İstanbul
21 Eylül, 2025, Pazar
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

Müsavat Dervişoğlu: Aleviler Cumhuriyetin gerçek sahibidir!

Müsavat Dervişoğlu: Aleviler Cumhuriyetin gerçek sahibidir!
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Türkmen Alevi Ocakları Birliği Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından düzenlenen “Horasan’dan Balkanlar’a Avrasya Alevi-Bektaşi İnanç Önderleri Buluşması”na katıldı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Türkmen Alevi Ocakları Birliği Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından düzenlenen “Horasan’dan Balkanlar’a Avrasya Alevi-Bektaşi İnanç Önderleri Buluşması”na katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkmen Alevi Ocakları Birliği Eğitim ve Sağlık Vakfı Genel Başkanı Ali Coşkun, başta İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu olmak üzere tüm katılanlara ve katkı sunanlara teşekkür etti.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Devleti idare edenlerin hem insanlığa hem de vatandaşlarına karşı görevi bellidir. İnançların sorgulanması, haşa huzurdan, ‘vardır, yoktur’ gibi ahkam kesilmesi, hele de Türk’ün varoluşuna böylesine mündemiç bir iman ve irfan haresinin, huzursuz ve mutsuz edilmesi kabul edilemez. Türkiye’de cemevi meselesi artık bir sonuca ermelidir. Yaşayanın duasına, mevtaların huzuruna yorum yapmak kimseye düşmez” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Canlar, yarenler, dostlar, erenler. Öncelikle bilmenizi isterim ki, size söyleyeceklerim ne afaki laflar, ne de samimi olmayan güzellemelerdir. Burada, çok değerli isimlerin, inanç, ilim ve gönül erlerinin arasındayım. O yüzden büyük bir iç huzuruyla konuşuyorum.

"Bize ayırmadan sevmeyi, kucaklamayı vaaz eden bir inancımız var"

Karşımda duran sizler, Asya’dan Anadolu’ya uzanan yolumuzun, silinmeyen ayak izlerisiniz. Yankısı devam eden seslerisiniz. Ne mutlu ki beni de bu ceme davet ettiniz, ortak ettiniz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, sevgi, saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Biliriz ki, atasını, örfünü ve inancını bırakanları tarih de bırakır, toprak da bırakır. Bugün Anadolu’da varsak, bu toprağı ekiyor, yaşıyor, vatan biliyorsak ve emr-i hakk vaki olduğunda altına girmeye talipsek, o yüksek şuuru yaşatanların, yani sizin sayenizdedir. Horasan’dan Balkanlara kadar asırlardır kurduğumuz köprüler, halen, her şeye rağmen ayaktaysa, bunu en başta gönül erlerimizin eseridir. Bugün, maalesef, bize ayrımlardan ayrım beğendiriyorlar. Kavgalardan kavga, kutuplaşmadan kutuplaşma çıkarıyorlar. Günü gelir, her dert sineye çekilebilir. Ama bundan daha büyük derdimizin olmadığını düşünüyorum. Çünkü burada, başta Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli olmak üzere, nice erenlerin, irfan kutuplarının el verdiği sizlerin arasında, af buyurun, hepimize bunu reva görülenlerden ikrah ediyorum. İkrah ediyorum çünkü, inanç inançla, fikir fikirle, dil dille, hatta şehir şehirle, mahalle mahalleyle kavga etsin istiyorlar. Bu insanlığa kasıttır. Bu birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ve Cumhuriyet’e düşmanlıktır. Bize ayırmadan sevmeyi, kucaklamayı vaaz eden bir inancımız var. Bize, ayırmadan, bölmeden, birlikte yaşama imkanı sunan bir Cumhuriyetimiz var.

"Siz bu Cumhuriyet’in gerçek sahibisiniz"

Size, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına, Türk milletinin fertlerine bir fazilet olarak, büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in her birimiz için önemini değerini anlatmaya da gelmedim. Çünkü siz bu Cumhuriyet’in gerçek sahibi ve onu inşa eden iradenin temel taşlarısınız. Ancak bugün öylesine acı bir gerçekle karşı karşıyayız ki, her fırsatta Cumhuriyet’in faziletlerini hatırlatmak ihtiyacındayız. Bir olmanın, iri olmanın, diri olmanın tembihini, sözden harekete geçirmek zorundayız. Ya Cumhuriyet’in hür fertleri olarak birlik beraberlik içinde yaşayacağız ya da yabancı senaryo ve ajandaların nesnesi haline gelip, kendi içimizde bölünüp parçalanacağız. Ya tarihi eğip bükenler tarafından, susturulacak ya da daha evvel nasıl buna karşı durduysak, yine öyle karşı duracağız. Ama açıkça belirtmek isterim ki; bu mücadeleyi, derdim derdindir diyerek, meselen meselemdir diyerek yapacağız. Ceylanı aslanla dost kılabilen bilgeliğin bize gösterdiği yol da budur.

