© Alevi Haberler

Kerbela bir mezhebin değil, tüm insanlığın ortak vicdanıdır

“Her gün Aşura, her yer Kerbela” sözünün derinliğini kavramak, yalnızca tarihî bir olayı anmak değil; insanlık onurunun, adaletin ve merhametin evrensel değer olduğunu idrak etmektir. “Her gün Aşura, her yer Kerbela” sözü, sadece geçmişte yaşanmış bir olayın hatırasını taşımakla kalmaz; bugün hâlâ zulme uğrayanların, adalet için direnenlerin, hakikat uğruna baş eğmeyenlerin yolunu aydınlatan bir çağrıdır.

 10 Muharrem 680 günü yaşanan Kerbela faciası, yalnızca bir mezhebin matemini değil; tüm insanlığın vicdanına kazınmış bir trajediyi temsil eder.

Bu yönüyle Kerbela, ne sadece Şii’lerin ne yalnızca Alevi ya da Sünni Müslümanların yas tuttuğu bir tarih sayfasıdır.

O, din, mezhep ve kimlik ötesi bir insanlık dersidir.

KERBELA: İNSANLIĞIN VİCDANINA BIRAKILMIŞ BİR MİRAS

Hazreti Hüseyin ve yarenleri, asla bir iktidar mücadelesinin kurbanı olmadılar.

Onlar, Hakk’ın yanında olmanın bedelini ödediler.

Kerbela’da susuz bırakılan bebek, Ali Asgar, sadece bir masumiyet simgesi değil; savaşın, kin ve ihtirasın çocukları bile hedef alabileceğinin trajik bir örneğidir.

Kerbela'da okların, kılıçların hedefi olan sadece bedenler değil; adalet, ahlak, iman ve insanlık onuruydu.

Kerbela’yı sadece Şiilik veya Alevilik inançlarına indirgemek, o büyük direnişi ve fedakârlığı daraltmak olur.

Kerbela'nın mesajı evrenseldir: Nerede bir mazlum varsa orada Hüseyin vardır; nerede bir zalim varsa orada Yezid zihniyeti vardır.

Bu nedenle Aşura, sadece dini bir anma günü değil, ebedi vicdani bir hatırlamadır.

HER GÜN AŞURA: ZULME KARŞI UYANIK KALMAK

Her gün Aşura demek; mazlumun gözyaşını silmek, zalime karşı sözünü esirgememektir.

Her gün Aşura demek; dünü, bugünü, yarını öteleyerek insanlığa karşı işlenen suçlara yer ve mekan gözetmeksizin vicdani sorumluluk hissetmektir.

Her gün Aşura demek; Hz. Hüseyin ve yarenlerinin uğradığı zulmü her gün anmak ve zulmü unutmamaktır.

Her gün Aşura demek; salt bir dini inanç değil, evrensel bir insanlık görevidir.

Dünyanın dört bir yanında adaletsizlikler sürerken, Gazze'de çocuklar, Yemen'de anneler, Arakan'da yaşlılar, Afrika’da yoksullar ölüme mahkum edilirken, bizler hâlâ Hüseyin’in safında olup olmadığımızı sorgulamak zorundayız.

İnsan olmanın gereği Aşura’yı yılda bir gün matemle anmak değil; her gün adaletin, merhametin, onurun nöbetini tutmaktır.

HER YER KERBELA: SINIRLARI AŞAN DİRENİŞ ALANLARI

Hazreti Hüseyin’i sevmek, onun uğruna şehit olduğu değerleri yaşatmak, her Müslüman için bir sorumluluktur.

Daha da önemlisi, Hüseyin’in mücadelesi her inançtan insanın sahipleneceği kadar evrensel bir değere sahiptir.

Kerbela bir çöldü; ama bugün o çölün adı değişti.

Her yer Kerbela, çünkü; her yerde mazlumlar var.

Her yer Kerbela, çünkü; her coğrafyada Hüseyin gibi susuz kalan çocuklar, Zeyneb gibi haykıran kadınlar, Abbas gibi kolu kesilen adalet arayıcıları var.

Her yer Kerbela demek, sadece Alevi, Şii ya da Sünni olmak değil; her yerde her duruma mazlumun gözünden bakabilmektir.

Dili, dini, etnik kökeni ne olursa olsun, mağdurun yanında durmak Kerbela bilincidir.

Bu sebeple Kerbela, Hristiyan’a da, Yahudi’ye de, ateiste de, Budist’e de anlatılmalıdır. Çünkü Kerbela, ölüme meydan okuyarak yaşamı savunanların, zillete karşı izzetle direnenlerin mirasıdır.

ZAMANIN YEZİDLERİ, MEKÂNIN HÜSEYİNLERİ

Yezid bir isim değildir, bir zihniyettir. Bugünün Yezidleri, zulmü kurumsallaştıran, hırsı adaletin önüne koyan, inancı baskı aracı yapanlardır.

Hüseyin olmak da sadece bir soy bağına değil, bir duruşa bağlıdır.

Hüseyin olmak, sayıca az olmayı göze almak, ama hakikatten sapmamaktır.

Zamanın Hüseyinleri; bir gazetede manşet açan, bir sosyal medya paylaşımında mazlumu savunan, bir çocuğa sahip çıkan, bir zulme karşı konuşanlardır.

Herkes bulunduğu yerin Hüseyin’i olabilir, yeter ki susmasın, yeter ki yüz çevirmesin.

Bu nedenle “Her gün Aşura, her yer Kerbela” sözü bir uyarıdır: Haksızlık nerede yaşanıyorsa orası Kerbela’dır, adalet nerede savunuluyorsa orada Hüseyin diridir.

SORUMLULUĞUMUZ: KERBELA BİLİNCİYLE YAŞAMAK

Kerbela, bir mezhebin kutsalı değil, insanlığın vicdan aynasıdır.

Hüseyin, sadece Ehlibeyt’in değil, hakikatin evladıdır.

Onun karşısında duran Yezid de sadece bir figür değil; her çağda karşımıza çıkan zulmün sembolüdür.

Bugün bize düşen, Kerbela’yı bir tarih kitabında bırakmak değil, hayatın içinde taşımaktır.

Her gün Aşura, her yer Kerbela derken, aslında diyoruz ki:

Her sabah Hüseyin gibi, Hakk ile uyan,

Her öğle Ali Asgar gibi, masumiyeti yaşat,

Her akşam Zeyneb gibi, zulme karşı dik dur,

Her gece dua et ki, zalimin devri sürmesin.

Bunu yapabiliyorsak;

Her gün Aşura’dır, her yer Kerbela’dır.

Zaman bize safını seç diyor: Hüseyin’in yanında mısın, yoksa sustuğun yerde Yezid’e mi yakınsın? 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER