Dr. Halil Özak yazdı: Almanya’da hükumet programında göçmenler yine hedefte!

Siyaset bilimci Dr. İ. Halil Özak, Almanya'da yeni kurulan koalisyon hükumetinin programını göçmenler açısından inceledi. İşte o yazı:
Federal Parlamento yaz tatiline girmeden, CDU (Hristiyan Demokratler Birliği) - CSU (Hristiyan Sosyal Birliği) ve SPD (Almanya Sosyaldemokrat Partisi)' den oluşan koalisyon hükümetinin bütçesi görüşüldü.
Koalisyon hükümetinin ve ana muhalefet partisi AfD (Almanya İçin Alternatif) partisine göre, Almanya'nın en önemli sorunlarından biri silahlanma yanında, Avrupa'ya ve Almanya'ya göç ve göçmenlik.
Esas tartışma CDU-CSU ve AfD arasında. Muhalefetteki Yeşiller Partisi ve Sol parti, göçmenleri biraz savumak için arada bir birşeyler söylüyorlar, o kadar.
Hiçbir yaptırım güçleri yok. Başbakan Merz, büyük bir kibirle onları dikkate bile almıyor.
Muhalefet ortağı SPD ise iktidara ortak olma aşkına, Merz'in söylem ve yaptırımlarına eli kolu bağlı karşı çıkmıyor, çıkamıyor.
Çeşiti bakanlıkların bütçeleri görüşülürken, bakanlıkların kendi alanları üzerine tartışılıyor. Ancak ilk gün hem Federal başbakan Friedrich Merz, hem de bütün muhalefetin ağır topları, göç ve göçmenlik üzerine partilerinin ana fikirlerini, önümüzdeki dönem için hedeflerini şöyle ortaya koydular.
1- CDU-CSU ikilisi, gelir dağılımı, sosyal alanlara daha az bütçe ayrılması, anayasal hakların ve özgürlüklerin kısıtlanması, azınlık hakları, ırkçılık vb. gibi temel konularda AfD ile yakın politikaları savunuyorlar.
Örneğin, Federal Hükümetin Tarım Bakanı da AfD gibi, mevsimlik işçilere asgari ücreti ödenmesine karşı çıkıyor.
CDU-CSU'nun göçmenler üzerine AfD ile ayrıştıkları en önemli konu, AfD' nin savunduğu ''Remigration'' (Almanya'daki bütün göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesi) politikası.
CDU-CSU remigrasyonu savunmuyor ama, AfD'nin en çok oyu göçmen karşıtlığı üzerinden topladığını gördüğü için, AfD'ni esas rakip olarak görüyor.
CDU-CSU ikilisi bu rakabette, CSU'lu İçişleri Bakanı Dobrindt eliyle yasaları çiğnemekten geri kalmıyor.
İkilinin kanun tanımazlığını şöyle sıralayabliliriz:
a- CDU-CSU ikilisi, elli yıldan daha uzun bir sürdedir yaptıkları gibi, göçmenleri, göç olgusunu yine en önemli sorun olarak gösterip, göçmenleri hedefe koydular,
b- AB (Avrupa Birliği) yasalarına aykırı olarak, mültecileri engellemek için yeniden sınır kontrolleri getirdiler,
c- Bu yolla Alman Anayasa'sında var olan iltica hakkını, Federal Parlamentoda oylama olmadan ortadan kaldırdılar. Böylece İçişleri Bakanı Dobrindt kendisini yasa yapıcı yerine koydu,
d- Dobrindt savaş veya diğer hayati tehlikeler nedeniyle, ülkelerine geri gönderelemeyen göçmenler için aile birleşimini süreli de olsa yasakladı,
e- Mahkemenin bir mülteciyi sınır dışı kararını durdurmasına ve kararın o mültecinin durumundaki herkesi kapsamasına karşın, Dobrindt ''bu karar sadece bir kişi için geçerli'' diyerek, mahkemenin kararını yok saydı. Dobrindt mahkeme kararının bağlayıcılığına karşın, kararın kapsamına giren kişileri hala sınırdışı etmeye çalışıyor.
