İstanbul
21 Eylül, 2025, Pazar
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

Prof. Kılıç: Bu görüntüler organize bir itibarsızlaştırma operasyonunun parçasıdır!

Önce bir TikTok hesabında yayınlanan bir video üzerinden Alevilere ait olmayan bir zikir görüntüsü ile Ali'siz inkarcılar Alevi inançlarına karşı bir saldırı başlattı. Nerede ne zaman çekildiği ısrarla gizlenen görüntüler üzerinden inançlı Aleviler ve İslam hedef alınıyordu! Prof. Birol Kılıç titiz bir analizle görüntülerin sahte olduğunu tespit ederek, bu karalama kampanyasını "Alevi-Bektaşi toplumunun inançsal temsiline karşı yürütülen organize bir itibarsızlaştırma operasyonunun parçasıdır. Bu görüntüler, sadece bir ritüel çarpıtması değil; aynı zamanda Türkiye’nin iç barışını tehdit eden kültürel bir sabotajdır." cümleleri ile değerlendirdi. İşte, Prof. Kılıç'ın yenivatan. at sitesinde yayınlanan konuyla ilgili analizi:

Türkiye’de son günlerde sosyal medyada yayılan ve “cem” adı altında sunulan kafa sallamalı görüntüler, Alevi-Bektaşi toplumunun inançsal temsiline karşı yürütülen organize bir itibarsızlaştırma operasyonunun parçasıdır. Bu görüntüler, sadece bir ritüel çarpıtması değil; aynı zamanda Türkiye’nin iç barışını tehdit eden kültürel bir sabotajdır. Sorun, bu çarpıtmanın kendisi kadar, ona karşı sergilenen kurumsal sessizliktir. Bir gözlem...Bir analiz!

Toplumsal vicdanın dışarıdaki bir tanığının gözlem ve analizi olarak kabul edilmesi dileğiyle.

Birçok kişinin dikkatini çekmiştir. Dünya bir köy gibi. Bizim Viyana´dan dikkatimizi çekti

Son günlerde sosyal medyada yayılan bir video, Türkiye’deki Alevi-Bektaşi toplumunun inançsal temsiline karşı açık bir kültürel sabotaj ve itibarsızlaştırma girişimi niteliği taşıyor. Aşağıda kamuoyunun dikkatine sunuyorum.

Edep Ya Hu!

Görüntülerde, kadınlı erkekli bir grup, sözde “cem” adı altında trans halinde abartılı biçimde kafalarını ritmik şekilde sallıyor. Kadınlar arka sırada, ayakta eğilmiş halde, adeta bir rock konserindeymiş gibi başlarını savuruyor. Önde bir kişi, elinde sazla Türkçe olduğu iddia edilen ama ne tınısı ne ifadesi anlaşılır olan yuvarlamalarla bir şeyler söylüyor—ama ne söylediği belli değil. Sanki “iş olsun, torba dolsun” diye sahneye çıkmış gibi. Saz çalan kişi, kendini düğün salonunda türkü çalan bir müzisyen gibi konumlandırmış; ne cem’in ağırlığı var ne yolun edebi, ne de inancın ruhaniliği.

Bu sahne, Alevi-Bektaşi geleneğinden fersah fersah uzak. Kaba, estetikten yoksun, ruhsuz ve inançsız bir söylem. Ne cem’e benziyor, ne ibadete. Ne hizmet var, ne erkân. Bu görüntü, yolun belini kıran bir çarpıtmadır.

VİDEODAN GÖRÜNTÜLER

Ben böyle bir söylem duymadım. Böyle bir cem görmedim. Böyle bir inanç biçimi tanımıyorum. Ve tanımak zorunda da değilim. Çünkü bu, Alevilik değil; bu, yolun karikatürüdür. Edep Ya Hu! demek gerekli. “Edep Ya Hu!” demek, sadece bir uyarı değil; bir duruş, bir hatırlatma, bir iç muhasebedir. Yolun freni, vicdanın sesi, cem’in dengesi budur. Bu söz yankılanmazsa, yol dağılır; cem dağılır; insan dağılır.

Yolun özü edepte saklıdır. Edep olmazsa, ne ibadet kalır ne cem. Geriye sadece şekil, gösteri ve çarpıtma kalır. O yüzden “Edep Ya Hu!” demek, yolun kendisini savunmaktır. “Edep Ya Hu!” ifadesi, Alevi-Bektaşi yolunun özünü, ahlaki duruşunu ve manevi terbiyesini tek bir nefeste dile getiren bir uyarı, bir hatırlatma, bir çağrıdır. “Edep” bu yolun temelidir. Aklın, vicdanın ve nefsin sınırlarını koruyan içsel denetim sistemidir. Saygıdır, ölçüdür, haddini bilmektir. “Ya Hu” Hak’tır. Varlığın özü, sesin yönü, niyetin muhatabıdır. “Hu”, HAKK’ın zamansız ve mekânsız tecellisidir.

Alevi Bektaşi geleneğinin Bu sahne, Alevilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir ritüel biçimi olarak sunulmakta; Alevi toplumunu mistik bir zombi figürüne indirgemektedir. Ede Ya Hu diye uyarmamızı hak etmektedir. Bu, sadece bir inanç çarpıtması değil; aynı zamanda Türkiye’deki iç barışı hedef alan organize bir itibarsızlaştırma operasyonudur. Buna Alevi Bektaşı toplumunu temsil eden kurumlar tarafından tarihe not düşmek veya bu türk sabotajların önüne kesmek ve örnek teşkil etmesi açısından anında toplu kamuoyu açıklamasıyla tepki koyması gerekiyor. Bu tepkiyi göremiyoruz ve zaman alehletine gelişiyor. Bunu bilerek mi yapıyorlar yoksa yine bir akıl, vicdan tutulması mı yaşıyorlar ?

