Bahçeli: SDG/YPG imzaladığı zaptı riayet etmezse askeri müdahale kaçınılmazdır

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "SDG/YPG’nin Suriye yönetimi ile 10 Mart 2025 tarihinde imzaladığı mutabakat zaptına riayet ve gereğini harfiyen yapması, aksi halde Ankara ile Şam’ın ortak iradesiyle askeri müdahalenin kaçınılmaz hale geleceği herkesçe bilinmelidir."ifadelerini kullandı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin temel sorunlarına kararlılıkla müdahale edildiğini ve “Terörsüz Türkiye” hedefinin milli iradenin desteğiyle ilerlediğini belirtti. Bahçeli, Türkiye Yüzyılı’nın barış, kardeşlik, istikrar ve huzur devri olarak şekilleneceğini vurguladı.
Devlet Bahçeli,"SDG/YPG’nin Suriye yönetimi ile 10 Mart 2025 tarihinde imzaladığı mutabakat zaptına riayet ve gereğini harfiyen yapması, aksi halde Ankara ile Şam’ın ortak iradesiyle askeri müdahalenin kaçınılmaz hale geleceği herkesçe bilinmelidir."ifadelerini kullandı.
Ayrıca Bahçeli,"SDG/YPG’nin sürekli yeni dayatmalarla gündemi meşgul etmesi, özerklikten bağımsızlığa varıncaya kadar sıralı talep listelerini paylaşması,nitekimABD-İsrail’in oyuncağına dönüşmesi vahim bir karmaşanın ön habercisidir."dedi.
Bahçeli, açıklamasında, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin eşit, hakkaniyetli ve onurlu bir beraberlik içinde olduğunu ifade ederek, Türk-Kürt birliğine gölge düşürmeye çalışanların planlarının bozulduğunu söyledi. “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun çalışmalarına devam ettiğini belirten Bahçeli, bu komisyonun görev alanı dışına çıkarılmaya çalışılmasının yanlış olduğunu ve PKK’nın silah bırakma sürecinin sabote edilmemesi gerektiğini vurguladı.
PKK’nın Fesih Süreci ve SDG/YPG Uyarısı
Bahçeli, PKK’nın 27 Şubat 2025’te yapılan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına bağlı kalması gerektiğini, bu çağrının SDG/YPG dahil tüm bölücü unsurları kapsadığını belirtti. Ancak, SDG/YPG’nin İsrail’in etkisi altında hareket ettiğini ve Suriye’nin bölünmesi için çalıştığını ifade ederek, bu durumun Türkiye için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu vurguladı. Bahçeli, “Suriye’de ya huzur, barış ve istikrar hakim olacak; ya da İsrail’in tahayyülündeki parçalanma ve iç çatışma ortamı vasat bulacaktır” diyerek, Türkiye’nin Suriye’nin üniter yapısını destekleyen politikasını kararlılıkla sürdüreceğini ifade etti.
CHP Lideri Özgür Özel’e Sert Eleştiriler
Bahçeli, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Sinop’ta yaptığı konuşmayı “rezalet ve kepazelik” olarak nitelendirerek sert eleştirilerde bulundu. Özel’in “Büyük Taarruz’un emrini veren kumandan olmak istiyorum” sözlerini akıl tutulması olarak değerlendiren Bahçeli, bu söylemlerin Hitler dönemi zihniyetini andırdığını belirtti. Ayrıca, Özel’in savunma sanayindeki füze denemelerine yönelik eleştirilerini “dangul dungul konuşma” olarak tanımladı ve Türkiye’nin milli savunma sanayinde kararlılıkla ilerleyeceğini vurguladı.
Cumhur İttifakı’na Vurgu
Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın milli ve manevi değerler doğrultusunda, ahlaki ve tarihi sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini belirterek, ittifakın Türkiye’nin istikbalini inşa edeceğini ve egemenlik haklarını sonuna kadar koruyacağını ifade etti. CHP’nin yolsuzluk iddialarıyla yüzleşmesi gerektiğini de ekleyen Bahçeli, adaletin tesis edilmesi için yeni adli dönemde bu davaların hızla sonuçlanmasını temenni etti.