f- Dobrindt bir önceki koalisyon hükümetinin getirdiği, dil yeterliliği ve bazı diğer şartları yerine getiren göçmenlerin üç yıl sonra Alman vatandaşlığına geçebilme kuralını değiştirdi. Bu süreyi beş yıla çıkardı. Federal hükümetin aldığı bu kararlarla birlikte, yasal haklardan yararlanarak da olsa, artık Almanya'ya mülteci giremeyecek.
Ancak Almanya 1974 yılından beri işgücü alımını resmen durdurdu. Sonradan ''yeşil kart'' uygulamaları adı altında teknik eleman gerekinimini sağlama çabaları da istenilen şekilde yürümedi.
Bugün Almanya'daki 25 milyon göçmen kökenli nüfusun çok büyük bir kesimi, 1974 sonrası aile birleşimi yoluyla, Almanya'da doğanlar ve mülteci olarak gelenlerle ortaya çıktı.
Almanya'da göçmen ve göçmenlik olgusunu araştıran bilim insanlarının önemli bir kesimine göre, Federal Almanya'nın her yıl en az 350-400 bin arasında çalışacak göçmene gereksinimi var.
Eğer Federal Hükümet yukarıda belirtilen önlemlerde ısrar ederse, 350-400 bin arasında insan nereden gelecek?
Almanya'ya belirtilen sayıda çalışabilecek insan girişi sağlanamaz ise:
a- Emeklilerin aylıklarının ödenmesinde büyük zorluklar yaşanacaktır,
b- Birçok işkolunda çalışacak yeterli eleman bulunamayacaktır. Örneğin, bugün personel eksikliğinden dolayı metro ve otobüslerde ulaştırma sürekli aksıyor. Bu aksamalar daha da artacaktır,
c- Sağlık sektöründe büyük sorunlar yaşanacaktır. Örneğin kısa bir süre önce, bir süre hastahanede kaldım. Benim kaldığım bölümde hemşire, hastabakıcı vb. gibi 23 çalışan vardı. 23 çalışandan sadece 3'ü Alman kökenli, geri kalan 20 çalışan ise göçmen kökenliydi.
Aynı bölümde her kademede çalışan 12 doktordan, 6’sı göçmen, 6’sı Alman kökenliydi ve bölüm sorumlusu Prof. ise Yunan kökenliydi.
Almanya'da yaşlı insanların bakımı ise, personel eksikliği bakımından başlı başına bir sorundur. Bu alanda çalıçan insanların en az 3/1 göçmenlerdir.
Son Federal Parlamento seçimlerinden sonra, bir taraftan CDU-CSU'nun genel anlamda göçmen karştı ideolojisinden, diğer taraftan da AfD ile rekabetten kaynaklanan, göçmenleri dışlayan ve bütün toplumun zararına olan ortam daha da sertleşti.
Eğer Federal hükümet ve İçişleri bakanı Dobrindt, bazı yasaları da çiğneyerek, yukarda belirtilen yaptırımlarda ısrar ederse, o zaman göçmen karşıtlığı bir yana, çalışan eksikliğinden doğan sorunları nasıl çözeceğini de açklamalıdır.
2- Koalisyon hükümetinin bütçesi görüşülürken söz alan ana muhalefet partisi AfD eş başkanlarından Alice Weidel, göçmenler ve göçmenlik konusunda yeni hiçbir şey söylemedi. Almanya'nın birçok sorunu olmasına karşın, Weigel'in 25 dakikalık konuşmasının12 dakikalık bölümü, yine göçmenlere saldırı ve onları eli bıçaklı saldırganlar olarak göstermekle geçti.
