedir. Bu bağlamda, Alevi toplumunun ibadet ve ritüellerinde meydana gelen değişiklikler, hem inançsal hem de sosyokültürel boyutlarda önemli etkiler yaratmaktadır.
1960-1980 yılları arasında, Türkiye'deki siyasal atmosferin etkisiyle Alevi toplumunda dinî inanç ve ibadetlere yönelik bir mesafe oluşmuş, bu dönemde bazı dedeler, geleneksel öğretilerden uzaklaşarak farklı ideolojik yaklaşımları benimsemişlerdir. Bu durum, Alevi inanç sisteminin bazı unsurlarının sorgulanmasına ve geleneksel ritüellerin uygulanmasında azalmaya neden olmuştur.
1990'lı yıllarda ise, şehirleşme ve modernleşme sürecinin etkisiyle Alevilik, kent ortamında yeni bir kimlik arayışına girmiştir. Bu dönemde kurulan cemevleri, Alevi toplumunun ibadetlerini gerçekleştirdiği ve sosyal dayanışmayı sağladığı mekânlar haline gelmiştir. Ancak, cemevlerinin ibadethane statüsünün resmî olarak tanınmaması, Alevi toplumunun inançsal pratiklerini etkileyen önemli bir faktör olmuştur.
Avrupa’daki Alevi kurumlarının, zaman zaman Batılı kurumlar tarafından desteklenmesiyle, inanç sisteminde evrensel değerler adına bazı temel unsurların değiştirilmesi ya da işlevsizleştirilmesi gündeme gelmiştir. Bu durum; "Allah-Muhammed-Ali" üçlemesinin yerini başka figürlere bırakması, kurban ritüelinin simgesel anlamından uzaklaştırılması ve ibadetlerin tinsel boyutunun zayıflatılması gibi sonuçlar doğurmuştur. Bazı uygulamalarda cenaze merasimleri dahi geleneksel yapısından koparılarak daha çok görsel unsurlar içeren, ruhsuz formlara bürünmüştür.
Sonuç olarak, Aleviliğin özünü oluşturan tasavvufi düşünce, mecaz dili, nefesler ve menkıbe geleneği giderek unutulmakta; bu durum Aleviliğin sadece bir felsefi kimlik olarak algılanmasına yol açmaktadır. Oysa bu inanç sistemi, kolektif bir yaşam kültürünü, paylaşım ve dayanışmayı esas alan ritüellerle şekillendirmiştir. Bu bağlamda, modernleşme çabalarının inancın özüyle çelişmeyecek şekilde gerçekleştirilmesi, Alevi kimliğinin ve kültürel sürekliliğinin korunması açısından elzemdir.
Alevi ibadetlerinde önemli bir yere sahip olan mum, geleneksel olarak "kansız kurban" anlamını taşımakta ve birçok dinde ortak bir sembol olarak kullanılmaktadır. Ancak, modernleşme sürecinde mumun yerine lambanın kullanılması, bu sembolizmin anlamını yitirmesine neden olmuştur.
Benzer şekilde, faraş hizmeti gibi ritüellerin gereksiz görülmesi veya anlamından uzaklaşması, Alevi inanç sisteminin ritüel boyutunda değişikliklere yol açmıştır. Ayrıca, duaların Türkçeleştirilmesi sürecinde aşırılıklara gidilmesi, duygusal ve ruhsal derinliğin azalmasına neden olmuştur.
Cem ibadeti, Alevi inancının temel ibadetlerinden biri olup, toplumsal barış ve dayanışmayı sağlamada önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, şehirleşme ve modernleşme süreci, cem ibadetinin uygulanışında bazı değişikliklere neden olmuştur. Özellikle, cem ibadetinin belirli bir standardizasyona tabi tutulması, geleneksel uygulamaların çeşitliliğini azaltmıştır.
Ayrıca, cem ibadetinde kullanılan semah gibi ritüellerin folklorik bir gösteri haline gelmesi, ibadetin manevi boyutunun zayıflamasına neden olmuştur.
Alevi toplumunun modernleşme sürecinde karşılaştığı bu dönüşümler, inanç ve ibadet pratiklerinin geleceği açısından önemli soruları gündeme getirmektedir. Modernleşme ile birlikte gelen değişimlerin, Alevi inanç sisteminin temel değerlerinden uzaklaşmadan gerçekleştirilmesi, toplumun kimliğini ve bütünlüğünü koruması açısından önemlidir.
Bu bağlamda, Alevi toplumunun geleneksel ritüel ve sembolleri koruyarak, modern yaşamın gerekliliklerine uyum sağlaması, inanç sisteminin sürdürülebilirliği açısından kritik bir rol oynamaktadır.
İlginizi Çekebilir