İstanbul
26 Ekim, 2025, Pazar
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

Hamdullah Dedeoğlu'ndan eleştirsel makale: Alevilik inanç mı, siyasal bir ideoloji mi?

Hamdullah Dedeoğlu'ndan eleştirsel makale: Alevilik inanç mı, siyasal bir ideoloji mi?
Yazar Hamdullah Dedeoğlu, kaleme aldığı makalede Aleviliği siyasal bir ideoloji olarak gören iki kesime sert eleştiriler yöneltti. Dedeoğlu, Aleviliğin özünde bir inanç sistemi olduğunu savunarak, hem Emevi İslam anlayışını benimseyenleri hem de kendilerini sol ideolojiye mensup gören bazı grupları eleştirdi.

Yazar Hamdullah Dedeoğlu, kaleme aldığı makalede Aleviliği siyasal bir ideoloji olarak gören iki kesime sert eleştiriler yöneltti. Dedeoğlu, Aleviliğin özünde bir inanç sistemi olduğunu savunarak, hem Emevi İslam anlayışını benimseyenleri hem de kendilerini sol ideolojiye mensup gören bazı grupları hedef aldı.

Makalesinde birinci grubu ele alan Dedeoğlu, Emevi ve Abbasi dönemlerinden itibaren Alevilerin Ehlibeyt'i destekleyerek iktidarlara karşı çıktığını kabul etti. Ancak bu örgütlenmenin Orta Çağ'daki siyasi mücadelelerin bir sonucu olduğunu vurguladı. "O dönemde siyasal partiler yoktu; baskı gören kesimler mezhepler aracılığıyla haklarını savunuyordu. İslam coğrafyasında 70'in üzerinde mezhep ve tarikatın varlığı da bu yüzdendi," diyen yazar, iktidarların kendi mezheplerini çıkarları için araç haline getirdiğini belirtti.

Dedeoğlu, günümüzde örgütlenme modellerinin değiştiğini belirterek, "Dinler, mezhepler ve tarikatlar siyasal araç olmaktan çıktı; yerini partiler, sendikalar ve dernekler aldı. Alevilik dahil hiçbir inanç siyasal mücadelede kullanılamaz. Laiklik ilkesi de bunun için Anayasa'da yer alıyor," ifadelerini kullandı. Emevi İslam anlayışını da bu kapsamda eleştirdi.

İkinci gruba geçen Dedeoğlu, sol kesimlerin Aleviliği "Ali'siz Alevilik" olarak İslam dışı göstermeye çalıştığını iddia etti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Cemevleri Alevilerin ibadet merkezi olarak tanınmalıdır" açıklamasına karşı çıkanları eleştiren yazar, 1980 öncesi olayların mezhep çatışması olmadığını, her siyasi görüşte farklı mezhep mensuplarının bulunduğunu hatırlattı. "Aleviler en fazla mağdur olan kesimdi, ancak bir parti lideri birlik için hakları savunuyorsa buna neden karşı çıkılıyor? Aleviler yıllardır bunun mücadelesini veriyor," dedi.

Dedeoğlu, bu kesimlere yönelik sorular yöneltti:

- Destek verdiğiniz partinin etnik milliyetçiliği savunan arka planında PKK'nın 1980 öncesi şiddet eylemleri yok mu?
- Bu partinin Irak ve Suriye uzantıları ABD ile iş birliği yapmıyor mu; emperyalistlerden destek almıyor mu?
- Şeyh Said'i savunan bu partiye neden sessiz kalıyorsunuz?

Yazar, bu grupların Alevileri etnik milliyetçi kalıba sokarak çıkarları için kullandığını savunarak, "Alevi kimliği etnik değil; Türk, Kürt, Arap, Fars, Arnavut ve kendini Alevi hisseden herkesi kapsar. Bu azınlığın itirazları temelsiz; Alevi kitlesinin çoğunluğu haklarının yasal tanınmasından yana," diye ekledi.

Makale, Aleviliğin manevi bir inanç olduğunu vurgulayarak, istismar edilmemesi çağrısıyla sona erdi.

ALEVİLİK İNANÇ MI, SİYASAL BİR İDEOLOJİ Mİ?

Hamdullah Dedeoğlu'nun makalesinin tam metni şöyle:

Aleviliği siyasal bir ideoloji olarak gören iki kesim bulunuyor. Birinci grupta Emevi İslam anlayışını savunanlar, ikinci grupta kendilerini sol ideolojiye mensup gören bazı kesimler yer almaktadır. Bu makalemizde her iki kesimde yer alanlara cevaplar vereceğiz.

Önce birinci gruptakileri ele alalım: Bu kesimler, Emeviler’den başlayarak, Aleviliği siyasi bir ideoloji olarak görmekte ve hedeflerinin iktidarı ele geçirmek olduğunu ileri sürmektedirler.

Bu kesimlerin ileri sürdükleri iddialar kısmen doğrudur. Zira, Alevi İslam’ı savunanlar hem Emevi hem Abbasi iktidarlarına karşı Ehlibeyt mensuplarını desteklemişlerdi. Bu örgütlenme modeli o zamana göre, geçerli olan bir modeldi. Zira, Orta çağdaki siyasi mücadeleler din ve mezhepler üzerinden yapılıyordu. Yani, o dönemde siyasal partiler bulunmuyordu. İktidarın dışında kalıp, baskı ve zulüm gören kesimler kendilerini ifade etmek ve haklarını savunmak için örgütlenmelerini farklı mezhepler aracılığı ile gerçekleştiriyorlardı. İslam coğrafyasında yetmişin üzerinde ekol, mezhep ve tarikatın bulunmasının gerekçesi de buydu. Yani, farklı menfaatlere sahip toplum kesimleri, farklı mezhep ve ekollerde örgütlenmişlerdi. Ancak, mezhep ve ekollere mensup olan halkın tümü bu bilince elbette ki sahip değildi. Bugün değişik partilere oy veren veya destek olanların hepsinin aynı bilince sahip olmadığı gibi.