Weidel'e göre;
a- ''Bürgergeld'' adı altında yardım alan her iki kişiden biri göçmen kökenli,
b- Daha önceki hükümetler, göçmenlerin emeklilik kasasına katkıda bulunacaklarını iddia ettiler ama, bu gerçek değil,
c- Göçmenler Almanya'ya emeklilik sigortasına para ödemiyorlar ama, sonradan bu sigortadan aylık alıyorlar. Muhtemelen hiç ödemeyecekler ama, bu kaynaktan hep para alacaklar.
d- Almanya'ya aile birleşmesi yoluyla her yıl ''bir büyük şehirin nüfusu kadar" insan geliyor,
e- 2026 yılında 1 Milyon Suriyeli, Iraklı, Afganistanli Almanya' ya giriş vizesi için başvuracaklar. Bu yolla Alman halkı göçmenlerle değiştirilecektir. (Burada ileri sürülen, Almanların yerini yabancıların alacağıdır.)
Almanya'ya göçmenler arası çatışmalar, uyum sağlayamayacak kültürler ve kriminel olaylar ithal edilecektir. Biz bu insanları sonradan ülkemizden atamayız,
f- Göçmenler kadınları taciz ediyorlar. Göçmenlerin katıldığı tecevüz olayları ve grup halinde tecavüzler artıyor.
g- Bıçaklı saldırılar artıyor. 2024 yılında her gün 80 bıçaklı saldırı oldu. Bu saldırıları yapanlar çoğunlukla Suriyeli ve Afganistanlı,
i- Almanya'nın islamlaşması hızlı bir şekilde sürüyor.
AfD' nin göçmen karşıtlığı sadece seçim dönemelerine özgü, bir seçim propogandası değil. Onun göçmen karşıtlığı, Alman ırkının saf kalması ve karışmaması temelinde ideolojik bir karşıtlıktır. AfD bu temel üzerine oturtulduğu için, göçmenleri hep olumsuz anlamda gündemde tutmaya devam edecektir..
Weidel'in savlarının çoğu temelsizdir,sadece onun kafasında vardır vaya varsayımdır. Örneğin: göçmenlerin Emeklilik sigortasına para ödemedikleri iddiası doğru değildir. İşi olmayan, çalışmayan bir göçmen emeklililik sigortasına pirim ödemez. Ancak o da, Alman veya göçmen, her çalışan gibi çalıştığı ilk günden başlayarak sigorta pirimi öder.
Yine, ''Bürgergeld'' adı altında yardım alan her iki kişiden birinin göçmen kökenli olması savı, doğru değidir. Sol Parti Federal Meclis Grubunun verdiği ''küçük soru önergesine'' verilen cevap, Weidel'in verdiği rakamın doğru olmadığını ortaya koydu.
Bir diğer konu: Her yıl aile birleşimi yoluyla Almanya'ya ''bir büyük şehir nüfusu'' kadar insanın geldiği savı. Weidel'e göre Almanya' daki bir büyük şehrin nüfusu ne kadar? 500 bin, bir milyon, iki milyon veya üç milyon mu? Ne kadar?
Resmi verilerle, Berlin'in nüfusu 3,58 Milyon, Hamburg'un nüfusu 1,9 Milyon, Münih'in nüfusu 1,6 Milyon ve Köln şehrinin nüfusu ise 1 Milyondur.
Yine resmi verilere göre, Almanya'ya aile birleşimi için verilen vize sayısı 2019 yılı için 82,600, 2024 yılı için ise 91,700 vizedir.
Bir yıl için verilen 80-90 bin vize Almanya'daki 25 000 000 (Evet 25 Milyon) göçmenin aileleriyle birleşebilmesi için verilen vizedir.
''Bir büyük şehir nüfusu kadar vize verildiği'' savı, toplumda korku ve göçmen düşmanlığı yaratmak için gerçeği yansıtmayan, abartılı savlardır.
Yine Weidel, Almanya'da hergün 80 bıçaklı saldırının olduğunu ve bu saldırıların yarısından fazlasının Afganistanlı, Iraklı ve Suriyeliler tarafından yapıldığını ileri sürüyor.
