Prof. Kılıç: Bu video sessizliklerin üzerine inşa edilmiş bir dijital tuzaktır

www.yenivatan.at'de Birol Kılıç'ın kaleme aldığı bir yazıda Alevileri hedef alan sosyal medya paylaşımları dikkat çekildi.
www.yenivatan.at'de Prof. Birol Kılıç'ın kaleme aldığı bir yazıda, Alevileri hedef alan sosyal medya paylaşımları dikkat çekildi. Haberin orjinal kaynak linki şurasıdır:https://www.yenivatan.at/alevileri-hedef-alan-video-el-cezire-logolu-tuerbanli-kadinin-nefret-soeylemi-iceren-videosu-uezerine-analiz-ve-uyarilar/
Haberde ise şunlar kaydedildi:
Bu video, bir fitne tohumu gibi yayılıyor. Bu tohum, sessizlikle büyür. Bu tohum, vicdanla kurur. En büyük zararı özünde AKP iktidarına veriyor.Camlar kırıldı. Ruhlar incindi. Bu yangını körüklemek değil, söndürmek gerekir. Her şerde bir hayır vardır diyorsak, o hayrı gecikmeden inşa etmek zorundayız
Dün, 20.09.2025 tarihinde yayımladığımız “Sosyal Medyada Yayınlanan DEEPFAKE ‘Cem’ Görüntüleri: Bu Bir İbadet Değil, Bu Bir Kültürel Saldırı ve Sabotajdır” başlıklı analizden sonra, bu yeni paylaşım belki fazladır; ancak toplumsal sorumluluk gereği kendi analiz, gözlem ve uyarılarımızı yapmak zorundayız. Siyaset günleri çattı. Gelecekleri tahmin edebiliyorum. Bu yüzden toplumun birliği, dirliği ve iriliği için bir yerinden tutmak gerek. Herkesi dikkatli olmaya davet ediyor, bu metni dikkatle ve sorumlulukla okumanızı arz ederim.
21 Eylül 2025 sabah saatlerinden itibaren Instagram’da “arap.aleviler.mininna” adlı hesap üzerinden yayınlanan ve El Cezire logosu eşliğinde sunulan bir video, özelde beş milyonu aşkın Suriye Alevi toplumunu, genelde ise başta Türkiye olmak üzere yurtdışında yaşayan on milyonlarca Alevi-Bektaşi yurttaşı doğrudan hedef alan bir nefret söylemiyle gündeme gelmiştir.
Videoda yer kadın figür, “Amal Zaamta” adıyla tanıtılmakta; farklı sahnelerde benzer kıyafetlerle, Arapça altyazılar eşliğinde Alevi inancını şeytanlaştıran, Alevilere yönelik geçmişteki saldırı ve katliamları meşrulaştıran ifadeleri, haber formatı taklidiyle ve türbanlı bir kadın figürü üzerinden sunmaktadır. Bu içerik, bireysel bir görüş olmaktan çok uzaktır; dijital olarak kurgulanmış, mezhebe ve azınlığa karşı yalnızca Suriye’de değil, küresel düzlemde yürütülen bir nefret söylemi kampanyasının parçası niteliğindedir.
Video, biçimsel olarak “AKP–Müslüman Kardeşler” çizgisinden çıkmış bir propaganda metnin tipik AKP veya Müslüman Kardeşler örgütüne sempati duyan „türbanlı genç eğitimli bir kadının“ dilinden söylenen metni izlenimi vermekte ve bu manda Türkiye’de zaten var olan toplumsal yangının üzerine benzin döken bir dijital suikast girişimi olarak değerlendirilmektedir. Dikkatli olunmak zorunluğu vardır.
Bu nedenle içerik, yalnızca medya analiziyle değil, dijital şüphecilik, fake history ve fake news ilkeleri doğrultusunda liyakatli eller tarafından, her türlü mezhepçi önyargıdan arındırılmış bir hakikat arayışıyla büyüteç altına alınmalı; kamuoyuna açık biçimde teşhir edilmeli ve gerekli dersler çıkarılmalıdır.