Bahçeli’nin açıklamaları, “Terörsüz Türkiye” hedefinin kararlılıkla sürdürüleceğini ve bu süreçte hem iç hem de dış tehditlere karşı Türkiye’nin stratejik akılla hareket edeceğini ortaya koydu.
Devlet Bahçeli'nin açıklamasının tam metni şöyle:
Saf ahlak, safi akıl, samimi mizaç, sağlam ve sağduyulu iradenin teşekkül ettiği siyaset ve düşünce insanları yaşadıkları dönemin şuuru, yaşanan hayatın huzur ve güven şuralarıdır.
Bu sayede sorun çözme kültürünün işler ve işlevsel olması, devlet-millet dayanışmasının en üst düzeyde tecelli etmesi elbette mukadderdir.
Cumhur İttifakı milli ve manevi değerlerin refakatinde ahlaki, tarihi ve milli sorumluluğun izindedir, idrakindedir.
Türkiye’mizin temel sorun alanlarına kararlılıkla müdahale edilmektedir.
Yıllara sari kronik ve kumanda edilen sorunların böyle gelse de böyle gitmeyeceği, daha doğrusu gidemeyeceği artık gün gibi meydandadır.
Türk milleti gelecek umutlarının gerçekleşeceğine inanmış, yüksek hedeflerine ulaşacağına ikna olmuş, bunların da Cumhur İttifakı’nın cesur, dürüst ve ilkeli mücadelesiyle hayat bulacağını takdir ve tensip etmiştir.
Artık hiçbir şey eski usul ve esaslar çemberinde sıkışıp kalmayacaktır.
Yeni dünyanın Türk yorumu Türkiye Yüzyılı olarak formüle edilmiştir.
Devrin Türk milletinin devri olduğu netleşmiştir.
Bu devir aynısıyla barış devri, kardeşlik devri, istikrar ve huzur devri olarak sivrilecektir.
Kökeni, yöresi ve anasının dili ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan bütün kardeşlerimiz eşit, hakkaniyetli ve onurlu bir beraberliğin, aynı şekilde muhabbet ve mehabetle bezenmiş kucaklaşma hissiyatının ikamesi ve inkarı asla düşünülmeyecek beşeri cevheri olmuşlardır.
Türk ile Kürt arasındaki sarsılamaz, sorgulanamaz, sulandırılamaz birliğe ve bütünlüğe gölge düşürmeye, leke sürmeye, nifak saçmaya teşebbüs ve tevessül edenlerin tezgahı bozulmuştur.
Milli irade muazzam bir destek ve sahiplenmeyle “Terörsüz Türkiye”nin arkasında yerini ve tartışmaya kapalı pozisyonunu almıştır.
Yeni Yüzyıl köklü huzur ve kalıcı barışın timsali olacaktır.
Siyonist emperyalist plan ve projelerin tahrik ve tesiri kalmayacaktır.
“Terörsüz Türkiye” hedefi kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarına devam etmektedir.
Bu komisyonun çalışma usul ve esaslarının yanı sıra tespiti yapılan yol haritası mucibince sarih amacı ortadayken görev alanı dışına çıkarma, mahzurlu ve maksatlı gündem başlıklarını araya sıkıştırma arayışları son derece yanlıştır.
PKK’nın silah bırakma ve tasfiye aşamalarının teknik ve hukuki çerçevesini oluşturup olgunlaştırma çabalarının sabote edilmesi veya buna teşne olunması iyi niyetle açıklanamayacaktır.
Bazı mesleki kuruluşlarla CHP’nin başını çektiği siyasi ve ideolojik sabotaj girişimleri “Terörsüz Türkiye”nin doğasıyla çelişmekte ve çekişmektedir.
