Prof. Dr. Boztuğ yazdı: Alevi ocaklarının Alevi tarih, inanç, kültür geleneğindeki yeri ve önemi

Munzur Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Büyük Birlik Partisi, Doğal Afetler ve Göç Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Durmuş Boztuğ Alevi ocaklarını tarih, kültür ve inanç bağlamında ele aldı. İşte, o makale:
ALEVİ OCAKLARININ ALEVİ TARİH-İNANÇ-KÜLTÜR GELENEĞİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Günlük yaşantımızda yazılı-görsel-sosyal medyada bazen şöyle bir haberle karşılaşırız: “Falanca ülkede çok ünlü bir müzenin mahzeninde; gözden kaçması-unutulması sonucu tozla kaplanmış, asırlık, insanlığın gelişiminde çok önemli yeni bilgiler sunan paha biçilemez bir eser bulunmuştur.”
Yaklaşık bin yıl önce, Orta Asya Türkistan-Horasan’da Resulullah’ın SAV Temiz-Pak Nesli Ehl-i Beyt’i (Ahzab 33) aracılığıyla İslamla müşerref olarak Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi ve Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli gibi Büyük Türk Mutasavvıflarının İslami yorumu “Dört Kapı Kırk Makam” Yol Ehli olarak Anadolu’ya gelen Ceddimiz, “Yetmişiki Millete Bir Gözle Bakarak” Anadolu’yu Türkleştirerek ve Müslümanlaştırarak Türk Yurdu yapmıştır. Bu toprakların 11-13. Yüzyıllar arasında “Göç-İslami İrşad-İskan-Fetih-İmar-İhya” süreçleriyle Türk Yurdu olması sırasında; Ceddimiz, üç asır boyunca batıdan haçlı, doğudan moğol saldırılarına karşı Resulullah’ın SAV Risalet Sancağı altında yetmişiki millete bir gözle bakarak Türk Yurdu’nu savunmuş ve çapulcuları-yağmacıları-talancıları bu topraklara gömerek Muzaffer-Mansur bir şekilde Türk Yurdunu-Milletini-Devletini korumayı başarmıştır.
Ülkemizin 21. Yüzyılın başından itibaren ekonomik-teknolojik-askeri-alt/üst yapı gelişimi ile alt gelir grubundan orta gelir grubuna yükselmesi ve bölgesel bir güç olması ve nihayetinde küresel güç olma hedefini akamete uğratmak amacıyla küresel haydut güçlerin bir asır önceki Sevr hayalleri yeniden canlanmıştır. Bu amaçla, Türk Milleti içerisinde sentetik-yapay fay hatları oluşturarak Büyük Türkiye Kilimindeki bazı farklı renk ve desenleri – tıpkı bir asır önce Ermeni popülasyonu kışkırtarak büyük felaketler yaşanmasına neden oldukları gibi - kışkırtmak ve böylece Türk Milletini ve Devletini kaosa sürükleme, bölme, parçalamayı hedefleyen ve bölgemizde bir teröristan kurdurma faaliyetlerini çok açık ve net şekilde görmekteyiz.
Küresel haydut güçlerin bu heveslerini - tıpkı bir asır önceki Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi kursaklarında bırakmak için – Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin “Yetmişiki Millete Bir Gözle Bakın” nefesi ile Pir’in izini süren Anadolu’nun Son Büyük Alperenler’inden BÜYÜK BİRLİK Kurucusu Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Hepimiz Aynı Kilimin Desenleriyiz” nefesini kendimize kılavuz ederek Türk Milleti içinde; ana dil, etnik köken ve mezhep-meşrep farklılıklarımızı “Ümmet-i Muhammed” üst şemsiyesi altında Büyük Türkiye Kilimine farklı renk ve desenleriyle ahenk veren zenginliklerimiz olarak değerlendirmeye bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu nedenle, Türk Milletimiz içinde küresel haydutlar tarafından oluşturulmaya çalışılan – kökleri orta çağ karanlığındaki bizans ve kutsal roma germen fitnesine kadar uzanan - sentetik ayrımcılık-bölücülük yerine ortak yaşama kültürümüze ve birlikte yaşama bilincimize hizmet edecek değerlerimizi bularak öne çıkarmaya ihtiyacımız olduğu bir döneme girmiş bulunmaktayız.