Bugün yine bir yol kavşağındayız"

Tarihimizde bundan daha ağır zamanlar da vardı. Bir olup atlattık. Söndü sanılan ocağımız, cihanın her yerinde her daim çoğalabildi. Yine yapabileceğimizi biliyoruz. Bugün yine bir yol kavşağındayız. Bugünleri de aşacağımızı biliyoruz. Gelecekten ümit var olmamızın en büyük sebebi, tarihin kaydettiği gerçeklerdir. Türkistan’dan, güneş ülkesinden geldi atalarımız. Horasan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlar’a ilmi, irfanı, edebi yaydılar. Erenler, babalar, alpler, dedeler… Burayı yurt edinirken Türk’ün güneşinin nurunu yaydılar. Geyikli Baba, Kumral Abdâl, Abdâl Musa, Abdâl Murad, Sarı Saltuk, Taptuk Emre ve daha niceleri…

Her biri bu topraklarda, farklı yerlerde aynı inancı, aynı irfanı anlatıp, insanı toprak gibi işleyip, gönülleri cezbedip, kalplerde silinmez izler bırakmışlardır. Böyle böyle bu mümbit topraklar bize vatan olmuştur. Horasan’da Türkistan’da yoğrulan irfan ve kültür, baba erenler vasıtasıyla Anadolu’da sağlam bir temel kurmuş, kurduğumuz otağın yıkılmaz ana direğini çatmıştır. Horasan’daki erenlerin alplerin piri Hoca Ahmet Yesevi, yetiştirdiği talebeleriyle Anadolu’nun her bir yerinde nice ocaklar uyandırmaya muvaffak olmuşlardır. Yıkım dört nala gelip, dört yanı kuşatırken, insanların yüreklerini saran korkuyu, Horasan erenleri, yüksek bir iman ve kararlılıkla gönüllere dokunarak ferahlatmış, Türklüğe ve insanlığa umut olmuştur. Onlar, bizlerin manevi yol göstericileri, karanlığın çöktüğü zamanlarda, kutup yıldızımız olmuşlardır. Bu erenlerin ulusu, pîri, serçeşmesi  Hoca Ahmet Yesevi’nin halifesi, Dervişlerin dervişi, gönüllerin sultanı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli hazretleridir. Yalnızca Müslümanlar ve Türkler değil onun nazarının değdiği farklı inançlardan herkes, ondan ve onun irfanından nasiplenmiş ve etkilenmiştir. Öyle ki yakıp yıkan ordulardan kimisinin bile kalbini fethedip hakikate yöneltmiştir.

Bugün bu toprakları yurt biliyorsak, bunda, Hünkar’ın payı büyüktür. Hacı Bektaş Veli’nin yaşadığı dönem Anadolu’sunda, farklı inançlar ve kültürler bir aradaydı. Ama istilanın korkusu her yanı sarmıştı. O, bu olumsuzluklara karşı, ancak birlik berberlik içinde yaşamayla baş edilebileceğine inanmış ve farklılıklara karşı kuşatıcı bir tutumu ilke edinmişti. Dinî inanışların ve kültürlerin çeşitliliğini bir zenginlik olarak görmüş ve insanların birbirlerine saygı göstermesi, hoşgörülü olması ve birlikte barış içinde yaşamasını öğütlemişti. Bu sadece bir öğüt değil, insan olmanın ve birlikte yaşamanın şartlarını belirleyen bir yol göstericilikti. İnsanoğlunun huzuru ve dünyanın barışı için ettiği o söze bugün o kadar ihtiyacımız var ki.

"Hünkar Hacı Bektaş’ın öğrettiği ile Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in hedefi aynıdır"