Baz olarak Afganistanlı, Iraklı ve Suriyelilerin hergün ortalama 45 bıçaklı saldırıda bulunduğunu varsayalım. Weigel'ın savına göre Afganistanlı, Iraklı ve Suriyeliler Almanya'da her yıl 16 425 (Onaltı bindörtyüzyirmibeş) kişiyi bıçaklıyorlar. Sürekli gerçek olmayan savlar ileri sürmek bir metoddur. Ne kadarı tutarsa, kardır metodu.
Diğer sık sık tekrarlanan sav ise, Alman halkının göçmenler ile değiştirilmesi! O zaman burada sormak gerekir, madem toplumda bir değiş tokuş oluyor, Almanlar nereye gidiyor?
Almanların bir yere gittiği yok. Almanya'da doğum oranı düşük olduğu için Alman nüfus artmıyor. Bundan dolayıdır ki Almanya'nın her yıl 350-400 bin arası işgücüne gereksinimi var.
Weidel ve diğer AfD'li politikacılar bu durumu Alman halkının yerine göçmenlerin konması olarak anlatıyorlar. Topluma korku salıyorlar.
AfD kururluşundan bugüne kadar, göç ve göçmen karşıtlığı üzerinden oy toplayan bir partidir. Önümüzdeki dönemlerde de gerçeklere dayanmayan savlar ileri sürerek, toplumu ayrıştırmaya devam edecektir.
3- SPD (Almanya Sosyaldemokrat Partisi) bütün tarihi boyunca, 1966 yılından başlayarak, büyük koalisyon adıyla CDU-CSU ile 5 defa Federal Hükümet kurdu. Bu koalisyon hükümetlerinin hepsinde Federal başbakan CDU'luydu.
SPD sadece 1966-69 yılları arasındak koalisyondan oylarını arttırarak çıktı ve bu koalisyon sonrası Willy Brandt Federal Başbakan seçildi.
Ondan sonraki Federal başbakan Angela Merkel yönetimindeki üç koalisyon hükümetinde de SPD oy kaybetti.
SPD yenilgiye doymayan pehlivan gibi, her defasında farklı gerekçelerle, ''muhalefette kalmak pistir, kötüdür'', ''devletin bize gereksinimi var'', ''Avrupa' nın ortasında Almanya'yı hükümetsiz bırakamayız'' vb. gerekçelerle CDU-CSU ile büyük koalisyon kurdular. Yine de oy kaybettiler, yine yenildiler.
Bu yenilgilerin en başta gelen sorumlusu, SPD içindeki köşe başlarını tutmuş olan tutucu ''Seeheimkreis-Seeheim çevresi'' kliğidir.
SPD nin 5. 'büyük' koalisyonu yine CDU-CSU ile ve Federal Başbakan CDU'lu Friedrich Merz.
SPD nin koalisyondaki tutumu öyle göseteriyor ki, bu koalisyonda sadece SPD kaybetmekle kalmayacak, göçmenlerde kaybedecek. Bunun belirtileri koalisyon hükümetinin bütçesi tartışılırken ortaya çıktı.
Şöyle ki, koalisyon hükümeti:
a- Federal Anayasayı ve AB yasalarını çiğneyerek, sınırlarda kontolü getirdi,
b- Çeşitli nedenlerle uzun yıllardır ülkelerine gönderilemeyen göçmenlerin aile birlşimini durdurdu,
c- Sınırlarda iltica etme hakkını ortadan kaldırdı,
d- Bir önceki SPD yönetimindeki koalisyon hükümetinin çıkardığı vatandaşlığa giriş şartlarını değiştirdi, hatta bu şartlarıdaha da zorlaştırdı,
e- SPD seçimlerden önce, göçmenleri de birinci derecede ilgilendiren asgari ücretin, 15 Yuro olacağı sözü vermesine karşın, CDU-CSU'nun itirazı sonucu sözünü tutamadı..
