Yıldıray Çiçek yazdı: Horasan Erenleri Cemevi Açılışı ve Alevi’ye yakışmayan hezeyanlar
GÜNDEMTürkgün gazetesi başyazarı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin basın danışmanı Yıldıray Çiçek, Hacıbektaş ilçesinde geçtiğimiz günlerde açılış töreni yapılan Horasan Erenleri Cemevi ile ilgili yorumları değerlendirdi.
Dünyanın en büyük cemevi statüsünü kazanan Horasan Erenleri Cemevi, geçtiğimiz hafta sonu geniş bir katılımla açıldı. Devlet erkânının, sanatçıların, belediye başkanlarının, Alevi dedelerinin ve kanaat önderlerinin hazır bulunduğu törende, Hacı Bektaş Veli’nin manevi çizgisine uygun şekilde birlik, kardeşlik ve hoşgörü mesajları verildi.
Anadolu’nun kadim inanç mirasını yaşatacak bu büyük cemevi, hem mimarisi hem de manevi anlamıyla Türkiye’nin inanç özgürlüğü alanındaki en önemli kazanımlarından biri olarak Horasan Erenleri’nin izinden gidenlerin gönül hizmetine açılmıştır.
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz yıl hibe ettiği arazi üzerine inşa edilen cemevi, Hacı Bektaş Veli’nin “Asalet, duruluk ve doğruluk” sözlerinde ifadesini bulan felsefeyi yaşatmanın yanı sıra, inanç, hoşgörü ve kardeşlik ikliminde toplumsal barışa kazandırılmış büyük bir mimari eser olarak yükselmiştir.
Ne var ki, Alevi-Sünni kardeşliğini güçlendiren, gönüller arasında sevgi, birlik ve hoşgörü köprüleri kuran bu anlamlı adım, bazı ideolojik saplantılı çevreleri rahatsız etmiştir. Alevilik inancının özünden, Hz. Ali’nin ve Hacı Bektaş Veli’nin yaşam felsefesinden uzak düşmüş kimi kimseler, bu gönül eserinin birleştirici ruhunu görememiş; ayrışmayı körükleyen bir tavır sergilemeyi tercih etmiştir.
Oysa şu soruyu sormak gerekir: Sürekli kin, nefret, ayrışma ve bölünmeyi körüklemek, Alevi inancının hangi öğretisinde veya felsefesinde yer alır?
“Bir olalım, iri olalım, diri olalım” diyen Hacı Bektaş Veli’nin çağrısında mı, yoksa Hz. Ali’nin “İhtilaf fitnedir; fitneye karşı en sağlam kalkan birliktir” öğüdünde mi?
Horasan Erenleri Cemevi’nin açılmasına yakın günlerde bazıları, adeta düğmesine basılmış gibi, Alevilik inancını tekeline almışçasına zehir saçan bir dille harekete geçti. Solun ideolojik saplantısı üzerinden Alevilik inancını tekelleştirmenin zararını bu ülke çok çekti. Fakat birileri hâlâ bunu sürdürmeye çalışıyor.
Elbette “başkası” olduğu halde “kendini Alevi gibi gösteren” maskelilerde aramızda çok mevcuttur.
Etnik köken, mezhep, inanç üzerinden sürekli ayrışmayı ve bölünmeyi körükleyen kim varsa, bilerek ya da bilmeyerek yabancı istihbaratların misyonuna hizmet etmektedir. Buna çarpıcı bir örnek, geçmişte CHP milletvekilliği yapmış sanatçı Sabahat Akkiraz’ın şu açıklamalarıdır:
“Hacıbektaş’ta açılacak cemevi için neden birkaç söz etmiyorsun, diyorlar; edeyim! Maraş katliamında camlara çizilen sembollerin aynısını cemevine bayrak diye asanlarla benim işim olmaz! Alevi halkının da işi olmaz! Zülfikar eline alınca kendisini Hz. Ali sanmak ne kadar zavallıysa, cemevi açınca geçmişi unutturacağını düşünmek de o kadar zavallıca! Bu, terör örgütü bayraklarıyla açılan cemevleri için de geçerli. Alevilik, sizin saçma siyasetlerinizden çok daha büyüktür.”