Ne diyor Hünkar; ‘Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız’. Anadolu’ya ışık olan, söz ve gönül mülkünün sultanı olan Hacı Bektaş-ı Veli, karşılıksız sevgi, hoşgörü ve saygıyı, tüm insanlığın ortak vasfı görmüştür. O, barış, dostluk ve temel değerler üzerine oturtulmuş bir sevgi anlayışıyla, milletimizin bağlı olduğu ve milletimizi bağlı tutan temel değerler içinde, bugün de yaşamaya devam etmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli, ‘Mertebe ve makam yoktur, dostun gönlünden başka’ diyerek, insan ve dost sevgisinin her türlü makamın üstünde olduğunu belirtmiştir. Hacı Bektaş Veli gönülleri fethederek, Anadolu’da insanı insandan ayırmadan, hor görmeden, ötekileştirmeden, birlik, sevgi ve kardeşlik içinde yaşayabilmemin mümkün olduğunu öğretmiştir. İşte bu yüzden Hünkar’dır. Bu yüzden büyüktür. Bu yüzden her birimizin serçeşmesidir. Bu yüzden, hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, herkesin hürmetle yad ettiği bir uludur. Ne mutlu onun yolundan yürüyene. Ne mutlu onun edebiyle terbiye olup, erkanını hayatının esası kabul edenlere. Kahrolduğum şey odur ki; bugün bizden sökülüp alınmaya çalışılan yol, erkan ve edeptir. O gönüller sultanının öğrettikleridir. Bugün kötülüklerini egemen kılmak isteyenlerin susturup yok etmek istedikleri aslında bu inanç ve bu bilgeliktir.

Yolu Hünkar’ın yolu olan canlar, erenler, dedeler, gönül dostlarım; Hünkar Hacı Bektaş’ın öğrettiği ile Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in hedefi aynıdır. Çünkü Cumhuriyet, fazilettir. Kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet, biz olmaktır. Cumhuriyet, bir olmaktır, iri olmaktır, diri olmaktır. Cumhuriyet ise demokrasi ile taçlanır. Kâmil bir demokrasi, ancak hakların seve seve paylaşılabildiği yerde olur. Yaşamından memnun olmayanlar ne kadar azsa, demokrasi o ölçüde güçlüdür. Demokrasinin ayırıcı niteliği, seçim sonucu oluşmuş çoğunluk yönetimi değil, çoğunluğun iradesine karşın, bireysel, siyasal ve toplumsal hakların güvence altına alınmış olmasıdır.

"Türkiye’de cemevi meselesi artık bir sonuca ermelidir"

En başta söyledim, derdiniz derdimdir diye. Kimsenin bu ocakların ışığını karartmaya, ateşini söndürmeye dönük niyetlerine müsaade etmeyiz. Anadolu’yu irfanıyla sağaltmış bu ocaklara, kimseyi hor baktırmayız, hor gördürmeyiz. Bunca yıldır devam eden haklı sitemlerin artık bir neticeye varması elzemdir. Nasihatlerine en çok muhtaç olduğumuz bu dillerin bugün feryat ediyor olması, hepimize, bu vatana, Anadolu’ya, örfümüze açılan yaradır. Devleti idare edenlerin hem insanlığa hem de vatandaşlarına karşı görevi bellidir. İnançların sorgulanması, haşa huzurdan, ‘vardır, yoktur’ gibi ahkam kesilmesi, hele de Türk’ün varoluşuna böylesine mündemiç bir iman ve irfan haresinin, huzursuz ve mutsuz edilmesi kabul edilemez. Türkiye’de cemevi meselesi artık bir sonuca ermelidir. Yaşayanın duasına, mevtaların huzuruna yorum yapmak kimseye düşmez.

"Diyanet İşleri Başkanlığı’nı buradan uyarıyorum"

Türkiye laik bir devletse, o laikliğin gerekleri bellidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşen de aynı şekilde ‘diyanet’ işlerini koordine etmesidir. Koordinasyon demek, yönlendirme ve güdüleme, hele had bildirme hiç değildir. Cumhuriyet’e her daim sadakatla bağlı kalmış, bizzat harcını karmış Alevi-Bektaşi ocaklarına yaklaşımını, ivedilikle gözden geçirmesi gerekir diye Diyanet İşleri Başkanlığı’nı buradan uyarıyorum. Buradan hareketle, Aleviliğin, sadece folklorik, kültürel bir etkinlikmiş gibi ele alınması da asla kabul edilemez. İktidar kurumsal düzenlemeler yaparken, kaş yapayım derken göz çıkarmaktan yahut laf olsun beri gelsin diye hareket etmekten geri durmalıdır. Ezcümle, zorla güzellik olmaz. Dinde zorlama olmaz. Kimse, zoru bir zorunluluk gibi dayatarak bir yere varamaz. Asırlardır akan suları ne kurutmaya ne de yolunu kesmeye kimsenin gücü yetmez. Öyleyse, o sular yatağında rahatça akmalı, o ocaklar, Anadolu’yu gönlünce aydınlatmalıdır. Bizler bilcümle o iyiliği gütmeye devam edeceğiz, dilerim hep birlikte, el ele yürüyeceğimiz bu yolda; Ali gibi cesur olalım. Horasan harcımız, hızır yoldaşımız olsun Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum."

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!