İstanbul
02 Kasım, 2025, Pazar
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

Ayhan Bilgen yazdı: Melamilikten Ahiliğe uzanan Alevilik tartışmaları

Ayhan Bilgen yazdı: Melamilikten Ahiliğe uzanan Alevilik tartışmaları
Mazlum-Der eski Genel başkanı, Kars eski Belediye Başkanı ve Türkiye'nin Sesi Altınçağ Partisinin kurucu genel başkanı, eski milletvekili Ayhan Bilgen, Horasan’dan Anadolu’ya uzanan irfan geleneği ve kültürünü değerlendirdi. Melamilik, Ahilik ve Alevilik gibi tasavvuf akımlarının “İsyan etmeyen ama itaat de etmeyen” bir gelenek yarattıklarına dikkati çeken Bilgen, hepsi de “Horasan ve Hoy menşeili” bu akımların mirası “barış kültürü ve misyonunun, Anadolu ve Balkanlarda ikinci bin yılın yeni sentezini doğurması, pekala mümkündür.”

MELAMİLİKTEN AHİLİĞE UZANAN ALEVİLİK TARTIŞMALARI

Melamilikten Ahiliğe Uzanan Alevilik Tartışmaları İslam dünyasının, henüz Peygamberin vefatından itibaren yaşadığı iç kırılmalar ve iktidar mücadelesi, ahlak merkezli arayışları güçlendirmiştir.

Özellikle Emevi saltanatının maddi başarıları yanında, güç ve gösteriş eksenli yapılanması, sufi yönelimleri beraberinde getirmiştir. Emevi İslam'ına karşı doğrudan ayaklanan, direnen ve açıktan mücadele eden imamlar bugün itibariyle Şia düşüncesinin tarihsel köklerini oluştururken, tasavvuf geleneği "isyan etmeyen ama itaat de etmeyen" bir sivil itaatsizlik eğiliminden beslenmiştir. Melamilik de, içinde bulunduğu dönemin kınanmışlığını temsil eden bir ana akım hareket tarzıdır. Kur'an'daki "kınayıcıların kınamasını önemsememe" uyarısını, yaşam felsefesi haline getirmişler. Bununla da yetinmeyip, özellikle tasavvuf içerisinde, tekkelerde yayılan miskin, işsiz, mesleksiz derviş modeline karşı, kendi emeği ve alın teriyle geçinmeyi İlke edinmişlerdir. Bu boyutuyla melamilik, üretimi ve kimseye bağlı olmadan kendi ayakları üzerinde durmayı tercih etmiştir.

Zaman içerisinde başta Kalenderelik olmak üzere birçok tasavvufi ekol, 8. yüzyıla kadar kökleri götürülen Melamilikten etkilenmiş kabul edilir. Ahilik ise bir iddiaya göre Türkçedeki "akı" yani cömert kökünden, diğer bir iddiaya göre "Ahi" yani kardeş kökünden gelen bir üretim ekonomisi örgütlenmesidir.

Anadolu'nun Selçuklulardan itibaren köylerde üretim, şehirlerde esnaf örgütlenmesinin zeminini oluşturmuştur. Melamilik, daha kınama konusu yapılıp eleştiriye maruz bırakılırken, Ahilik tam tersine akredite edilip törensel düzeyde de olsa bugün sahiplenilmektedir. Bu iki uç örneğin birbiriyle etkileşimi de birçok tarihçi tarafından genel bir kabul olarak ifade edilmektedir. Son dönemde cemevlerinin ibadethane sayılmasıyla ilgili arayış ve tartışma ile birlikte Alevilik konusu yeniden siyasetin ve toplumun gündemi haline geldi.

Aleviliği çok farklı biçimlerde ve tarihsel göndermelerle tarif etmek mümkün olmakla birlikte, özellikle Anadolu Aleviliğinin, tıpkı Melamilik ve Ahilik gibi Horasan ve Hoy menşei önemli görülmüştür. Aleviliğin teolojik ve tarihsel arka planı tartışmasına girmeden, Anadolu'daki bütün renkliliği ve çeşitliliğiyle genel çerçevesi, hem Melameti ahlakına, hem de Ahilik alışkanlıklarına dayanmaktadır. Anadolu'ya Türkler aracılığıyla gelen ve sonra Balkanlar'a yayılan İslam yorumu, esas itibariyle Melami sufi dayanaklardan beslenmiştir. Bu düşünce ve ahlak sistematiğinin somut toplumsallaşma örgütlenme ve yayılma zemini ise, Ahilik içerisinde hayat bulmuştur. Fütüvvet geleneği özü itibariyle Ahiliğin ayrılmaz parçası kabul edilmiştir.

Anadolu'ya damgasını vuran bin yıllık İslam yorumu, bu nedenle Melamilikten, Ahilikten ve dolayısıyla Alevilikten bağımsız olarak ele alınamaz.

Hem Anadolu Selçuklu'nun kuruluşunda, hem Osmanlı'nın ortaya çıkışında, bu üç sac ayağının rolü son derece belirleyici olmuştur.

Zaman içerisinde, özellikle ekonomik sosyal politikalar nedeniyle, Anadolu'daki isyanlar, toplumsal tepkiler, merkez-çevre ilişkilerinde kopuşa dönüşmüş ve merkez, gün geçtikçe Alevi düşüncesinin ve yaşam biçiminin referanslarından uzaklaşırken, yerel toplumsal dinamikler hala büyük oranda kendisini bu kültürün kodlarıyla konumlandırmış, korumaya almış ve ifade etmiştir. Bektaşiliğin daha özel olarak, Yeniçeri Ocağının resmi ideolojisi ve ritüel zemini olması, Vaka-i Hayriye diye tarif edilen ocakların kapatılmasına kadar devam etmiştir.