İşte böyle bir dönemde, günümüzdeki sayıları yaklaşık 100-120 civarında olan Alevi Ocaklarımızın, Türk Milleti olarak tarihimizin tozlu mahzenlerinde unutulmuş paha biçilemez nitelikte birleştirici-bütünleştirici bir eser olduğu gerçeğini görüyoruz. Paha biçilemez bu tarihi eserin üstündeki tozların ise başlıca – kökleri ortaçağ karanlığındaki Bizans ve kutsal roma germen fitnesinden başlayıp, 16. Yüzyılda yaşanmış acı veren bazı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel olaylar ile günümüzde “Ali’siz Alevilik” yaklaşımına kadar – geçen sürede adeta bir tortu olarak biriktiği görülmektedir.
Şimdi, Alevi Ocaklarımızın üzerindeki bu tozları temizleyerek gerçek yüzünü görmenin zamanı olduğuna inanıyoruz.
ALEVİ OCAKLARININ KURULUŞU
Miladi 10 Muharrem 680 yılında, Resulullah’ın SAV Torunu Hz. Hüseyin RA ve Efradının Yezid tarafından Kerbela’da şehit edilmesi sonrasında, Emevi otoritesi, Resulullah’ın SAV Temiz-Pak Nesli Ehl-i Beyt’ini kendisine siyasi tehdit olarak görmeye başlamıştır. Böyle bir ortamda rahatsız olan Ehl-i Beyt üyeleri değişik coğrafyalara göç ederek İslami İrşad faaliyetlerine devam etmiştir. Bu coğrafyalardan birisi de Orta Asya Türkistan-Horasan bölgesidir. Bu bölgede Gök Tanrı inancına mensup Şaman geleneklere göre yaşayan Türkler, İslamiyet’i Resulullah’ın SAV Hanedanından öğrenerek İslam’la müşerref olmuştur. Bu coğrafyada, Resulullah’ın Torunları ve Türkler arasında yapılan evlilikler sonucunda Ehl-i Beyt mensuplarının nesli yürümüştür.
Bu konuda elimizde çok önemli yazılı bir kanıt vardır. Balasagun’lu Yusuf Has Hacib (1017-1077) tarafından yazılan Kutadgu Bilig eserinde şöyle bir ifade yer almaktadır:
“Hizmetkarlardan başka ve Bey’in adamları dışında, münassebette bulunacağın kimselerden bazıları, Peygamber’in Nesli’dir. Bunlara hürmet edersen, devlet ve saadete kavuşursun. Bunları pek çok ve gönülden sev; iyi bak ve yardımda bulun. Bunlar Ehl-i Beyt’tir. Peygamber’in uğurudur. Ey kardeş! Sen de onları Sevgili Peygamber hakkı için sev.” (Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Çev. Reşid Rahmeti Arat, Ankara, 1988, TTK Yayını, s. 313).
Yusuf Has Hacib’in (1017-1077) Kutadgu Bilig eserindeki bu ifade, Eser’in yazıldığı dönemde, Resulullah’ın SAV Temiz-Pak Nesli Ehl-i Beyt’i Türkler arasında yaşamaktadır ve çok büyük sevgi, saygı, hürmet görmektedir.
Ehl-i Beyt aracılığıyla İslam’la müşerref olan Türkler arasında yaklaşık 9. Yüzyıldan itibaren türeyen Ehl-i Beyt nesli, tarım-hayvancılıkla uğraşan göçebe toplumunun günlük yaşantılarında yol-yordam bilen kanaat önderi ve tıbbi-aromatik şifalı bitkilerle ve diğer geleneksel yöntemlerle hasta-sayrıları tedavi etme gibi vasıfları ile kanaat-inanç önderi olarak kabul görmüşlerdir.
Orta Asya Türkistan-Horasan bölgesindeki Müslüman Türkler, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’nin (1093-1166) telkiniyle 11-13. Yüzyıllar arasında Anadolu’ya göç etmeye başlamıştır. Türkistan-Horasan’ın farklı coğrafik bölgelerinden İslam’la müşerref olmuş tasavvufi gruplar olarak Anadolu’ya bu kutlu göç sırasında, kervanın-katarın başında, Resullah’ın SAV Temiz-Pak Nesli Ehl-i Beyt üyelerinden oluşan kanaat-inanç önderleri bulunmaktadır. Bu kanaat-inanç önderleri Dede, Baba, Sultan, Seyyid, Abdal, Derviş, Halife, Şıh, Şeyh gibi sıfatlarla anılmıştır ve kervan-katar Anadolu’ya ulaştığında bu sıfatlarla anılan Ocaklar-Obalar halinde hemen İslami irşada yönelik zaviye-tekke-mescid gibi inanç yapılanmalarını kurmuş ve daha sonra gelen kervan-katarları da bu inanç yapılanmasının hemen çevresine yerleştirerek iskanlarını sağlamıştır. Kısaca “Göç-İrşad-İskan” süreçleri olarak tanımlanabilecek bu mekanizma kervan-katar gelişi devam ettiğinden daha sonra “Fetih-İmar-İhya” süreçleri olarak da tanımlanabilecek gelişmeler ile Anadolu’nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasına katkıda bulunulmuştur. Alevi Ocakları, Anadolu’ya intikal ettiklerinde, zaman ve konuma göre; Anadolu Selçuklu, Anadolu-Türkmen Beylikleri ve Osmanlı İmparatorluğu otoritesinin yetkilileri tarafından soyağacı ve aile kütükleri “Şecere” ile tespit ve tescil edilerek kayıt altına alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğundaki “Nakib-ül Eşraf” kurumunun önemli vazifelerinden birisi de bu konular üzerinde çalışmak olmuştur. Anadolu-Balkanlar’da bugünkü sayıları 100-120 civarında olan Alevi Ocaklarımızın tarihsel gelişimi kısaca bu şekilde özetlenebilir.