Kim bu Alevi-Bektaşi ibadetiyle hiçbir ilgisi olmayan kişi ve  kurum ?

Bu “kim” sorusunun cevabı neden hâlâ verilmedi? Neden muğlakta bırakılıyor? Bu en büyük sorun. Zaman geçiyor. Video dağılıyor. Temsilci Alevi kurumlar, „Amaan, ne olacak modundaysa“ yandı gülüm keten helva. Gaflet içinde yarı cahillik göstergesi.

Peki bu saldırıdan kimler kârlı çıkıyor?

– Alevi-Bektaşi toplumuna yanaşmaya çalışan Sünni gerici gruplar mı?

– Alevi ailelerden gelen ama Alevilikle bağını koparmış, inatla temsilciyim deyip gerçek yolun dışında duran siyasi ve siyasi etnikçilik yapan ve bu ibadet biçimine zarar vermek isteyen, “Alevi” ismini kullanan yurtiçin ve yurt dışındaki  bazı STK’lar mı?

– Yoksa bu, devlet içindeki bir grub güruhun devletin imkanlarını kullanarak  yürüttüğü itibarsızlaştırma sabotajı mı?

Bu sorular cevapsız bırakıldıkça, saldırının kendisi kadar sessizlik de suç ortaklığına dönüşür. Alevilik, folklorik bir gösteri değil; yolun, aklın, vicdanın ve edebin bütünlüğü olan kadim bir hikmetli yani felsefesi güçlü bir inanç yolu.  Bu bütünlüğe yapılan her müdahale, sadece bir inanca değil; toplumsal barışa, tarihsel hafızaya ve vicdani temsile yapılmış bir saldırıdır.

Bu nedenle, susan değil soran, görmezden gelen değil tarihe not düşen bir duruş gereklidir. Ve bu duruş, sadece Alevi toplumunun değil, bu ülkenin vicdan sahibi herkesinin sorumluluğudur

Deepfake Nedir? Bu deepfake filmini kimler en başta paylaşmış? Kimler yaymış

Dijital Sabotaj ve Yolun İtibarı: TikTok Kaynaklı Sahte Cem Videosu Üzerine Medya Analizi

Deepfake, yapay zeka ve derin öğrenme teknikleri kullanılarak oluşturulan gerçekmiş gibi görünen sahte video, ses veya görsel içeriklerdir. Özellikle yüz ifadeleri, ses tonları ve mimikler birebir taklit edilerek, bir kişinin hiç söylemediği şeyleri söylemiş gibi veya hiç yapmadığı şeyleri yapmış gibi gösterilmesini sağlar.

 Nasıl Çalışır?

•  Yüz değiştirme (face swap): Bir kişinin yüzü başka bir videoya entegre edilir.

•  Ses sentezi: Kişinin ses tonu ve konuşma tarzı taklit edilerek sahte ses üretilir.

•  Mimik ve dudak senkronizasyonu: Konuşma ile yüz hareketleri eşleştirilir.

•  Gerçek zamanlı sahte içerik üretimi: Artık canlı yayınlarda bile uygulanabilir hale gelmişti

Nerede Kullanılır?

•  Siyasi manipülasyon: Liderlerin sahte konuşmaları.

•  İtibarsızlaştırma kampanyaları: Toplumsal figürlere yönelik sahte videolar.

•  İnanç ve kültür sabotajı: Cem, ibadet, dini ritüel gibi hassas alanlarda sahte mizansenler.

•  Siber suçlar ve dolandırıcılık: Sahte kimliklerle yapılan işlemler.

Alevi-Bektaşi Bağlamında Tehlikesi

Deepfake teknolojisi, Alevi erkânını çarpıtmak, cem ibadetini karikatürize etmek ve yolun kutsiyetini itibarsızlaştırmak için kullanılabilir. Özellikle TikTok ve sosyal medya üzerinden yayılan bazı videolar, bu teknolojinin izlerini taşımasa bile deepfake mantığıyla üretilmiş mizansenlerdir: sahte cem, sahte hizmet, sahte trans hali.

Bu metin, hızlı bir mühendis refleksiyle yapılan ön analizdir. Tam bir dijital iz sürme ve medya teşhir çalışması için kaynaklar yeniden taranacak, bağlantılar kontrol edilecek ve recheck–doublecheck yapılacaktır. Çünkü bu mesele, sadece bir video değil; yolun itibarı, inancın temsiliyeti ve toplumsal hafızanın sınavıdır.

Şimdi -Video Kaynağı: TikTok’ta @zaferakdal

Söz konusu video, TikTok platformunda @zaferakdal adlı kullanıcı tarafından yayımlanmıştır. Görsellerdeki TikTok filigranı bu kişinin videoyu ilk yükleyen olduğunu doğrudan belgelemektedir. Video daha sonra Twitter’da @alevihakikat hesabı tarafından 18 Eylül 2025 saat 18:18’de paylaşılmıştır. Bu paylaşım, sadece 24 saat içinde:

•  302.318 görüntülenme

•  188 yorum

•  252 retweet

•  746 beğeni

•  445 yer imi almıştır.