Nitekim mezkur komisyonun çalışmalarına hız vermesi, görev sahası dışına taşmadan asıl ve yakın hedeflerine odaklanarak vaki toplantılarını ikmal etmesi hayırlı gelişmeleri birbiri ardına eklemleyecektir.
En azından inancımız, beklentimiz ve ümidimiz bu şekildedir.
PKK’nın kongresini toplayarak fesih işlemini tamamlaması, bir grup PKK’lının da 11 Temmuz’da silahlarını yakması temkinli iyimserliğimizi güçlendirmiştir.
Fakat o günden bugüne bir durgunluğun, bir ayak sürümenin, zamana karşı oynamanın, ısrarla top çevirmenin kimi hallerde telaşı kimi hallerde de kurnazlığı gözlerden kaçmamıştır.
Lağvedilen PKK terör örgüne mensup terörist unsurlarının kademe kademe SDG/YPG’ye katılıp katılmadığı henüz tam berraklaşmayan bir muamma olarak önümüzdedir.
27 Şubat 2025 tarihinde PKK’nın kurucu önderi tarafından yapılan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı bölücü terör örgütünün bütün bileşenleri için bağlayıcı mahiyettedir.
SDG/YPG bu çağrıdan muaf ve istisna değildir.
Bölücü terör örgütü türevlerinin bütünüyle önderleri nezdinde sadakat ve samimiyet testinden geçtiği, Siyonist alçaklığın mı yoksa İmralı’nın mı belirleyeceği olacağı yakında iyice anlaşılacaktır.
PKK’nın ve PKK’lı teröristlerin önderi konumundaki İmralı’ya SDG/YPG’nin aynısıyla bağlılık göstermesi, 27 Şubat açıklamasına uygun davranış ve tavır içinde bulunması herkesin çıkarına olduğu kadar terörsüz geleceğe ve bölgesel huzura da azami düzeyde katkı sağlayacaktır.
Terör devleti İsrail, Suriye’nin bölünmesi ve parçalanması hususunda devamlı el yükseltmektedir.
Görünen odur ki, SDG/YPG İsrail’in yörüngesindedir.
YPG’li teröristbaşı Mazlum Abdi’nin, Almanya’da düzenlenen “Rojavalı Gençler Ulusal Konferansı”na gönderdiği video mesajında, Suriye’nin kuzeydoğusunda yürürlükte olan ateşkesin devam etmeyebileceği, çatışmaların başlama ihtimalini dile getirmesi hain niyet ve eylemsel heveslerin tetikte beklediğine işaret etmektedir.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın’ın 10 Temmuz 2025 tarihinde, “Hepimizin uzlaşması ve şu sonuca varması gerekiyor: Tek millet, tek halk, tek ordu, tek Suriye” açıklamasından bir gün sonra, “SDG’ye bağımsız devlet kurma borcumuz yok. SDG dediğimiz YPG’dir. YPG, PKK’nın bir türevidir. Suriye şunu savunuyor; federal bir sistemle Suriye olamaz.” değerlendirmeleri ne kadar isabetliyse,
30 Ağustos 2025 tarihinde, “PKK, Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanmıştır. ABD de PKK’yı yabancı bir terör örgütü ilan etmiştir. Ancak artık PKK ile ilişkili olmayan başka bir örgüt var, SDG ve YPG. Bunlar IŞİD karşıtı savaşta bizim müttefiklerimiz oldu. Onların kökeni PKK’ya dayanıyordu” sözleri bir o kadar sakıncalı ve sakattır.
Maalesef ABD-İsrail konsorsiyumu Suriye’de kanlı bir iç savaş ve ayrışmanın temelini günbegün kazmaktadır.
Soykırımcı İsrail örtülü operasyonlarla, silahlı ve zora dayalı şekilde Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne alenen kast etmektedir.
Bu durum sadece Suriye için değil Türkiye’yi de çok sıcak ve birebir ilgilendiren aşırı güvenlik tehdididir.