Anadolu’daki Alevi Ocaklarımız şu şekilde özetlenebilir.
Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli Serçeşme Ocağı
Kureyşan Ocağı
Ağuiçen Ocağı
Baba Mansur Ocağı
Sarı Saltık Ocağı
Derviş Cemal Ocağı
Şeyh Delili Berhecan Ocağı
İmam Rıza Ocağı
İmam Musa Kazım Ocağı
İmam Zeynel Abidin Ocağı
İmam Bakır Ocağı
İmam Cafer Ocağı
Seyyid Sabır Ocağı
Şıh Çoban Ocağı
Dede Kargın Ocağı
Sarı İsmail Ocağı
Hubyar Sultan Ocağı
Bostankolu Ocağı
Güvenç Abdal Ocağı
Kolu Açık Hacım Sultan Ocağı
Hoca Ali Ocağı
Pir Sultan Ocağı
Kul Himmet Ocağı
Hatayi Ocağı
Sultan Samut Ocağı
Üryan Hızır Ocağı
Turabi Dede Ocağı
Pir Ahmet Dede Ocağı
Şıh Ahmet-Şıh Hasan Ocağı
Celal Abbas-Ali Abbas Ocağı
Şah Mehemmed Abdal Ocağı
Keçeci Baba Ocağı
Hasan Dede Ocağı
Şah Kalender Veli Sultan Ocağı
Seyyid Hacı Ali Turabi Sultan Ocağı
Seyyid Hacı Muradı Veli Sultan Ocağı
Cibali Sultan Ocağı
Mehmed Abdal Ocağı
Seyyid Sultan Şücaaddin Veli Ocağı
Seyyid Battal Gazi Ocağı
Hıdır Abdal Ocağı
Abdal Musa Ocağı
Garip Musa Ocağı
Koçu Baba Ocağı
Dedemoğlu Ocağı
Seyyid Nuri Cemaleddin Ocağı
Yalıncak Sultan Ocağı
Ali Baba Ocağı
Eraslan Ocağı
Veli Baba Ocağı
Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Ocağı
Karadonlu Can Baba Ocağı
Şah İbrahim Veli Ocağı
Sinemilli Ocağı
Tozluoğlu Ocağı
Yağmuroğlu Ocağı
Şeyh Hamza Dede (Erdebil) Ocağı
Ali Koç Baba (Erdebil) Ocağı
Şah Ahmet Sultan Ocağı
Zekeriya Sultan Ocağı
Kutub İbrahim Dede Ocağı
Mehmet Dede Ocağı
Yanyatırlı Ocağı
Emir Hacılı Ocağı
Sabıroğlu Ocağı
Işık Çakır Ocağı
Çölbulduk Ocağı
Hüseyin Gazi Ocağı
Öksüz Ali Baba Ocağı
Seyyid Cemal Sultan (Kemal Sultan) Ocağı
Kaygusuz Abdal Ocağı
Köse Süleyman Ocağı
Aziz Baba Ocağı
Sinanoğlu Ocağı
Ali Pir Civan Ocağı
Gülerli Ocağı
Beyazıt Bestami Ocağı
Zayıf Yusuf Halife Ocağı
Hasan Bali Ocağı
Pircanoğlu Ocağı
Şıh Yakup Ocağı
Çalapverdi Ocağı
Kesikbaş Ocağı
Ahmed-i Kebir Ocağı
Seyyid Erkonaş Ocağı
Aslan Baba Ocağı
Derviş Gevr Ocağı
Gözükızıl Ocağı
Hamza Baba Ocağı
Hüseyin Abdal Ocağı
Kabak Abdal Ocağı
Koca Leşker Ocağı
Şeyh Şazeli Ocağı
Piri Baba Ocağı
Nesimi Ocağı
Seyyid Selahaddin Ocağı
Kaimoğlu Ocağı
Kalkancı Ocağı
Sarıbal Ocağı
Söylemez Ocağı
Alevi Ocaklarının Türk Tasavvufi İslam Yorumu
Alevi Ocaklarının oluşumu bölümünde, İslam’la müşerref olan Türklerin, Türkistan-Horasan bölgesin farklı coğrafyalarından tasavvufi gruplar olarak kanaat-inanç önderleri ile Anadolu’ya göçlerine değinilmişti. Buradaki tasavvuf tanımı, Resulullah’ın SAV Temiz-Pak Nesli Ehl-i Beyt’i ile İslam’la müşerref olan Büyük Türk Mutasavvıfları Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi (1093-1166) ve Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli (1209-1271) tarafından “Dört Kapı Kırk Makam” Yol’u olarak tanımlanan Türk Tasavvufi İslam yorumudur. Dört Kapı; Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat Kapı’larıdır. Her bir Kapı’nın da 10’ar makamı bulunmaktadır.