@alevihakikat paylaşımı

@molla_khristos hesabı tarafından 19. Eylül.2025 saat 12:23´de paylaşılmış.

. 60.247 kez görüntüleme
.287 yorum
. 120 retweet
. 751 beğeni

Ayrıca DEEPFAKE video, @metinkaratas58 adlı kullanıcı tarafından da aşağılanarak sanki tüm Alevi Bektaşı Cem ibadetleri böyleymiş gibi eleştirel biçimde paylaşılmıştır. Bu hesap, videoyu “Bu Alevilik değil! Bu bir asimilasyon politikasıdır” diyerek teşhir etmiş ve devlet destekli cem evi projelerinin yozlaşma ürettiğini iddia etmiştir.

@metinkaratas58 paylaşımı

Bu zincirleme yayılım, videonun TikTok’ta üretildiğini ve Twitter’da dolaşıma sokulduğunu göstermektedir. Görseldeki kişi, videonun sağ tarafında aktif biçimde @zaferakdal şeklinde yer almakta; bu da sadece paylaşan değil, çekimi yapan veya mizanseni yöneten kişi olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

Görsel İçerik Analizi: Mizansen mi, Manipülasyon mu?

1. Ortam ve Sahneleme

•  Mekânlar cem salonu gibi sunulsa da erkân düzeni yok, post makamı belirsiz, hizmet sahipleri tanımsız.

•  Duvarlardaki görseller ve oturma düzeni, cem ibadetinin geleneksel yapısıyla örtüşmüyor.

•  Bazı videolarda moskofî mimari ve Sünni ibadet düzeniyle benzerlikler var; bu da cem değil, başka bir ritüelin Alevilik adı altında sunulduğu izlenimini veriyor.

2. Beden Dili ve Müzik

•  Kafa sallama, trans hali, ritmik eğilme gibi hareketler Alevi erkânında yer almaz. Bunlar ya bilinçli bir mizansen ya da dış kaynaklı bir çarpıtma.

•  Saz eşliğinde söylenen sözler ne anlamlı ne anlaşılır. Türkçe gibi ama cümle yok, ifade yok. “İş olsun, torba dolsun” tarzı bir sahneleme.

3. Kaynaklar ve Yayılma Biçimi

•  Videoların çoğu TikTok üzerinden @zaferakdal adresinden yayılmış; Twitter’da @alevihakikat ve @metinkaratas58 gibi hesaplar erken paylaşım yapmış.

•  Bu hesaplar, videoyu eleştirel biçimde sunuyor; ancak ilk üretici veya çekim sahibi değiller.

•  Görüntülerin yayılma biçimi, algı operasyonu niteliği taşıyor: önce mizansen, sonra yayılım, ardından kurumsal sessizlik.

Amaç Ne? Neden Bu Video Yayılıyor?

Bu tür içeriklerin yayılma amacı çok katmanlıdır:

•  Alevi-Bektaşi inancını ve cem ayinini itibarsızlaştırmak
•  Toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek ve inançlı cem yapan Alevi Bektaşileri değersizleştirmek, insanlıktan çıkararak aşağılatmak için zemin hazırlamak. Bakınız Nazi propaganda metotlarına. Bu konuda Almanca dilinde birçok analiz kaleme aldım.
•  İnançlar arası güvensizlik yaratmak
•  Devletin ve kurumların sessizliğini test etmek
.  Alevi kurumlarını provoke ederek bölmek veya etkisizleştirmek

Bu bir tesadüf değil. Bu bir kültürel sabotajdır ve   yolun özüne, erkânın ağırlığına ve cem’in kutsiyetine karşı yürütülen bir saldırı ve „kültürel ırkçılıktır“ (Neorasismus).

 Ne Yapılmalı?

•  Ciddi ve temsil yetkisini tabandan alan Alevi kurumları, bu videoya karşı açık, net ve sert bir kamuoyu açıklaması yapmalıdır. İlerde bu tür DEEPFAKE videolara karşı bu bir ilk önlemdir. Devamı gelecektir. Basiret bağlanması af edilir ama  gaflet içinde yarı cahille bu „Yol“ gidilmez.

•  Görüntünün kaynağı, çekim tarihi ve organizatörleri hakkında bağımsız dijital adli analiz başlatılmalıdır.

•  Bu tür içeriklerin yayılmasına karşı a) medya okuryazarlığı ve b) dijital şüphecilik refleksi geliştirilmelidir.

•  Yolun itibarı, cem’in kutsiyeti ve erkânın ağırlığı kamuoyuna ve Alevi Bektaşi tabanı yeniden anlatılmalıdır. Bu, sadece bir tercih değil; bir zorunluluktur. Zararı olmaz, aksine toplumsal hafızayı korur.

Artık zaman kaybetmeden, DEEPFAKE ve dijital manipülasyonlara karşı özel izleme ve müdahale masaları kurulmalıdır. Bu masalar, hem teknik hem toplumsal hem de inançsal düzlemde yolun temsiliyetini koruyacak refleks merkezleri olmalıdır.