Burada şu soruyu sorabiliriz: iktidarı elinde bulunduranların temsil ettiği mezhep neydi? Elbette ki onların mensup olduğu mezhep de siyasiydi. Yani iktidarı elinde bulunduranlar çıkarları gereği mensup oldukları mezhebi “en doğru” “en seçkin” mezhep olarak görüyorlardı. Zira, mensup oldukları mezhebin dini yorumunu kendi çıkarlarına uyumlu bir hale getirebilme yetkisine ve gücüne sahiptiler.

Kısaca belirtirsek, iktidarlar mensup oldukları mezhebi siyasal ve ekonomik çıkarları için bir araç olarak kullanıyorlardı. İktidarların bu merkezci din anlayışına karşı olanlar da farklı bir mezhep adıyla kendilerini korumaya almışlardı. Bu mezheplerden birisi de Alevilikti. Ancak günümüzde toplum kesimlerinin örgütlenme modeli değişmiştir. Dinler, mezhepler ve tarikatlar bir örgütlenme modeli olmaktan çıkmış, onun yerini siyasi partiler, sendikalar, odalar ve dernekler almıştır. Dolayısıyla, Alevilik de dahil hiçbir inanç, mezhep ve tarikat siyasal örgütlenme aracı olamaz. İnançlar, insanların manevi dünyasına aittir. Hiç kimse bunu çıkarları için istismar edemez, etmemelidir. Laiklik ilkesi de bunun için Anayasaya konulmuştur. Dolayısıyla; inançlar ve mezhepler siyasal mücadelede bir araç olarak kullanılamazlar. Emevi İslam’ı da buna dahildir.

Gelelim ikinci gruba: Bu gruptakiler de aynen birinci gruptakiler gibi Aleviliği siyasi bir ideoloji olarak görmektedirler. Onlar da aynen birinci gruptakiler gibi orta çağda donup kalmışlardır.

Bunlar da Emevi İslam’ı savunanlar gibi insanların dini inancını istismar etmektedirler. Yani Alevilerin inancını çıkarları için kullanmak istemektedirler. O nedenle, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Cemevleri Alevilerin ibadet merkezi olarak tanınmalıdır” açıklamasına karşı çıkmaktadırlar. Bunu söylerlerken de 1980 öncesi siyasi olayları gerekçe göstermektedirler. Bir kere seksen öncesi olaylar mezhep çatışması değildi. Her siyasi görüş içinde farklı mezhep mensupları bulunuyordu. Bu siyasi mücadelede en fazla mağdur olanlar Alevi kitlesi olmuştur. Bu doğrudur. Ancak, bir parti lideri ülkenin birliği ve beraberliği için Alevilerin haklarının verilmesini savunuyorsa, buna neden karşı çıkılmaktadır? Aleviler yıllardır bunun mücadelesini vermediler mi?

Açıklamayı yapan partinin siyasi görüşü Alevileri ilgilendirmez. Çünkü Alevilik siyaset dışı olup, bir inançtır.  Aleviler, bütün partilerin bu açıklamaya destek vermelerinden memnun olurlar. Zira, Aleviler için önemli olan haklarının verilmesi ve bunun yasal olarak tanınmasıdır.

Yok eğer sırf siyasi görüşü nedeniyle bu açıklamayı yapan parti liderine karşı çıkılıyorsa, o zaman size şu soruların sorulması gerekmiyor mu?

--Destek verdiğiniz ya da ittifak kurduğunuz parti de etnik milliyetçiliği savunmaktadır. Bu partinin arka planında yer alan PKK, seksen öncesinde diğer sol gruplara, köylülere, güvenlik güçlerine karşı şiddet kullanıp cinayetler işlemedi mi?

--Üstelik etnik milliyetçiliği savunan bu partinin Irak ve Suriye’deki uzantıları, dünyanın en büyük emperyalist gücü olan ABD ile iş birliği içinde değiller mi? Emperyalistlerden para, silah ve siyasi destek almıyorlar mı?

--Yine bu partinin, emperyalizmle iş birliği yaparak ülkesine ihanet eden Şeyh Said’i savunmasına karşı çıkıp, neden bir söz söylemiyorsunuz?

--Eğer gerçekten solcu ve emperyalizme karşıysanız neden bunları gündeme getirmiyorsunuz?

Bu sözde solcuların Alevilerin haklarını savunmak gibi bir dertleri bulunmuyor.

Bunlar, Alevi İslam inancından Hz. Ali’yi çıkartıp, “Ali’siz Aleviliği” savunanlardır.

Bunlar, Aleviliği İslam dışı görüp, köklerinden ve kültürlerinden kopartmak isteyenlerdir.

Bunlar, Aleviliği etnik milliyetçi bir kalıba sokup, kendi çıkarları için kullanmak isteyenlerdir.

Alevi kimliği, etnik bir grubu değil, Türk, Kürt, Arap, Fars, Arnavut ve bil cümle kendisini Alevi hisseden ve kabul eden herkesi kapsamaktadır. Dolayısıyla bu çevrelerin itirazları temelsizdir. Hiçbir dayanakları bulunmamaktadır. Bunlar küçük bir azınlıktır. Fakat sesleri çok çıkmaktadır. Ancak, Alevi kitlesinin büyük çoğunluğu haklarının verilmesi ve bunun yasal olarak tanımasından yanadır.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!