Aynı zamanda “Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” hedeflerini bozma ve bitirme gayesiyle ilişkili mütecaviz hamlelerin sert adımlardır.
Türkiye’nin Suriye politikası şeffaf ve açıktır.
Bu ülkenin siyasi ve toprak bütünlüğüyle üniter yapısı vazgeçilmez politik tasavvur ve tercihimizdir.
Nihayet bu tasavvur ve tercihten tavizin bedeli öngörülemeyecek kadar tehlikeli olabilecektir.
Suriye için teklifi yapılan “Federasyonun bir tık altı” beyanatları maskeli bölünme ve bölücülük önerisidir.
SDG/YPG’nin sürekli yeni dayatmalarla gündemi meşgul etmesi, özerklikten bağımsızlığa varıncaya kadar sıralı talep listelerini paylaşması, nitekim ABD-İsrail’in oyuncağına dönüşmesi vahim bir karmaşanın ön habercisidir.
Geldiğimiz bu aşamada iki seçenek kalmıştır:
Suriye’de ya huzur, barış ve istikrar hakim olacak; ya da İsrail’in tahayyülündeki parçalanma ve iç çatışma ortamı vasat bulacaktır.
Netenyahu isimli caninin “Suriye’de aslında kiminle mücadele ettiğimizi biliyorum” sözleri Türkiye ile İsrail’in görüş açısı sıfıra inmiş, hatta sıcak temasın muhtemel olduğu mahut cepheleşmesinin de itirafından başka bir şey değildir.
Türkiye Cumhuriyeti stratejik akılla, siyasi kararlılıkla, diplomasi sahasındaki sabır ve sebatıyla Suriye’de oyun kurmaya ve masa başı haritaları çizmenin arzusunda olan zalimlere direniş göstermektedir.
Bu direniş meşru ve soylu bir direniştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin tutumu ve takip ettiği politika süreci hem iç güvenliğimize hem de bölgesel huzura büyük bir hizmettir.
Türkiye Cumhuriyeti komşu coğrafyalarda oldubittilere müsaade etmeyecek güç, caydırıcılık, kabiliyet ve yetenektedir.
SDG/YPG’nin Suriye yönetimi ile 10 Mart 2025 tarihinde imzaladığı mutabakat zaptına riayet ve gereğini harfiyen yapması, aksi halde Ankara ile Şam’ın ortak iradesiyle askeri müdahalenin kaçınılmaz hale geleceği herkesçe bilinmelidir.
Sözün yapamadığını yeri gelirse nice kahramanlık sahneleri başaracaktır.
“Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” hedefi tarihin, kardeşlik hukukunun, kader ortaklığının, hiç kuşkusuz üzerinde yaşadığımız geniş coğrafyanın diriliş ve toparlanış kararıdır.
Bu kararı tahrip etmeye, temelinden dinamitlemeye kalkışanlar buna pişman edilecektir.
Kürt kardeşlerim oynanan oyunun bilincindedir.
Üstelik hiçbir Kürt kardeşim Siyonizm’in avucuna düşmeyecek, soykırımcıların telkin ve göz boyayan vahşi hesaplarına kurban verilmeyecektir.
Suriye’de yaşayan Türkmenler, Kürtler, Araplar ve diğer unsurlar kardeşimizdir ve kurulan tuzaklar el birliğiyle kırılıp atılacaktır.
Çevremizde bu kadar boğucu ve sancılı olaylar vuku buluyorken, CHP Genel Başkanı’nın Sinop’ta yaptığı konuşma ve içeriği rezalet ve kepazeliğin daha ötesidir.
Özgür Özel akıl tutulmasının dibindedir.
Bu patolojik vaka aynısıyla şunları söylemiştir:
“Ben de Büyük Taarruz’un emrini veren, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan kişi olmak istiyorum. Savaş kazanan kumandan olmak istiyorum.”
Bu hezeyanla dolup taşan, tarif ve tanımında kelimelerin kifayetsiz kaldığı çarpık ifadelerin muhatabını sağlıklı ve sağgörülü addetmek mümkün değildir.
Demokrasi yolunda beraber yürümekten bahis açan, bu suretle Cumhur İttifakı’nda sanki sorun varmış gibi yaygara yapan Özgür Özel’in uçurumlarla ihata edilen inişli çıkışlı yolunun bizim hak ve hakikat yolumuzla kesişmesi hayal mahsulü bile değildir.
Sivil siyaset ve demokratik mücadele halinde olduğunu iddia eden bir partinin sipariş başkanının düşmanın kim olduğunu, kime karşı taarruz yapacağını, hangi savaşı kazanacağını, kumandanlık görevini ne şekilde üstleneceğini berraklığa kavuşturması acil bir ihtiyaçtır.
Kendi dışındakileri düşman gören siyaset anlayışı 1930’lu-1940’lı yılların Hitler kafasıdır ve korkunç bir skandaldır.
Türkiye’de düşman gözleyen ve gözetleyen Özgür Özel’in derhal bir sağlık merkezine müracaatı ya da ille de düşman arıyorsa etrafına bakması tavsiyemizdir.
Sinop’ta Savunma Sanayi’ndeki tarihi atılımları yüzsüzce baltalama çabası, balıkları düşündüğü kadar vatanı ve milleti düşünmemesi işbirlikçi ve kimliksiz bir siyasetçinin basit ve buruşuk sözleri olarak anılmaya mahkumdur.
Özgür Özel’in utanmadan füze denemelerinden yakınması, yabancı turistlerin kafaları üzerinden füzelerin uçurulduğunu iddia etmesi, adeta denize dalarak yerinde müşahede etmiş gibi balıkların yuvalarından kaçtığını mizahi karakterleri aratmayacak şekilde gündeme taşıması dangul dungul konuşmanın daniskası, abuk sabuk zihniyetin alameti farikasıdır.
Emperyalizmin oltasına takılan Özgür Özel çıldırsa da o füze denemeleri inşallah devam edecektir.
Özgür Özel’in uykuları kaçsa da Türkiye milli savunma sanayinde dev adımları azimle atmayı sürdürecektir.
Aziz Atatürk’ü anladığını zanneden, ancak baştan ayağa yanlış anlayan bu şahsın Milli Mücadele yıllarında vatanımıza musallat olan müstevli emellerinden hiçbir farkı olmadığı ibret verici düzeyde karşımızdadır.
CHP havlu atmış, mefluç hale gelmiş, ipe un sermiş, siyasi komaya girmiştir.
Bu ilkel ve ilkesiz siyasi zihniyetin evvelemirde, yüzyılın en büyük rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk davası olarak anılan devasa vurgun ve yağmayla yüzleşmesi, bunun da demokratik ve hukuki hesabını vermesi adalet namusunun konusudur.
Dileğimiz, yeni adli dönemde görülecek yolsuzluk davalarının iddianame hazırlığının yapılarak süratle lazım gelen hükmün tesisi, kimin mücrim kimin masum hukuken tefrik ve tayin edilmesidir.
CHP’nin sonu karanlık, millet nazarındaki itibarı da sıfırdır.
Allah’ın izniyle Cumhur İttifakı istikbalin kudretli devletini inşa edecek, istiklal ve egemenlik haklarımızı fedayı can inancıyla sonuna kadar muhafaza edecektir.
Kaynak: https://x.com/MHP_Bilgi/status/1962893410580275571
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- Bakan Yerlikaya açıkladı: 29 İlde nitelikli dolandırıcılık operasyonu, 64 tutuklama
- Bahçeli de komisyona Alevilerin meselelerinin dahil edilmesine karşı çıktı
- Bahçeli: SDG/YPG imzaladığı zaptı riayet etmezse askeri müdahale kaçınılmazdır
- İsmet Abbasoğlu: Alevilik ve devlet sadakati “Biz devletin Alevisiyiz!”
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay ziyareti dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.