Yüksek bir ihtimalle bu sahte video, masa başında “Alisiz Alevilik” çizgisinin temsilcileri tarafından hazırlanmıştır. Çünkü videonun yayılımı, bu çizgiye yakın sosyal medya sayfaları üzerinden gerçekleşmiştir. Bu, sadece bir çarpıtma değil; yolun özüne karşı yürütülen bilinçli bir itibarsızlaştırma operasyonudur. Bu nedenle Alevileri temsil edenler her yerde, her zaman ve her yönden denetlenmeli; Alevi-Bektaşi adını suistimal ederek yola zarar verenler uzaklaştırılmalı, bu tutumda ısrar edenler ise kamuoyunda açıkça teşhir edilmelidir.

Yazık. Ama daha da yazık olacak olan, bu çarpıtmaya sessiz kalanlardır

Peki niye?

Bu görüntüler, doğrudan Alevi-Bektaşi inanç alanına müdahaledir. İlerde daha kötüleri gelebilir. Şayet kendilerini Alevi-Bektaşi temsilcisi sayan kurumlar varsa, bu görüntüler onların sorumluluk alanına girer. TELE1’de bir gazetecinin bağlamından koparılmış cümlesi üzerinden kamuoyuna toplu açıklama yapan bu kurumların, inancın özüne yönelik bu açık saldırıya karşı hâlâ ortak bir açıklama yapmamış olması ve Alevi Bektaşi toplumun detay gibi gözüken çok rahatsız eden bu görüntülerden ötürü düşündürücüdür. Ortada ne bir duruş var, ne bir kamuoyu bildirisi. Bu sessizlik, temsil iddiasındaki kurumların toplumsal iddia ve güvenini zedelemektedir. Not edelim!

En azından tarihe not düşmek adına, bilgi, tecrübe ve gözlemlerimizle bir analiz yapmanın zorunlu hale geldiği açıktır. Çünkü bu saldırı, sadece bir görüntü değil; bir zihniyetin, bir organizasyonun ve bir hedefin dışavurumudur ve Türkiye’nin iç barışınına direk ama dolaylı başta Avusturya ve AB’de ki tüm Türkiye göçmenleri arasında sessiz ama derin bir saldırıdır. Bizden uyarması.

O halde gazeteciliğin temel ilkelerinden biri olan 5N+1K kuralının en kritik sorusunu sormak zorundayız:  

Alevi Cem’i Nedir, Ne Değildir?

Alevilikte cem, bu kısa çekimde görüldüğü gibi kendileri saçları başlarıyla orya buraya salayan bir trans hali değil; aklın, erkânın, edebin ve yolun bütünlüğüdür. Cem, dede rehberliğinde yürütülen, on iki hizmetin yerine getirildiği, görgü ve rızalık üzerine kurulu kutsal bir ibadettir. Lokmalar paylaşılır, niyaz edilir, semah dönülür; ama hiçbir aşamasında kendinden geçme, kafayı sallama, transa girme gibi unsurlar yer almaz. Cem, bireyin kendini kaybettiği değil, kendini bulduğu yerdir. İşte DEEPFAKE ile bu yol tam tersi gösterilmeye çalışılmıştır.

Aklın, erkanın, edebin ve yolun bütünlüğünde ERKAN nedir?

Gelin Alevilik’te erkân ne anlama gelir ona bakalım; böylece sosyal medyada yayılan kafa sallamalı sahte ritüellerin neden gerçek bir Alevi ceminde yer bulamayacağını açıkça görelim.

Alevilik’te erkân, inancın yaşanma biçimidir. Yolun gereklerini, ahlaki sınırlarını ve ibadet düzenini belirleyen bir sistemdir. Bu sistem, sadece ritüel dizgesi değil; aynı zamanda toplumsal sorumluluk, bireysel arınma ve Hak’la buluşmanın edebi zeminidir.

Erkân, Alevi-Bektaşi geleneğinde cem ibadetinden müsahiplik kurumuna, görgüden düşkünlük ve dardan indirme süreçlerine kadar uzanan bütün ritüel ve öğreti biçimlerini kapsar. Her biri, yolun iç disiplinini ve topluluk içindeki rızalık ilkesini yaşatır. Bu ritüeller, sadece törensel uygulamalar değil; aynı zamanda kişinin nefsini terbiye ettiği, topluma karşı sorumluluğunu yerine getirdiği manevi eşiklerdir.

Dede rehberliğinde yürütülen cemlerde, on iki hizmetin eksiksiz yerine getirilmesi esastır. Bu hizmetler, yolun hem bireysel hem kolektif sınavıdır. Her adımda denetim vardır; her davranışta “Edeb ya hu” sesi yankılanır. Bu ses, nefsin taşkınlığını durduran, aklı ve vicdanı yolun merkezine yerleştiren manevi bir frendir. Burada bu kafa salama transları olur mu. Edeb yahu?

Erkân, akıl ve vicdanın birlikte işlediği bir denge sistemidir. Yolun özü erkânda saklıdır: adaletin, edebin, hizmetin ve rızalığın birleştiği kutsal bir düzendir. Alevi-Bektaşi yoluna giren her can, bu düzenin kurallarına uymakla yükümlüdür. Bu kurallar, sadece ibadet anlarını değil; gündelik yaşamı, toplumsal ilişkileri ve ahlaki duruşu da kapsar.

Bu nedenle, trans halinde kafa sallayan figürlerin Alevi cemlerinde yeri yoktur. Çünkü cem, kendinden geçme değil; kendini bulma yeridir. Yol, zombi gibi bilinçsizce sallanmak değil; bilinçle durmak, edep ile yürümektir. Erkân, gösteri değil; Hak’la buluşmanın sessiz ve derin disiplinidir. Alevilik’te erkân, sadece ibadet değil; yaşamın kendisidir. Not edelim.

Orta Asya kadim kültürü ve Cem! İşte bu ilişkiyi yıkmak ve itibarsızlaştırmak istiyorlar

Anadolu Alevi-Bektaşiliği, Orta Asya’nın kadim kültür mirasının İslam ahlakıyla, edep ve yol öğretisiyle buluştuğu bir inanç sistemidir. Bu yol, adaletli, emin ve edep sahibi insanların tevhid inancını – yani şirkten arındırılmış, tek Hak anlayışını – akıl ve vicdanla buluşturduğu bir manevi zemindir. Alevilik, mistik gösterilerle değil; Hak etrafında akıl, ahlak ve toplumsal sorumlulukla yaşanır.

„Yol cümleden uludur“ ifadesine dikkat

Alevilikte “Yol cümleden uludur” denir. Buradaki „yol“, aklın ve vicdanın yoludur. Adaletin, hukukun, hakkın arayışıdır. Zalimlere ve zulümlere her yerde ve her zaman karşı çıkışın adıdır. Bu yol, sırat-ı müstakimdir; tertemiz, dosdoğru bir duruşun, insanlık onurunun yoludur. Beyinsizlerin ve zombileşmiş figürlerin yolu değildir. Her an her yerde kontrol vardır. “Edeb ya hu” bu yolun freni ve baltasıdır; nefsin taşkınlığını durduran, aklın ve ahlakın sınırlarını koruyan manevi denetim sistemidir.

Bu sahte ritüel biçimi, Aleviliği mistik zombileşen ve beyni sanki ibadet öncesi kavanoza koyulmuş ve sirkleşmiş bir gösteriye indirgemeye çalışan, inancı folklorik bir eğlenceye dönüştüren çarpıtmadır. Bu çarpıtmalar, Alevi-Bektaşi toplumunun inançsal değerlerini aşağılamakta; onları “beyni çıkarılmış yaratıklar” gibi sunarak itibarsızlaştırmaktadır.

Halbuki “Yol cümleden uludur” ifadesindeki “yol”, Alevilik-Bektaşilik inancının özüdür; sadece bir öğreti değil, bir yaşam biçimidir. Yol, bireyin Hak’la, toplumla ve kendi nefsiyle kurduğu ahlaki, vicdani ve manevi bağdır.

Bu bağlamda “yol” kaynaklardan  şunları kapsar! 

Aklın ve vicdanın rehberliği: Yol, kör inanç değil; sorgulayan, düşünen, adalet arayan bir bilinçtir.

Edep ve rızalık düzeni: Yol, nefsin terbiyesiyle başlar; toplum içinde rızalıkla yürür. Her adımda “Edeb ya hu” sesi yankılanır.

Zulme karşı duruş: Yol, zalime karşı susmayan, mazlumun yanında duran bir direniş ahlakıdır. Sessizlik değil, sorumluluktur.

Şirkten arınmış Tevhid Hak inancı: Yol, tevhid anlayışıdır; Hak’ı akıl ve vicdanla aracısız tanıma çabasıdır. Gösteri değil, özdür. İnançda ve ibadette din bezirganlığı ve gösteriş yoktur. Sadelik şarttır. Gerisi şarlatanlıktır ama Alevi Bektaşi yolu değildir. Şiddetle karşı çıkmak gerek. Yol  ve erkan kirletilemez.

Yaşamın bütününe yayılan ibadet: Yol, sadece cem salonunda değil; sofrada, sokakta, sözde ve duruşta yaşanır. Bu yüzden “yol”, cümledeki her kavramdan, her ritüelden, her şekilden üstündür. Çünkü yol, şekli değil özü; sesi değil vicdanı; görüntüyü değil hakikati esas alır. Yol, insanı insan yapan, toplumu ayakta tutan manevi omurgadır. Yol, cümleden uludur; çünkü Hak, akıl, vicdan ve kontrollü ahlaki yaşam yolun içindedir.

Alevilik’te “Yol cümleden uludur” deniyorsa, o halde “yol düşkünü olmak” ne anlama gelir ve bu ilkenin önemi nedir?

Alevilik’te “yol düşkünü” olmak, kişinin Alevi-Bektaşi inanç sisteminin temel ilkelerine, erkânına ve edep düzenine aykırı davranması sonucu, cemaat içinde manevi ve toplumsal olarak dışlanmasıdır. Bu bir ceza değil; yolun kendini koruma refleksidir. Yol düşkünlüğü, kişinin rızalık zeminini bozması, hizmeti inkâr etmesi, topluluğun huzurunu ve Hak ile bağını zedelemesiyle ilan edilir.  Yol düşkünü ilan edilen kişi, cemaatin içinde artık “yol ehli” sayılmaz. Cem’e alınmaz, lokmaya ortak edilmez, hizmete çağrılmaz. Bu ilan, bireyin yol ile bağının kesildiğini gösterir; ancak bu bağın yeniden kurulması, düşkünlüğün kaldırılması mümkündür. Bunun için görgü ceminde rızalık alınması, hatanın kabulü ve telafisi gerekir.

Dede veya Baba Yol Düşkünü ilan edilebilir mi? Evet! Hem de nasıl…

Evet, Alevilik’te makam ne olursa olsun, yolun üstünde kimse yoktur. “Yol cümleden uludur” ilkesi gereği, dede veya baba da yol düşkünü ilan edilebilir. Eğer bir dede, erkânı çiğnerse, rızalığı bozarsa, hizmeti suistimal ederse; cemaatin huzurunu ve yolun özünü zedelerse, düşkün ilan edilmesi mümkündür. Bu karar, rastgele verilmez. Yol ehli pirler, mürşitler ve cemaatin ortak istişare ve görgüsüyle, delil ve rızalıkla alınır. Çünkü Alevilik’te makam, sorumluluk demektir; ayrıcalık değil. Yolun terazisi, herkesi tartar. Dede de olsa, edep dışına çıkan yolun dışında kalır. Bu kadar hassas olan bir erkan sahibi Cem ibadeti bu kadar zombi haline getirilmiş insanlar şeklinde gösterilmesi /DEEPFAKE/ dikkat çekici ve sorgulanmalıdır. Bu DEEPFAKE videoyu yapanlar bu bir çirkinliğe imza attılar.

Tarihsel Hafıza: Bu Toplum Anadolu’da Neler Yaşadı, Ne Unutur?

Alevi-Bektaşi toplumu, Anadolu’nun en kadim inanç miraslarından biridir. Ancak bu miras, tarih boyunca sistematik ve organize biçimde hedef alınmıştır. Katliamlar, yağmalar, tehcirler, tecavüzler, mal el koymalar ve asimilasyon politikaları bu toplumun hafızasına kazınmıştır. Bu yaşanmışlıklar, Alevi-Bektaşi inancı içinde ve çevresinde bir “kader birliği” kimliği oluşturmuştur. Bu kimlik, bir tercihin değil, bir zorunluluğun sonucudur. Dolayısıyla bu topluma öfke duymak değil; yaşadıklarını anlamak gerekir.

Osmanlı iktidarının “Sünnilik” adı altında kurumsallaştırdığı şiddet teolojisi ve ayrımcılık,  çoğunluk toplumun damarlarına ideolojik olarak zerk edilmiştir. Bu ideolojik miras, sadece inançlı kesimlerde değil; inançlara mesafeli Sünni ailelerde de kültürel bir refleks olarak yaşamaktadır. Sonuçlar korkunçtur. Türkiye, bu nedenle sürekli bir cinnet hali içinde salınmaktadır.

Anadolu insanı, tarih boyunca çeşitli savaşlar ve iç çatışmalar nedeniyle büyük acılar çekmiştir. Ancak bu acıların en derinini, en alttan ve en sessiz biçimde yaşayanlar hep Alevi-Bektaşi toplumu olmuştur. Defalarca katliama uğramış bu insanları susturmak, korkutmak ve yanına almak için yürütülen çirkin propaganda ve siyaset mühendisliği, bugün hâlâ “kader birliği” kimliğine su taşıyan bir manipülasyon biçimi olarak sürdürülmektedir.

Bugün de bu toplumun inanç değerleri, kültürel temsilleri ve ibadet biçimleri hedef alınmakta; sahte temsiller üzerinden itibarsızlaştırılmaktadır. Sosyal medyada yayılan kafa sallamalı sahte DEEPFAKE cem görüntüleri, sadece bir inanç çarpıtması değil; aynı zamanda Türkiye’deki iç barışı tehdit eden bir provokasyondur. Bu tür saldırılar, geçmişin karanlık sayfalarını yeniden açmakta; devletin ve toplumun vicdanını test etmektedir.

Bu test, sadece Alevi toplumunun değil; bu ülkenin tüm vicdan sahibi insanlarının sınavıdır.

Kader Birliği :Kader Topluluğu Olarak Alevi-Bektaşiler: Tarihsel Birlik, Zorunlu Hafıza

Bilmemiz gerekiyor.. “Kader topluluğu” kavramı, ortak bir yazgıyla karşı karşıya kalan; risk, tehdit ve tehlike altında birlikte var olmaya çalışan insan topluluklarını tanımlar. Bu kader, çoğu zaman tercih değil, maruz kalınmış bir zorunluluktur. Alevi-Bektaşi toplumu da Anadolu’da yüzyıllardır süren sistematik baskılar, dışlanmalar ve yok sayılmalar karşısında böyle bir kader birliği içinde şekillenmiştir.

Bu kaderin dönüm noktalarından biri, Osmanlı’nın Sünni merkezli devlet ideolojisinin sertleştiği Yavuz Sultan Selim dönemi ve onun danışmanı İdris-i Bitlisi’nin etkisiyle yaşanmıştır. Bu dönem, Alevi-Bektaşi toplumu için sadece siyasal dışlanma değil; aynı zamanda fiziksel yok edilme sürecinin başlangıcıdır. Sistematik katliamlar, sürgünler, yağmalar, zorla göç ettirmeler ve inançsal tehcirler bu dönemde kurumsallaşmıştır. Devletin Sünnilik üzerinden kurduğu teolojik şiddet, Anadolu’nun çoğunluk toplumuna ideolojik olarak zerk edilmiş; bu da Alevi-Bektaşi toplumunu hem inanç hem kimlik düzleminde hedef haline getirmiştir.

Bu tarihsel süreç, Alevi-Bektaşi inancı içinde ve çevresinde bir “kader birliği” kimliği oluşturmuştur. Bu kimlik, sadece acının değil; direnişin, dayanışmanın ve hafızanın da taşıyıcısıdır. Bu nedenle Alevi-Bektaşi toplumuna öfke duymak, onu suçlamak ya da dışlamak; tarihsel gerçekliği inkâr etmek olur. Çünkü bu toplum, kendi kaderini yazmadı—ona yazılan kaderle yaşamak zorunda bırakıldı.

Bugün hâlâ bu kaderin izleri sürmektedir. Alevi-Bektaşi toplumunun inanç değerleri, kültürel temsilleri ve ibadet biçimleri sahte temsillerle hedef alınmakta; itibarsızlaştırılmakta ve provoke edilmektedir. Sosyal medyada yayılan kafa sallamalı DEEPFAKE sahte cem görüntüleri, bu tarihsel saldırıların yeni biçimidir. Hem de koskoca Alevi çınar ağacının kurtları tarafından. Bu görüntüler, sadece bir inanç çarpıtması değil; aynı zamanda Türkiye’deki iç barışı tehdit eden bir provokasyondur. Alevi toplumuna karşı yürütülen bu tür saldırılar, geçmişin karanlık sayfalarını yeniden açmakta; devletin ve toplumun vicdanını bir kez daha sınamaktadır.

Bu sınav, yalnızca Alevi toplumunun değil; bu ülkenin vicdan sahibi çoğunluğunun ortak sorumluluğudur. Alevi cemi, kimsenin keyfine, bencil siyasetine, “cümbüş evi” diyerek aşağılanacak bir yer değildir. Sazı “tingir mingir” diye küçümseyen  gerici faşist  kesimlerin nefretine ve ayrımcılığına terk edilemeyecek kadar derin, kadim ve kutsaldır.

Bu tür tavırlar, Alevi-Bektaşi toplumunun kader birliğini daha da pekiştirmekte; deyim yerindeyse sakal gibi kestikçe yeniden uzayan bir direnç hattı yaratmaktadır. Sayısı 35 milyonu aşan, ancak sürekli az gösterilen bu toplum, bilinçli biçimde dışlanmakta, görünmez kılınmakta ve toplumsal hafızadan silinmek istenmektedir.

Güncel sorunlara girmiyorum. Çünkü ateş bacayı çoktan sarmıştır. Bu metin, Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı anda, ağzında bir damla su taşıyan karınca misali, ateşi söndürmeye çalışan bir insanın kalemiyle yazılmıştır. Yolu belli, yönü açık, amacı iç barışa hizmet olan bir vicdan manifestosudur.

Bu sorunlar yıllarca bilerek ötelenmiş, üstü örtülmüş, acı çeken Alevi-Bektaşi toplumundan hep sabır ve tolerans beklenmiştir. Üstelik bu beklenti, kendini laik ve demokrat olarak tanımlayanlar da dahil olmak üzere, Türkiye’deki tüm etnik ve inanç grupları tarafından sürdürülmüştür. Çünkü yara deşilirse herkesin canı yanacak, konforu bozulacak. Ama nereye kadar?

Türkiye’nin sürekli cinnet geçirme modunda yaşamasının altında yalnızca abartılan X veya Y sorunu değil; Alevi-Bektaşi toplumunun bastırılmış, inkâr edilmiş sorunları yatmaktadır. Bu konuda en derin öz eleştiriyi yapması gerekenler, Sünni Kürtler ve özellikle Şafi mezhebine mensup olanlardır. Çünkü hâlâ bazı zihinlerde, Suriye’deki Golani, El Nusra, HTŞ gibi radikal örgütlerin Türkiye’deki Alevilere yönelik katliam hayalleri dolaşmaktadır. Bu tehlike kapıdadır. Hele ki Türkiye’ye son yıllarda gelen, kimliği belirsiz ve kontrolsüz göç dalgalarıyla birlikte bu tehdit daha da büyümektedir. Kusura bakmayın. Uyarmak zorundayız.

Alevi Kurumları Nerede? TELE1’e Tepki Verenler Bu Görüntülere Neden Susuyor?

Ve şimdi asıl soruya geliyoruz: Alevi kurumları nerede?  

Bu tür sahte ibadet biçimlerine karşı neden kamuoyuna açık, net ve sert bir açıklama yapılmıyor?  

Neden bu görüntülere karşı bir duruş sergilenmiyor?

Aynı kurumlar, TELE1’de gazeteci Merdan Yanardağ’ın bağlamından koparılmış bir ifadesi üzerinden toplu açıklamalar yapabiliyor. Kamuoyuna açık mektuplar yazılıyor, protestolar düzenleniyor. Ama bu kafa sallamalı sahte cem görüntülerine karşı tek bir açıklama yok. Sapla samanı karıştıran, provokatör çakma gazetecilerin ifadelerine karşı refleks gösteren kurumlar, inancımıza yapılan doğrudan saldırıya karşı sessiz.

Bu sessizlik kabul edilemez. Alevilik, sahte temsillerle değil, yolun özüyle yaşanır. Temsil iddiasında bulunan kurumlar, bu saldırıya karşı ortak bir açıklama yapmadıkça, temsil ettikleri şey inanç değil; sadece pozisyon ve çıkar olur. Gerçek temsiliyet, sessiz kalmakla değil; toplumun vicdanına ses olmakla mümkündür. Bu yüzden ateşe karınca misali su götürerek söndürmek isteyen karınca misali.

Kamuoyuna Açıklama

Son günlerde sosyal medyada “cem erkânı” adı altında yayılan ve kadın-erkek karışık bir grubun trans halinde kafalarını ritmik biçimde salladığı görüntüler, Alevilik ve Bektaşilik inancıyla hiçbir şekilde örtüşmemektedir. Bu içerikler, inancımıza yönelik bilinçli bir çarpıtma ve toplumsal hafızamıza karşı açık bir sabotajdır.

Alevi-Bektaşi toplumu, Anadolu’nun kadim inançlarından biridir. Bu toplum, tarih boyunca sistematik biçimde katliamlara, yağmalara, tehcirlere ve asimilasyon politikalarına maruz kalmıştır. Bugün hâlâ bu toplumun inanç değerleri, kültürel temsilleri ve ibadet biçimleri hedef alınmakta; sahte temsiller üzerinden itibarsızlaştırılmaktadır. Sosyal medyada yayılan bu görüntüler, Alevi-Bektaşi toplumuna karşı yürütülen organize bir saldırının parçasıdır ve Türkiye’deki iç barışı doğrudan tehdit etmektedir.

Alevilikte cem, bir trans hali değil; aklın, erkânın, edebin ve yolun bütünlüğüdür. Cem, dede rehberliğinde yürütülen, on iki hizmetin yerine getirildiği, görgü ve rızalık üzerine kurulu kutsal bir ibadettir. Kafasını sallayarak kendinden geçmek, ne bir cemdir ne de bir ibadet biçimi. Bu tür ritüeller, Aleviliği mistik bir gösteriye indirgemeye çalışan, inancı folklorik bir eğlenceye dönüştüren çarpıtmalar olup, Alevi-Bektaşi toplumunun inançsal değerlerini aşağılamaktadır.

Bu tür içeriklerin yayılma amacı çok katmanlıdır:

•  Alevi-Bektaşi inancını itibarsızlaştırmak

•  Toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek

•  İnançlar arası güvensizlik yaratmak

•  Devletin ve kurumların sessizliğini test etmek

•  Alevi kurumlarını provoke ederek bölmek veya etkisizleştirmek

Bu bir tesadüf değil. Bu bir kültürel sabotajdır. Yolun özüne, erkânın ağırlığına ve cem’in kutsiyetine karşı yürütülen bir saldırıdır.

Ne Yapılmalı?

•  Alevi kurumları, bu videoya karşı açık, net ve sert bir kamuoyu açıklaması yapmalıdır.

•  Görüntünün kaynağı, çekim tarihi ve organizatörleri hakkında bağımsız dijital adli analiz başlatılmalıdır.

•  Bu tür içeriklerin yayılmasına karşı medya okuryazarlığı ve dijital şüphecilik refleksi geliştirilmelidir.

•  Yolun itibarı, cem’in kutsiyeti ve erkânın ağırlığı kamuoyuna yeniden anlatılmalıdır. Bu, sadece bir tercih değil; bir zorunluluktur. Zararı olmaz, aksine toplumsal hafızayı korur.

Artık zaman kaybetmeden, DEEPFAKE ve dijital manipülasyonlara karşı özel izleme ve müdahale masaları kurulmalıdır. Bu masalar, hem teknik hem toplumsal hem de inançsal düzlemde yolun temsiliyetini koruyacak refleks merkezleri olmalıdır.

Alevilikte “Yol cümleden uludur” denir. Bu yol, aklın ve vicdanın yoludur. Adaletin, hukukun, hakk, hukukun, hakkın arayışıdır. Zalimlere ve zulümlere her yerde ve her zaman karşı çıkışın adıdır. Bu yol, sırat-ı müstakimdir; tertemiz, dosdoğru bir duruşun, insanlık onurunun yoludur. Beyinsizlerin ve zombileşmiş figürlerin yolu değildir. Her an her yerde kontrol vardır. “Edeb ya hu” bu yolun freni ve baltasıdır; nefsin taşkınlığını durduran, aklın ve ahlakın sınırlarını koruyan manevi denetim sistemidir.

Görüntülerin kimler tarafından, nerede ve ne zaman çekildiği hâlâ belirsizdir. Herhangi bir kurum, dernek veya ocak bağlantısı açıklanmamıştır. Bu belirsizlik, söz konusu içeriğin yeraltı bir tarikat ya da sahte bir inanç simülasyonu tarafından üretildiği izlenimini vermektedir. Bu durum, Alevi-Bektaşi toplumuna karşı yürütülen bir algı operasyonunun parçasıdır.

Alevi kurumları ve federasyonları olarak, bu tür içeriklere karşı sessiz kalmak, inancımıza ve yolumuza yapılmış bir saldırıya ortak olmak anlamına gelir. Yolumuzun özüne aykırı olan bu tür ritüellerin Alevilikle hiçbir ilgisi yoktur ve bu gerçek kamuoyuna açık biçimde ilan edilmelidir.

Bu bir ibadet değildir. Bu bir saldırıdır. Bu bir çarpıtmadır. Bu bir  DEEPFAKE itibarsızlaştırma operasyonudur. Masa başında hazırlanmıştır. Dağıtanlar ve yayanlar bellidir.

Alevi-Bektaşi kurumlarını, bu sahte temsillere karşı açık, net ve sert bir duruş sergilemeye; inançlarını savunmaya ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeye davet ediyoruz.

İmza:  

Toplumsal vicdanın dışarıdaki tanığı

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.