Gittikçe, yozlaşan ve keyfileşerek, varlık sebebinden, temel ilkelerinden uzaklaşan tekke kökenli Yeniçeri ilişkileri, tepkilere neden olmuştur. Yeniçeri Ocağı ile birlikte Bektaşi tekkeleri de, başta İstanbul olmak üzere, ya kapatılmış, ya da diğer sufi geleneklere devredilmiştir. Nakşibendilik ve Mevleviliğin bu vesileyle büyüdüğünü ve yayıldığını unutmamak gerekir. Bugün Alevilikle ilgili tanımlamalarda, Cumhuriyet dönemi modernleşmesi ve özel olarak sol sosyalist hareketlerin örgütlenmesi, önemli izler taşımaktadır.

Yaşayan Alevilik Anadolu'nun farklı bölgelerinde, farklı izler taşırken, ortak ilke ve referanslar üzerinden değerlendirme yapmak zorunlu hale gelmiştir. Aleviliği tanımlamaya, daraltmaya ve tektipleştirmeye dair arayışlara girmeden, gerçek Aleviliğin ne olduğuna dair hüküm vermeye yeltenmeden, konuyu, sosyolojik gerçekliği, çeşitliliği ve tarihsel birikimiyle değerlendirmek, en hakkaniyetli yaklaşım olacaktır.

Ehli sünnet ile Ehlibeyt'i karşı karşıya getiren, çatıştıran pratikler, tarihsel gerçekliği ifade etse de, esas itibariyle, Ehlibeyt çizgisi de tıpkı Ehli Sünnet gibi Peygamberi referans almış, ancak sonraki ihtilaflarda Ehlibeyt ve 12 imam geleneği üzerinden kendisini bina etmiştir. Bugün Ehli Sünnet çizgisinde kabul edilen tasavvufi hareketlerin ciddi bir kısmı, ya Hazreti Ali'ye ya da İmam Cafer'e olan bağını açıkça beyan etmektedir.

Cemevlerinin statüsü ile ilgili tartışmada, camiyi koruma ya da İslam birliğini ayakta tutma adına sergilenen hassasiyet, inkar ve ayrımcılık noktasından çıkmalıdır. İster İslam ahlakı, ister tarihsel gerçeklik, isterse laik cumhuriyetin demokratik çerçevesi ekseninden bakalım, sonuçta kimin, hangi davranışının, ibadet sayılıp sayılmayacağı konusu, iktidar gücünü elinde tutanların akreditasyon alanı içerisinde görülemez.

Kur'an "taş gibi yuvarlanmayı" Allah'ı anmak olarak tarif ederken, ne tür toplu ibadetlerin İslami sayılıp sayılmayacağı konusunu tartışmak bile, abesle iştigaldir.

Anadolu'da yüzlerce yıldır bir sosyal denetim, toplumsal barış, eğitim ve dayanışma mekanizması olarak varlığını korumuş olan cem geleneği, bu nedenle tartışma konusu bile yapılamaz, yapılmamalıdır. Dedelik kurumunun, göçlerle birlikte işlevini kaybetmesi, ya da kimi kötü örnekler, üzerinden yozlaşma ve çürümeyle yüzleşmesi, yasaklama ve yok saymaya vesile kılınmamalıdır. Tekkeler ve zaviyeler, yozlaştığında, çürüdüğünde, kapatma yoluna gidilmiştir.

Ancak, o günün koşullarında bir mecburiyet olarak ortaya çıkan bu durum, merdiven altı yapılanmalarla, bir şekilde yeniden kendini inşa etmiştir. Şeffaflaşma, toplumsal ve yasal denetime açık hale gelme, mali ve inanç sömürüsüne dönüşecek uygulamaların önüne geçme, elbette kıymetlidir ve gereklidir.

Ancak, gönüllü, sivil dayanışma ve eğitim çalışmalarını, bastırmak, yasaklamak, devlet tekeline almak, kolay yöntem olarak tercih edilse de, ters tepmiş ve çok daha sağlıksız yapılanmaları beraberinde getirmiştir. İktidar mücadelesi ve haksız ticaret rekabeti, kayırmacı kadrolaşma, Sufi geleneğin yöntemi olamayacağı gibi, aksine mücadele edeceği hastalıklardır. Melami mirasını, Ahilik tecrübesini ve Alevilik realitesini, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken yeniden ele almak, son derece önemlidir.

Ortadoğu'da, başta Gazze olmak üzere her gün yeni Kerbela'lar yaşanırken, bu barış kültürü ve misyonunun, Anadolu ve Balkanlarda ikinci bin yılın yeni sentezini doğurması, pekala mümkündür.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 1
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorumlar

  • yorum avatar
    Fatma Polat
    02-11-2025 20:24

    Ayhan bey son zamanlarda okuduğum en kapsamlı ve doyurucu makale oldu. Kaleminiz var olsun. Bize sizin gibi yazarlar lazım. Ne yazık ki, Alevilik hakkında yazanların çoğu dinsiz ateist. Allah sizden razı olsun.

  • yorum avatar
    Hayrettin Ulusoy
    02-11-2025 15:11

    Ayhan hocam muhteşem bir özet yapmış. Kendisini kutluyorum. Umarım bundan sonra da Alevilik hakkında bizi aydınlatıcı yazılarını okuyabileceğiz. Alevihaberler.com.tr sitesini de kutluyorum. Çok bilgili ve tecrübeli bir aydınımızı bizimle buluşturdunuz.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!