1- Şeriat Kapısı
1.1. İman Etmek
1.2. İlim Öğrenmek
1.3. Namaz Kılmak, Zekat Vermek, Oruç Tutmak, Gücü Yetince Hacc’a Gitmek, Seferberlik Olunca Kaçmamak ve Cenabetten Arınmak
1.4. Helal Kazanmak ve Faizi Haram Bilmek
1.5. Nikah Kıymak
1.6. Hayız ve Lohusalık Hallerine Riayet Etmek
1.7. Cemaat Sünnetine Riayet Etmek
1.8. Şefkatli Olmak
1.9. Temiz Yemek ve Temiz Giyinmek
1.10 İyiliği Emredip Kötülüğü Men Etmek
2. Tarikat Kapısı
2.1. Tövbe Etmek
2.2. Mürid Olmak
2.3. Saç Kesmek
2.4. Nefsi Olgunlaştırmak için Güç ve Gayret Sarf Etmek, Elinden Geleni Yapma
2.5. Hizmet Etmek
2.6. Allah’dan Korkmak
2.7. Ümitvar Olmak
2.8. Hırka, Zenbil, Makas, Seccade, Tesbih Sahibi Olmak
2.9. Nasihat ve Muhabbet Sahibi Olmak
2.10. Yüce Allah’ın Varlığı Karşısında Kendini Fakir Görmek
3. Marifet Kapısı
3.1. Edep Sahibi Olmak
3.2. Korku Sahibi Olmak
3.3. Haramdan Sakınmak, Takva sahibi Olmak
3.4. Sabır sahibi Olmak
3.5. Utanma Duygusuna Sahip Olmak
3.6. Cömert Olmak
3.7. İlim Sahibi Olmak
3.8. Ben’likten Geçip kendini Allah’a Vermek
3.9. Allah’ı Bilmek ve Ma’rifet sahibi Olmak
3.10. Kendini Bilmek
4. Hakikat Kapısı
4.1. Toprak Gibi Mütevazi ve Verimli Olmak
4.2. Bütün Herkese Aynı Gözle bakmak, Ayıplamamak
4.3. Elinden Gelen Her İyiliği yapmak ve Yerine Getirmek
4.4. Dünyadaki Her Şeyin ve Herkesin Kendisinden Güven Duymasını Sağlamak
4.5. Mülkün Mutlak sahibi Allah’a Karşı İtaakkar Olmak
4.6. Sohbet Etmek ve Hakikat Sırlarını Söylemek
4.7. Allah’a Ulaşmak İçin Manevi Yolculuğa Çıkmak
4.8. Sır Saklamak
4.9. Allah’a Yalvarıp yakarmak
4.10. Allah’ın varlığını Müşahade Etmek ve O’na Ulaşmaktır.
SONUÇLAR:
Aleviler, 9. Yüzyıldan itibaren Orta Asya Türkistan-Horasan’da Resulullah’ın SAV Temiz ve Pak Nesli Ehl-i Beyt’i aracılığıyla İslamla müşerref olmuştur.
Alevi Ocakları, 11-13. Yüzyıllar arasında Orta Asya Türkistan-Horasan’ın farklı coğrafik bölgelerinden Anadolu’ya gelen Müslüman Türkmenler tarafından Anadolu’ya geldiklerinde kurdukları Ocaklardır.
Aleviler, 11-13. Yüzyıllarda Büyük Türk Mutasavvıfları Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi ve Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli tarafından Türk tasavvufi İslam Yorumu olarak tanımlanan “Dört kapı Kırk Makam” Yol Ehl’i olarak Anadolu’ya gelmişlerdir.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.