Neresinden tutsanız elinizde kalacak, ideolojik kin, nefret ve saplantıyla yoğrulmuş, her bir cümlesi ayrışma ve bölünme kokan bir hezeyan…
Sıraya geçtiler dedik ya…
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Bektaşi Federasyonu’nun eski genel başkanı Ali Balkız ise şöyle bir hezeyanda bulunmuş:
“Her türden faşistin ve elbette Bahçeli’nin de kabul edebileceği bir şey değildir. O ırkçıdır, tekçidir, halklara düşmandır, yıkıcıdır. Yüzlerce örneğin içinden, yakın geçmişte; 23 Aralık 1978’de Maraş’ta hamile Alevi kadının karnını yarıp cenini duvara yapıştırmış olmaları, Çorum’da Alevi Dedesi Veli’yi canlı canlı fırına attıkları daha dün gibidir. İdeolojileri bunu gerektirir. Cemevi yapıyor. Tam bir provokasyon.”
***
Dünyanın en büyük cemevi açılıyor ve bu türler bunu bir provokasyon olarak göstermek için birbiriyle yarışıyorlar. Sabahat Akkiraz’ın, Ali Balkız’ın ve benzerlerinin bu tavırlarında zerre kadar Hacı Bektaş Veli’nin veya Hz. Ali’nin felsefesinden iz var mı?
“İncinsen de incitme” diyen Hacı Bektaş Veli’nin özü nerde, bunlar nerede?
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin hangi gün bir Alevi’yi incitecek sözü veya davranışı oldu?
Kaldı ki, bugünlerde açılan Horasan Erenleri Cemevi’ni ve Alevi kardeşlerimize açılan gönül kapısını “Cumhur İttifakı’nın bir siyasi tuzağı” olarak görenlerin hafızası yahut utanması yok mu?
Hafızası varsa bile, utanmalarının olmadığı ve art niyetli oldukları bir gerçektir.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin Alevi kardeşlerimize uzattığı gönül elini hangi akla, hangi mantığa sığınarak bir tuzak gibi göstermeye çalışıyorsunuz?
18 Kasım 2008 tarihinde TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Sayın Devlet Bahçeli, Aleviler hakkında şu ölçülü açıklamaları dile getiren lider değil midir?:
“• Büyük Türk milletini meydana getiren muhteşem beşerî varlığın bir bölümünün Alevi İslam inancını benimsediği ve bu kardeşlerimizin inanç ve kültür temelli bazı sorunları, sıkıntıları ve beklentileri olduğu bir gerçektir.
• Bu durumun görmezden gelinemeyeceği ve bu sorunların millî bütünlük, toplumsal hoşgörü ve dayanışma ruhu ile ele alınıp çözüm yolları üzerinde iyi niyetle ortak çaba gösterilmesi gerektiği açıktır.
• Yaşayış, hayata bakış, insanlar arası ilişkiler, millî kültüre katkı ve vatana bağlılıkları itibarıyla biz olan ve bizden olan Alevi kardeşlerimizin sorunlarının kaynakları ve çözümleri, konuşulması ve tartışılması en zor ve karmaşık konulardan biri olmuştur.
• Bu konularda bugüne kadar müşterek bir anlayış zemini oluşturulabilmesine hizmet edecek sağlıklı ve gerçekçi bir tartışma ortamı maalesef yaratılamamıştır.
• Bunları güçleştiren ve engelleyen başlıca unsurlar: tarihî süreç içinde taşınan önyargılar ve hassasiyetler; aşılamayan korku ve endişeler; bilgi ve zihin berraklığının eksikliği; tanımlama ve teşhis karmaşası; kemikleşen klişeler, karşılıklı suçlama ve polemikler; siyasî hesap ve mülahazalardır.
• Bunların gölgesinde yapılan tartışmalar, “karşılıklı anlama ve anlaşılma” sürecinin hayata geçirilmesini engellemiştir.
• Bunun da ötesinde, bu durumun etkisiyle ayrılıklar derinleşmiş ve bir güven bunalımına yol açmıştır.
• Bu önemli sorunu bir “kördüğümler yumağı” hâline getiren bu kısır döngü kırılmalıdır.
• Esasları ve hedefleri doğru konulmuş sağlıklı bir tartışma ve değerlendirme ortamının şartlarının hazırlanması, devlet ve toplumun bütün kesimlerinin ortak sorumluluğudur.
• Bu konuda başta siyaset kurumu, parlamento ve hükümet olmak üzere, devletin ve toplumun tüm kurumlarına, Aleviliğin çatı kuruluşlarına, inanç önderlerine, üniversiteler ve akademik çevrelere önemli görevler düşmektedir.
• Temel amaç, Türk milletinin birliğini ve beraberliğini koruyarak toplumsal huzursuzluk alanlarının cepheleşmelere dönüşmesini önlemek ve herkesin inancına saygı duyarak birlikte yaşama ideali etrafında kenetlenip toplumsal sorunları çözmektir.
• Alevilik eksenindeki tartışmalarda ve mevcut sorunların çözümünde temel bakış tarzı şunlar olmalıdır: karşılıklı endişe, korku ve önyargılar aşılmalı; tarihî zenginlikler doğru bilgiler ışığında ele alınmalıdır.
• Alevilik, siyasî istismar ve rant aracı olmaktan çıkarılmalı, şahsî ve kurumsal nüfuz ve iktidar alanı olarak görülme eğilimleri terk edilmelidir.
• Bu konuyu inancın dışında başka mecralara çekme ve siyasallaştırma çabalarına itibar edilmemelidir.
• Bir inancın ifadesi, karşıtlık ilişkisi ve çatışma denklemine hapsedilmemeli; Sünni-Alevi veya cami-cemevi karşıtlığına indirgenmemelidir.
• Karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışı hâkim kılınmalı; hiçbir inanç, kültür, gelenek ve değeri aşağılamanın hiç kimsenin hakkı ve haddi olmadığı unutulmamalıdır.
• Toplumsal hassasiyet taşıyan konularda küçümseyici ve dışlayıcı ifade ve tavırlardan özenle kaçınılmalıdır.
• Konunun kavramsal çerçevesi doğru konmalı, çözüm imkânları bütüncül bir çerçevede ele alınmalıdır.
• Hem Alevi kardeşlerimiz ve kurumları arasında hem de toplumsal düzeyde görüş birliği olmayan konularda, iyi niyetli ve objektif çözümü amaçlayan asgari müşterek zemin oluşturulmalı, akademik çalışmalar yol gösterici olmalıdır.
• Milliyetçi Hareket Partisi, Alevi kardeşlerimizin sorunlarının çözümü için “karşılıklı anlama ve anlaşılma” süreci başlatılmasına katkıda bulunmaya samimiyetle hazırdır.”
***
Yine aynı Sayın Devlet Bahçeli, 6 Ocak 2009 tarihinde TBMM Grup Toplantısı’nda Alevi kardeşlerimizle ilgili şunları belirtmedi mi?:
“Bu sorunların karşılıklı hoşgörü anlayışıyla çözümlenmesi ve son dönemde tehlikeli boyutlar kazanan cepheleşmeleri ortadan kaldırarak bir toplumsal kucaklaşma dönemi başlatılması büyük önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, ele alınması yerinde olacak ilk konu, Alevi İslam inancını benimseyen kardeşlerimizin inanç ve kültürel temelli sorunları, sıkıntıları ve beklentileridir.
Milliyetçi Hareket Partisi bu sürece samimi katkıda bulunmaya hazır olduğunu esasen açıklamıştır.
Hükümetin başlattığı diyalog sürecinin iyi niyetle yürütülmesi ve sürüncemede bırakılmaması en samimi temennimizdir.
Bu konularda ortak mutabakat oluşturma çabalarının olgunluk düzeyine ulaşması aşamasında, Milliyetçi Hareket Partisi’nin çözümlerin ana unsurları hakkındaki somut düşüncelerini hükümetle ve Alevi kardeşlerimizle paylaşmaya hazır olduğunu belirtmek isterim.
Bunun yanı sıra, geçmişten bugüne taşınan ve çözümsüz kalan diğer toplumsal huzursuzluk konularının da bu kapsamda masaya yatırılmasının gerekli ve yararlı olacağını düşünmekteyiz.”
***
Bugün “Cemevi yapıyor, tam bir provokasyon” diyen Ali Balkız, 18 Kasım 2008’de Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamalara destek verdiğini Milliyet gazetesi “Olumlu Yaklaşım” başlığıyla şöyle haberleştirmişti:
“Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali Balkız, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını sorunun çözümüne katkı olarak gördüklerini söyledi.”
2008’de şerh düşerek de olsa bu desteği veren Ali Balkız, 2025’te dünyanın en büyük cemevini açınca MHP Lideri Devlet Bahçeli nasıl bir provokasyon gerçekleştirmiş oluyor?
1980 öncesi gerçekleşen sağ-sol olayları üzerinden hâlâ yara kaşıyan, kin ve nefret pompalayan, ayrışmayı körükleyen Sabahat Akkiraz ve Ali Balkız gibilere sormak lazımdır: O halde 5000’e yakın Ülkücü şehidin katili de sizler mi oluyorsunuz?
Sağ-sol çatışmalarının o kaos ortamında yaşanan olaylardan Ülkücüleri Alevi düşmanı olarak yaftalayacaksanız, şehit edilen 5000’e yakın Ülkücünün hesabını sizler vereceksiniz o hâlde!
MHP ve Ülkücü Hareket’in hangi inancında veya ideolojik felsefesinde Alevi düşmanlığı vardır?
Daha önce kaleme aldığım “HORASAN RUHU YAŞAYACAK” başlıklı yazımda da şöyle bir yorumda bulunmuştum:
“Aleviliğin özü, İslam’ın manevi sahasıdır. Bu özünü koruyan hangi Alevi’ye, Bektaşi’ye hangi Ülkücü veya hangi MHP’li düşman olabilir?
Yesevi dervişleri arasında bulunan Sarı Saltuk (Rumeli), Demirci Baba (Deliorman), Pir Dede (Merzifon), Akyazılı (Varna), Geyikli Baba (Bursa), Hacı Bektaş Veli (Nevşehir) ve İlyas Baba (Amasya) yolundan hangi MHP’li veya hangi Ülkücü gitmez?
“Horasan Erenleri” arasında bulunan Baba Hasan Surhabi, Baba Ahmed, Baba Abidin, Baba Afif, Baba Mazıd, Baba Farac, Baba Çoban Maraği, Baba Talip Türk, Baba Merendi hangi MHP’liye veya hangi Ülkücü’ye manevi haz vermez?”
***
Türk-İslam birliğinin ve manevi hazinesinin ışığı olan bu erenlerin ve dervişlerin hepsi, Türk milliyetçilerinin ve Ülkücü Hareket’in tarihsel kodlarında hep rehber olmuşlardır.
Türk-İslam davası için birçok yerde şehit vermiş Ülkücüler, İslam’ın halifesi olan Hz. Ali’nin yolundan gidenlere mi düşman olacak?
Artık bu sol ideolojik takıntılarınıza ve saplantılarınıza maske olarak kullandığınız Alevi sıfatını bırakın ve Ülkücülere kalıplaşmış iftira atmaktan vazgeçin!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir cemevini ziyaret ediyor; hemen ardından çıldırmışçasına orada bulunanlara saldırıyor ve düşkün ilan ediyorsunuz.
Tunceli’de bir Alevi dedesi Kur’an-ı Kerim okuyor; yalnızca bu yüzden onu linç ediyorsunuz. Bu nasıl Hz.Ali’nin yolundan gitmektir?
Alevi derneklerinin bazı yöneticileri Sayın Erdoğan’ı veya Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ediyor; onları hemen ya istifaya zorluyorsunuz ya da hain ilan ediyorsunuz.
MHP Lideri Devlet Bahçeli fedakârlık, titizlik ve samimiyetle dünyanın en büyük cemevini kazandırıyor; buna rağmen her türlü kara propagandayı devreye sokuyorsunuz.
Alevi-Bektaşi kökenli sanatçı Yavuz Bingöl, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi makamında ziyaret ediyor; Hacı Bektaş’ta inşa ettirip hibe ettiği dünyanın en büyük Cemevi Külliyesi için teşekkür ediyor, gönlünden kopan bir türküyle bu ziyareti anlamlandırıyor.
Ama siz, hemen ardından “Bu anlamıyla hain bile değil. İkrarını bozmuş, Alevi değildir, Alevileri temsil etme hakkı olacak en son kişi bile olamaz. O bizim dünyamızdan değil. O çaldığı saza, söylediği deyişlere ihanet eden bir isim.” diyerek sanki öyle bir hakkınız var gibi onun Aleviliğini elinden almaya kalkıyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruluyor. Bu adım, devletin kucaklayıcı iradesinin bir yansıması, inanç özgürlüğü ve kurumsallaşma adına tarihi bir gelişme olmasına rağmen, siz “Biz iktidarın Alevisi olmayacağız!” diyerek öfke kusuyorsunuz.
***
Hz. Ali’nin, Hacı Bektaş Veli’nin çizgisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu tavır ve davranışlarınızla gerçekten sizler kimsiniz?
Bu ülkede samimiyetle birlik, kardeşlik ve barış için atılan her adımı hedef almanız, niyetinizin hoşgörü değil; kavga, fitne ve ayrışma olduğunu açıkça göstermektedir.
Böyle bir eserin sevincini paylaşmak yerine, dünyanın en büyük cemevi statüsünü kazanan Horasan Erenleri Cemevi’nin açılışına gösterdiğiniz saldırganlık, tüm maskenizi düşürmüştür.