Bütçe görüşmelerinde Federal Başbakan Friedrich Merz SPD'lilere dönerek: ''Bizim taleplerimizi kabul ederken çok zorlandınız ama, kabul ettiniz. Size teşekkür ederim'' diyordu.
Bu gidişle SPD hem göçmenlerle ilgili olarak, hemde enerji, çevre sorunları, eğitim, çalışma hayatı vb. konularında daha çok taviz verecek. Böylece hem göçmenler, hem de SPD kaybedecek.
CDU ile yapılan son üç koalisyonda olduğu gibi, büyük bir olasallıkla SPD bu koalisyondan daha da küçülerek çıkacak.
CDU-CSU ortaklığı, 50 yıldan fazla bir zamandır olduğu gibi göçmenleri siyasi bir araç olarak kullanmaya devam ediyor. Onları sorunların anası, esas kaynağı olarak gösteriyor.
SPD ise iktidara ortak olma adına, kend çıkardığı yasaların değiştirilmesine bile sesini çıkarmadan koalisyon içinde sürüklenip gidiyor.
AfD ise göçmen karşıtılığının, göçmenlerin Alman toplumuna yaptığı olumlu katkıların reddinin ve göçmenlere karşı kötülüğün örgütlenmiş bir hali. AfD gibi bir ideolojik yapıdan, göçmenler için olumlu bir uygulama beklemek, abesle iştigal olur.
Federal Parlamentoda göç ve göçmenlik üzerine belirli konularda birbirleriyle rekabet eden, çatışan ve dönem dönem belirli konularda da uzlaşan CDU-CSU, SPD ve AfD gibi dört parti var.
Bunlar koalisyon ve ana muhalefet olarak, iki farklı blok gibi görünseler dahi, SPD gibi iseyerek veya istemeyerek de olsa, çeşitli seviyelerde göçmen karşıtlığı bu iki bloğun ortak paydası.
Bu ortak paydadan dolayı, önümüzdeki yıllarda Federal hükümetten göçmenler için olumlu gelişmeler beklemek hayalicilik olur.
Hele bir de, CDU-CSU içinde AfD'yi kendisine SPD'den daha yakın göre kesim ağır basıp, AfD ile koalisyon yaprasa, o zaman görürüz 'şenliği'.*
4- Yeşiller ( Partisi) ve Sol Parti: Federal Parlamentoda yukarıda belirtilen iki blok dışında, çeşitli alanlarda, göçmenlere uygulanan baskılara farklı tonlarda karşı çıkan,Yeşiller ve Sol Parti var.
Yeşiller ve Sol Parti'nin olanakları sınırlı olmasına karşın, sadece göçmenlere yapılan saldırılara karşı çıkmakla kalmamalı, bu iki bloğun göçmen karşıtı siyasetlerine alternatif getirmelidirler.
Bir söz vardır: ''kala kala bunlara mı kaldık'' diye.
Evet Federal Almanya'nın 83 milyonluk nüfusu içinde, siyasetin büyük bir bölümünün durmadan iteleyip kakaladığı 25 Milyonluk göçmen kitlesini savunabildikleri kadar savunmak, kala kala Yeşiller ve Sol partiye kaldı.
Bir de, sivil toplum kurumlarına ve çeşitli adlar altında göçmenlerin kurdukları binlerce derneğe kaldı. Eğer onlarda durumun önemini ve acilliğini görebilirlerse.
-----
* Bir CDU-CSU ve AfD koalisyonunda, göçmenlerin bir kesimi büyük zorluklar yaşayabilir, yaşar. Ancak AfD' nin artık açıkça savunduğu ''Remigration'' anlayışı büyük ölçüde gerçekleştirilemez. Çünkü göçmenlik olgusu, göçmenler Almanya'da üretici ve tüketici olarak ekonomik bir olgudur. Ekonomik bir faktör olarak göçmeliği irdeleyen bir yazıyı önümüzdeki dönemde yayınlayacağım.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.