Türk-İslam çizgisindeki Aleviler artık gerçek yüzünüzü görmüştür.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, ırk ve mezhep ayırmadan, ötekileştirmeden; Aleviler başta olmak üzere bu ülkenin her evladına birleştirici bir vizyonla yaklaşması,“Bir olalım, herkes eşittir; Türkiye gerçeğinde birleşip millî bekamızı sonuna kadar koruyalım.” ölçüsünde şekillenirken, sizin gibilerin ayrıştırma ve bölme çabaları Türk milletinin birliğini ve beraberliğini asla bozamayacaktır.
Horasan Erenleri Cemevi’nin yapılma sürecinin her aşamasını büyük titizlik ve hassasiyetle bizzat takip eden Sayın Devlet Bahçeli, siyasi istismar gölgesi düşmemesi için açılışa bile katılmamıştır. Çünkü onun siyasi erdem ve faziletinde asla din ve inanç istismarı yoktur.
Aynı hassasiyeti, geçmişte Bursa’nın Yenişehir ilçesindeki Koyunhisar Köyü’nde bir cami ve türbenin onarımında da sergilenmiştir. 2011’de seçimler öncesi Sayın Bahçeli önderliğindeki MHP’li heyet köyü ziyaret etmiş, merhum muhtar Sadullah Ergül cami ve türbe onarımını Sayın Bahçeli’ye iletmişti. Sayın Devlet Bahçeli, gerekli parayı göndereceğini açıklamış ve şu uyarıda bulunmuştu:
“Sizlerden ricam, biliyorsunuz ülkemiz seçim atmosferinde. Dolayısıyla bu yardım konusu dillendirilmesin.”
Mart 2011’de gerçekleşen bu ziyaret programının üzerinden günler, haftalar, aylar geçmiş; seçim süreci tamamlanmış olmasına rağmen, seçimler öncesinde söz verilen yardım gönderilmemiştir. Ne var ki, köyde MHP’nin oy kaybetmesine rağmen, Sayın Devlet Bahçeli seçimlerin ardından sözünde durmuş; cami ve türbenin onarımı için gerekli parayı göndermiştir. Böylece, istismara zerre kadar pay bırakmadan, yine örnek bir hassasiyet sergilemiştir.
Belki bazıları, “Sayın Devlet Bahçeli’nin duyulmasını istemediği bir yardım konusunu siz niye yazıyorsunuz?” diye eleştirebilir. Ancak bu konuyu, “Söz Bursa” köşe yazarı Sayın Tugay Sait Seyhan, bizzat şahit olduğu diyalogları “Devlet Bahçeli ve Cami Hikâyesi” başlıklı yazısında kamuoyuna duyurduğu için, ben de bu olayı Sayın Devlet Bahçeli’nin istismardan uzak duran erdem ve fazilet örneği olarak kaleme aldım. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu gibi konularda örnek vereceğimiz birçok duruşu ve davranışı vardır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu tür projeleri oy kaygısıyla ya da inanç istismarı amacıyla hayata geçirmeyeceğini herkes bilir.
Onun milli ve manevi davalarda asla gizli bir ajandası, siyasi bir hesabı yoktur.
Horasan Erenleri Cemevi de işte bu duygular ve düşünceler içinde, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin dokunuşuyla; helalin, iyi niyetin, gönül güzelliğinin, kardeşliğin, el ele olmanın, bir olmanın, diri olmanın ve iri olmanın eseri olmuştur.
Bölmek istiyorlar, bölünmeyeceğiz…
Ayrıştırmak istiyorlar, ayrılmayacağız…
Kin, nefret ve öfke tohumları ekmek istiyorlar, ektirmeyeceğiz…
Düşman etmek istiyorlar, dost ve kardeş kalacağız…
Etnik ve mezhep parçalarına bölünmüş, vatanı işgal edilmiş ve hâlâ belini doğrultamayan Irak’ın, Suriye’nin, Afganistan’ın, Filistin’in hali, ülkemiz adına acı bir ders niteliğindedir. Çünkü yıllardır Türkiye’de de emperyalistler tarafından yapılmak istenen, etnik ve mezhep temelinde ayrıştırmalar oluşturmaktır. ABD-İsrail laboratuvarlarında üretilen bölme, parçalama, ayrıştırma mikrobu, hâlâ coğrafyamızda ve ülkemiz üzerinde faal bir şekilde canlılığını koruyor.
Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Osmanlı-Cumhuriyet ayrışmasına yönelik oyunlara karşı dikkatli olmalıyız.
Ne güzel diyor Hacı Bektaş Veli:
“Sıkıntılı günler birlik ve beraberlikle aşılabilir.
El ele verince, güzel günler çabuk gelir.”
MAKALENİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
İlginizi Çekebilir