Hem teknik yapısı, hem söylem dili, hem de zamanlaması itibarıyla bu video, bir deepfake ürünü olabileceği gibi; yurtiçinden ve yurtdışından yürütülen bir hibrit savaş operasyonunun parçası olma ihtimalini de ciddi biçimde gündeme getirmektedir
Video içeriği: Tam transkript ve söylem analizi
Videoda yer alan türbanlı kadın figürüne, sanki bir üniversite kütüphanesinden çekilmiş akademik bir röportaj havası verilmiş. Ancak bu görsel çerçeve, içerikte dile getirilen ifadelerin ağırlığını gizlemiyor. Aksine, bu sahte akademik imaj, söylemin meşrulaştırılması için bilinçli biçimde kurgulanmış gibi duruyor.
Kadının dile getirdiği ifadeler, yalnızca bir inancı hedef almıyor; aynı zamanda Alevi toplumunu insanlıktan çıkarıyor. Katliamı, tarihte tartışmalı Vahhabi–Selefi geleneğin kendine örnek aldığı İbn Teymiyye’ye atıfla meşrulaştırıyor. Şiddeti, dini gerekçeyle teşvik ediyor. Bu söylem, yalnızca bir fikir beyanı değil; doğrudan nefret suçu kapsamına giren bir ajitasyon metnidir.
Bu nedenle, videoda geçen ifadeleri kelime kelime incelemek zorundayız. Çünkü bu transkript, hem hukuki delil hem de toplumsal teşhir açısından kritik önemdedir. Buyurun, videoda ifade edilen Arapça sözlerin Türkçe metninin tam transkriptine birlikte okuyalım.
Tam bire bir transkript:
1-“Aleviler İslam, Hristiyanlık, Mecusîlik ve Zerdüştlük karışımıdır. Şarap içerler, sahabelere lanet okurlar, Sünnilere kin duyarlar. Ali’ye ibadet ederler. İbn Teymiyye onları tekfir etmiş, onlarla savaşmayı vacip görmüştür. Camileri reddederler, zina etmeyi mubah görürler. Bu inançla Sünni toplumda varlıkları sorun oluşturur.”
2-“Suriye’de 1971–2024 arasında yöneten Aleviler, Sünnilere karşı entrika ve katliamlarla dolu bir dönem yaşattı. Şimdi ezilen azınlık gibi görünseler de, iktidar değişince korunma talep ediyorlar. Bu ikiyüzlülük kabul edilemez.”
3-“Eğer devlet başkanı olsaydın, Alevilere nasıl davranırdın? Onlara hoşgörü mü gösterirdin, yoksa İbn Teymiyye’nin dediği gibi savaş mı açardın?”
4“Ben olsam, bu inancı toplumdan ayırır, İslam’ın özüne zarar vermesini engellerdim. Çünkü bu inanç, sadece sapkın değil, aynı zamanda siyasi bir tehdit.”
Bire bir Arapça’dan Türkçeye çevrilmiş bu dört başlık altındaki metin, her türlü nefret söylemini ve mezhepsel önyargıyı içinde barındırmakta; adeta Türkiye’de bir iç savaşa hazırlık provası niteliği taşımaktadır.
İşte bu videoyu sayfasına taşıyan Arap Alevilerine ait Instagram “arap.aleviler.mininna” adlı hesap üzerinden paylaşımın yanına haklı olarak şu ifadeleri eklemiş:
„Alevi katliamını meşrulaştıran ve nefret suçu işleyen El Cezire İstanbul çalışanı Amal Zaamta hakkında derhal nefret suçu davası açılmalıdır. Alevilere yönelik nefret söylemine karşı hızlı ve hukuki tepki şarttır. El Cezire’nin İstanbul bürosunda çalıştığı iddia edilen gazeteci Amal Zaamta, Alevileri şeytanlaştıran bir video hazırlama girişiminde bulunmuştur. Bu içerik, Türkiye topraklarından zehrini yayan terörist Müslüman Kardeşler örgütü adına yürütülen bir çalışma izlenimi vermektedir. Tehlike yalnızca videonun kendisinde değil; azınlıkları hedef alan ve trajedileri yeniden üretmeye zemin hazırlayan bir nefret imajının oluşturulmasındadır. Bu, eski ve tanıdık bir tarif: kurbanı insanlığından soyutlamak ve ona saldırmayı “kabul edilebilir” hale getirmek.
Videoda birçok yanlış bilgi verildikten sonra şu ifadeler yer almaktadır:
– Alınan bilgiler ışığında Aleviler Hristiyanlığa mı yoksa İslam’a mı daha yakındır?
– Bak, Aleviler İslam, Hristiyanlık, Mecusîlik, Yunan felsefesi ve hatta Zerdüştlük gibi bir karışımdır. Öğrencileri önce şarap içmekle, sahabelere lanet okumakla ve Sünnilere kin duymakla başlar. En sonunda Alevi tarikatının esaslarını inceler ve Ali’ye ibadet edenlerden olur. Bu nedenle İbn Teymiyye onları tekfir etmiş ve onlarla savaşmayı vacip görmüştür. Çünkü inançlarında İslam’ın şartlarına bağlılık yoktur, cami inşasına karşıdırlar.
– Hatta birbirlerinin kadınlarıyla zina etmeyi mubah gördükleri de söylenir. Eğer inançları buysa, Sünnîler gibi bir İslam toplumunda varlıkları sorun oluşturabilir.
– Aleviler, Suriye’yi 1971’den 2024’e kadar yönetmişlerdir. Onların gözünde bu dönem altın çağdı; fakat birçokları için Sünnilere karşı entrikalar, çatışmalar ve katliamlarla dolu bir felaket dönemi olarak değerlendirilir. Diğer yandan, Alevileri son olarak sahil bölgesindeki olaylar gibi ihlallere maruz kalmış, ezilmiş bir azınlık olarak görenler de vardır. Bu durum, özellikle Sünniler iktidara geldikten sonra, onların korunma talep etmelerine yol açmıştır. Ve ardından şu soruyla bitiyor: – Şimdi sana soruyorum: Eğer Alevilerin bulunduğu bir ülkede devlet başkanı olsaydın, onlarla nasıl davranırdın? „
Bu mesajı binlerce insan gördü; video indirildi ve farklı Telegram ile WhatsApp gruplarında paylaşıldı. Çünkü bu içeriği paylaşan Instagram hesabı, aynı zamanda bu yalanın ve nefret söyleminin propagandacısı haline geleceğini ve denetlenmesi gerektiğini unuttu.
Söylemin hedefi yalnızca Türkiye’deki Alevi-Bektaşi yurttaşlar değildir; aynı zamanda Suriye’deki Arap Alevileri de bu nefretin doğrudan muhatabıdır. Geçmişte yaşanan katliamları meşrulaştıran, gelecekteki şiddet için zemin hazırlayan bu içerik; toplumsal birlik ve beraberliği hedef alan bir suikast girişimidir. Bu nedenle, en başta AKP iktidarı ve onun temsilcileri bu videoyu ciddiye almalı ve üzerine kararlılıkla gitmelidir.
Çünkü bu video, yalnızca bir dijital içerik değil; aynı zamanda AKP–Erdoğan iktidarının, Müslüman Kardeşler çizgisinin, Hamas’ın ve Suriye’deki HTŞ iktidarının nasıl bir ülkede iktidarı ele geçirdiğini; azınlıkları şeytanlaştırarak, diğer mezhepleri aşağılayarak, ayrımcılığı kurumsallaştırarak, kendini üstün görerek ve bir ülkeyi katliam, kan ve gözyaşı ortamına sürükleyerek nasıl yönettiğini göstermek isteyen bir hibrit savaş ürünüdür.
Türkiye’de, Avrupa’da ve özellikle Suriye’de Aleviler, yıllardır bu iktidar biçimlerine karşı güvenlerini yitirmiş durumdadır. Ülkeye sokulan düzensiz göç politikaları, başta Alevi-Bektaşi toplumu olmak üzere laik Sünni yurttaşlarda da “her an bir katliam yaşanabilir” endişesini derinleştirmiştir. Bu kırılganlığı onarmak, AKP iktidarının elindedir. Bu, onların son kozudur.
Bu kadar açık yazdığımız için kimse kusura bakmasın. Aslında hâlâ yumuşatıyoruz. Gerçek tablo çok daha vahim. Herkesin, özellikle de iktidar sahiplerinin, birlik ve beraberlik için dikkatli olması; Alevi-Bektaşi toplumunu artık sersem ya da aptal yerine koymaması; bu toplumla gerçek bir kucaklaşma için elinden geleni yapması gerekmektedir. Bu çağrı, yalnızca bir mezhebe değil; tüm Türkiye’ye yöneliktir. Her kesim bu çabaya destek vermelidir. Çünkü bu süreç, yalnızca bir siyasi kriz değil; her alanda bir dönüm noktasıdır.
Kadının dijital izi: Sosyal medya, medya geçmişi ve kimlik belirsizliği
Amal Zaamta adıyla tanıtılan kadın figür hakkında yürütülen kapsamlı dijital araştırma, kamuya açık hiçbir sosyal medya profilinin varlığını doğrulamamıştır. Bu durum daha vahimdir. Çünkü bir taşla iki kuş vurulmak istenmektedir. Kızışma ortamında hem AKP iktidarı hem Katar iktidarı hem de Aleviler.
Instagram, Facebook, X (Twitter), LinkedIn, YouTube gibi platformlarda bu isimle doğrulanmış bir hesap, paylaşım geçmişi, gazetecilik faaliyeti veya medya bağlantısı tespit edilememiştir. Bu durum, figürün gerçek bir kişi olma ihtimalini ciddi biçimde zayıflatmakta; sahte kimlik kullanımı veya yapay olarak üretilmiş bir dijital yüz olma ihtimalini güçlendirmektedir. Kesin olmamakla birlikte, yüksek olasılıkla bu figür dijital olarak kurgulanmış bir propaganda aktörüdür. Bu nedenle durum daha da vahimdir. Çünkü bu yalnızca bir içerik değil; doğrudan bir dijital saldırıdır. Ve suikast niteliği taşıma ihtimali yüksektir.
Ortamın kızışmış olması bu tür içeriklerin yayılımını kolaylaştırmaktadır. Suriye’deki Alevi katliamları, her ne kadar bazı çevreler tarafından görmezden gelinse de, uluslararası hukuk düzleminde kayda geçirilmiş, başta Lahey Adalet Divanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler nezdinde suç duyurularına konu olmuştur. Bu ortamın oluşmasında sorumluluk taşıyan aktörler arasında ne yazık ki AKP iktidarı da uluslararası raporlarda açık biçimde gösterilmektedir.
El Cezire’nin resmi web sitesi, çalışan listesi, program arşivi ve yayın kadrosu incelendiğinde, Amal Zaamta adına kayıtlı bir gazeteci, muhabir veya dış yapımcıya rastlanmamaktadır. Bu kişi, El Cezire logosu eşliğinde yayın yapmasına rağmen, kurumsal bağlantısı doğrulanamayan bir figürdür. Bu durum, medya etiği açısından ciddi bir ihlal; marka istismarı açısından ise ayrıca değerlendirilmesi gereken bir vakadır.
Kadının farklı sahnelerde benzer kıyafetlerle, kontrollü ışık altında, sabit kamera ile çekilmiş görüntülerde yer alması; hem teknik olarak deepfake üretiminde kullanılan estetik yapıya uygundur, hem de dijital propaganda ağlarının “kadın yüzüyle meşrulaştırma” stratejisine işaret etmektedir. Özellikle Müslüman Kardeşler çizgisinde yayın yapan dijital ağlarda, başörtülü kadın figürleri üzerinden yürütülen ajitasyon içerikleriyle dikkat çekici benzerlikler taşımaktadır.
Bu figürün hem dijital geçmişinin olmaması, hem medya kimliği taşımaması, hem de söyleminin radikal Selefi referanslarla örtüşmesi; özünde Müslüman Kardeşler’in Suriye koluyla ideolojik paralellik göstermektedir. Bu nedenle, figürün bir dijital provokatör, ideolojik ajitatör veya yapay olarak üretilmiş bir propaganda aktörü olabileceği yönündeki değerlendirme yalnızca teknik değil; siyasal ve toplumsal düzlemde de güç kazanmaktadır.
Bu nedenle, hazırlanacak suç duyurusu metninde “kimliği doğrulanamayan, dijital geçmişi bulunmayan ve El Cezire logosu eşliğinde yayın yapan bir figür” ifadesi açık biçimde yer almalı; El Cezire’ye ayrıca “kurumsal logonun izinsiz kullanımı ve denetim eksikliği” üzerinden resmi başvuru yapılmalıdır. Acilen.
El Cezire logosunun kullanımı: Medya etiği mi, istismar mı
Videoda kullanılan El Cezire logosu, içerikteki söylemin ağırlığı kadar dikkat çekici bir unsur. Peki bu logo gerçekten El Cezire’ye mi ait? Yoksa yalnızca bir medya meşruiyeti illüzyonu mu yaratılıyor? Bu sorunun cevabı, hem medya etiği hem de uluslararası sorumluluk açısından kritik.
Yapılan dijital arşiv taramalarında, El Cezire’nin resmi web sitesinde “Amal Zaamta” adlı bir gazeteci, muhabir veya dış yapımcıya rastlanmamıştır. Bu isim, El Cezire’nin İngilizce, Arapça ve Balkan dillerindeki yayın kadrolarında yer almamaktadır. YouTube, LinkedIn, X (Twitter), Facebook gibi platformlarda da bu isimle doğrulanmış bir medya figürü bulunmamaktadır. Peki o halde bu logo neden orada? El Cezire bu videoyu gerçekten yayınladı mı, yoksa yalnızca görsel bir çerçeve mi sunuldu?
Bu noktada medya etiği devreye giriyor. Bir medya kuruluşunun logosu, yalnızca bir görsel değil; bir güven simgesidir. Bu simge, izleyiciye “bu içerik kurumsal denetimden geçti” mesajı verir. Ancak burada, bu denetim mekanizmasının devre dışı bırakıldığı, logonun izinsiz kullanıldığı ve medya meşruiyetinin sahte biçimde üretildiği görülmektedir. Bu, yalnızca bir telif ihlali değil; aynı zamanda bir kamuoyu yanıltmasıdır.
Katar El Cezre TV’si Alevilere karşı sabıkalıdır. El Cezire geçmişte benzer tartışmaların odağında yer aldı. Suriye iç savaşında HTŞ ve diğer Selefi gruplara yakın yayınlar yaptığı, Suriye Alevi Arap mahallelerini çoluk, çocuk, kadın, kız ve masum insanları sadece Alevi olduğu için hedef gösterdiği, Türkiye’deki Barış Pınarı Harekatı’na karşı yayınlar yaptığı biliniyor. Peki bu video, bu çizginin bir devamı mı? Yoksa El Cezire’nin adını kullanan bağımsız bir dijital provokasyon mu?
Bu soruların cevabı, yalnızca medya arşivleriyle değil; diplomatik düzeyde sorulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti iktidarının yetkilileri ki çok yakınlar , El Cezire’ye resmi bir yazı ile “bu içerik sizin yayın denetiminizden geçti mi” sorusunu yöneltmelidir. Eğer geçmediyse, El Cezire bu logonun izinsiz kullanımına karşı kamuoyuna derhal açıklama yapmalıdır. Aksi takdirde, bu sessizlik medya istismarını meşrulaştırır ve Katar El Cizre TV’sini direk ve indirek AKP iktidarını zan altında bırakıyor. Sessizlik burada kötü.
Videonun zamanlaması: uluslararası bağlamda stratejik eşleşmeler
Bu video yalnızca içerik olarak değil, zamanlama olarak da dikkat çekici. Yayın tarihi 17 Eylül 2025. Bu tarih, İsrail Dışişleri Bakanı’nın “AKP = Hamas” açıklamasından yalnızca birkaç gün sonrasına denk geliyor. Aynı hafta içinde Amerikan Kongresi’nde Türkiye’nin Hamas ile ilişkisi tartışmaya açıldı. Suriye’de HTŞ’nin Alevi mahallelerine yönelik tehditleri yeniden yükseldi. Peki bu video, bu gelişmelerle eş zamanlı mı üretildi?
Soru şu: bu içerik yalnızca bir bireyin inanç eleştirisi mi, yoksa bölgesel bir mezhep çatışmasının dijital cephesi mi? Eğer ikinci ihtimal doğruysa, bu video bir medya içeriği değil; bir hibrit savaş silahıdır. Çünkü zamanlama, içerikten daha stratejiktir. Bu video, Türkiye’deki Alevi toplumunu hedef alırken, aynı anda Suriye’deki Arap Alevilerine karşı yürütülen Suriye´deki HTŞ iktidarına yakın Türkiye’de elleri veya uzantıları olan Selefi kampanyaları meşrulaştırıyor. Aynı anda Türkiye’yi uluslararası düzlemde “mezhepçi ve Alevi katliamcısı bir devlet” gibi gösteriyor. Aynı anda El Cezire’nin geçmiş yayın çizgisiyle örtüşüyor.
Bu eş zamanlılık tesadüf olabilir mi? Yoksa bu video, bir istihbarat operasyonunun parçası mı? Bu sorular, yalnızca medya analiziyle değil; istihbarat düzeyinde yanıtlanmalıdır. Türkiye’deki ilgili kurumlar, bu videonun üretim zamanını, yayılma hızını, algoritmik dağılımını ve hedef kitlesini teknik olarak incelemelidir. Çünkü bu video, yalnızca bir nefret söylemi değil; bir zamanlamayla yürütülen dijital sabotajdır.
Türkiye’deki kırılma noktaları: iç çatışma zemini nasıl hazırlanıyor
Bu video yalnızca bir dijital içerik değil; Türkiye’deki toplumsal fay hatlarını doğrudan hedef alan, bilinçli biçimde kurgulanmış bir tetikleyicidir.
Peki bu fay hatları nedir? Nereden kırılır Türkiye? Alevi toplumunun devlete olan güveni hangi noktalarda zayıflatılır? Bu sorular yalnızca sosyolojik değil; aynı zamanda stratejik sorulardır. Çünkü bu video, yalnızca bir mezhebi hedef almıyor; bir ülkenin toplumsal dokusunu parçalamayı amaçlıyor.
Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik kriz, siyasi kutuplaşma, mezhepçi dilin normalleşmesi, güvenlik zaafları ve medya manipülasyonu; toplumu içeriden kırılgan hale getirmiştir. Alevi yurttaşlar, geçmişte yaşanan Maraş, Çorum, Sivas gibi katliamların travmasını hâlâ taşımaktadır. Osmanlı’dan kalma katliamlar ve insanlık dışı siyaset biçimlerine girmek istemiyoruz. Ancak bu tarihsel yük, Alevi toplumunun kolektif hafızasında derin yaralar ve kalıcı izler bırakmıştır.
Her seferinde bu tür dijital içerikler, bu yaraları yeniden kanatmakta; kanatanlara şeref ve namus kazandırmamakta; aksine iç birlik ve toplumsal beraberliği hedef alan bir suikasta dönüşmektedir. Bu travmalar, dijital ortamda yeniden tetiklenmekte; “devlet bizi korumaz” algısı sistematik biçimde yeniden üretilmektedir.
Bu video, tam da bu kırılma noktasına oynuyor. Alevi toplumunu şeytanlaştırıyor, dini gerekçeyle hedef gösteriyor, geçmişteki katliamları meşrulaştırıyor ve gelecekteki şiddet için zemin hazırlıyor. Aynı anda El Cezire logosuyla “uluslararası medya desteği” illüzyonu yaratıyor. Aynı anda kadının başörtüsüyle “İslami meşruiyet” görüntüsü veriyor. Aynı anda Arapça altyazılarla “bölgesel yayılım” sağlıyor. Bu çok katmanlı yapı, yalnızca bir nefret söylemi değil; açık biçimde bir dijital sabotajdır.
Soru şu: Türkiye bu kırılma noktasına nasıl geldi? Alevi toplumunun devlete olan güveni neden bu kadar zayıfladı? Bu sorunun cevabı yalnızca bu videoda değil; devletin geçmişteki sessizliğinde, kurumların refleks eksikliğinde, medyanın taraflı dilinde ve siyasi söylemin mezhepçi tonunda yatıyor. Bu video, işte tam da bu sessizliklerin üzerine inşa edilmiş bir dijital tuzaktır.
Deepfake teknolojisinin anatomisi: Teknik çözümleme ve örnekler
Videodaki kadın figür: deepfake teknolojisinin izleri ve dijital provokasyon ihtimali
Videoda yer alan kadın figürün görüntüsü, sesi ve mimikleri; deepfake teknolojisiyle üretilmiş olabileceği ihtimalini güçlendiren teknik izler taşımaktadır. Peki nedir deepfake? Nasıl çalışır? Ve bu video bu teknolojiyle hangi açılardan örtüşmektedir?
Dün gerçekleştirdiğimiz başka bir teknik analizde, bu soruları detaylı biçimde ele aldık. Deepfake; yapay zeka ve derin öğrenme algoritmalarıyla gerçekmiş gibi görünen sahte video, ses ve görsel içerikler üretme teknolojisidir. Bir kişinin yüzü, sesi, mimikleri ve konuşma tarzı; başka bir kişinin görüntüsüne entegre edilir. Ortaya çıkan içerik, çıplak gözle ayırt edilemeyecek kadar gerçek görünür. Ancak teknik izler, bu sahteciliği ele verir.
Bu videoda kullanılan yapı, deepfake üretiminde sıkça tercih edilen unsurları barındırmaktadır: sabit kamera kullanımı, sade ve dikkat dağıtmayan arka plan, kontrollü ışık düzeyi, düşük çözünürlük, mimik senkronizasyonu ve sahne geçişlerinde kesintisizlik. Kadının yüzü, mimikleri ve ses tonu; yapay biçimde senkronize edilmiş izlenimi vermektedir. Özellikle sahne geçişlerinde mimiklerin sabit kalması, sesin duygusal tonlamadan yoksun olması, göz hareketlerinin sınırlı ve tepkisiz olması; deepfake algoritmalarının tipik izleridir.
Dünyada benzer örnekler mevcuttur. Örneklerine baktık. 2023’te Hindistan’da bir siyasi liderin deepfake videosu yayıldı. 2024’te ABD’de bir senatörün sahte konuşması sosyal medyada milyonlara ulaştı. 2025’te Nijerya’da bir dini liderin sahte fetvası, mezhep çatışmasına yol açtı. Bu örnekler, deepfake teknolojisinin yalnızca bireyleri değil; toplumları hedef almak üzere kullanıldığını göstermektedir.
Bu video da aynı çizgide ilerliyor. Kadının kimliği açık kaynaklardan internette doğrulanamıyor. Dijital geçmişi yok. Medya bağlantısı yok. El Cezire ile kurumsal ilişkisi yok. Peki o zaman bu figür kim? Gerçek mi, yapay mı? Bu sorunun cevabı yalnızca teknik analizle değil; medya etiği, dijital şüphecilik ve toplumsal refleksle verilebilir.
Hukuki başlıklar: Türkiye ve Avrupa’da suç tanımı
Bu bir gerçeği Viyana’dan görmemize engellemiyor. Bu video yalnızca ahlaki bir sorun değil; açık biçimde hukuki bir suçtur. Peki hangi maddelerle ilişkilidir? Türkiye Ceza Kanunu’nda bu içerik hangi başlıklar altında değerlendirilmelidir? Avrupa hukukunda bu söylem nasıl tanımlanır?
Türkiye Ceza Kanunu’na göre:
– TCK 216/1: halkı kin ve düşmanlığa tahrik.
– TCK 216/2: bir kesimi sosyal sınıf, din, mezhep, ırk veya etnik köken nedeniyle aşağılamak.
– TCK 125: kamuya açık hakaret.
– TCK 220/6–7: suç örgütü propagandası ve suç işlemeye tahrik.
Bu video, hem dini bir topluluğu aşağılıyor, hem şiddeti meşrulaştırıyor, hem de kamu düzenini tehdit ediyor. Aynı zamanda El Cezire logosu üzerinden Türkiye’yi uluslararası düzlemde mezhepçi katliamcı bir devlet ve bunun propagandası işte böyle tıkır tıkır işletiyor gibi gösteriyor. Bu, yalnızca iç hukuk değil; dış ilişkiler açısından da bir alarm konusudur.
Avrupa hukukunda ise bu türbanlı hanımla nefret saçan video :
– AB Temel Haklar Şartı Madde 21: din ve inanç temelinde ayrımcılık yasağı.
– AİHS Madde 10–14: ifade özgürlüğü sınırları ve nefret söylemi yasağı.
– Almanya Ceza Kanunu §130: halkı kışkırtma, dini gruplara karşı nefret suçu.
– Fransa Ceza Kanunu Madde 225–1: dini temelli ayrımcılık ve nefret söylemi.
Bu video, Avrupa hukukuna göre de açık biçimde nefret suçu kapsamındadır. Özellikle Almanya, Avusturya ve Fransa’da bu tür içerikler kamu yayınında yer alırsa, doğrudan savcılık müdahalesiyle karşılaşır. Peki Türkiye’de neden sessizlik var? Neden kamu kurumları bu içeriğe karşı refleks göstermiyor? Bu sorular, yalnızca hukukçulara değil; kamu vicdanına yöneltilmelidir.
Alevi kurumlarının refleksi: Sessizlik mi, kurumsal tepki mi
Bu video karşısında Alevi kurumları ne yaptı? Ne yapmadı? Ne yapmalıydı? Bu sorular, yalnızca bir medya tepkisi değil; bir toplumsal refleks meselesidir.
Şu ana kadar Türkiye’deki büyük Alevi kurumlarından resmi bir açıklama gelmedi. Ne federasyonlar, ne vakıflar, ne dernekler bu içeriğe karşı kamuoyuna seslendi. Peki neden? Bu sessizlik, korkudan mı, alışkanlıktan mı, yoksa refleks eksikliğinden mi kaynaklanıyor?
Alevi kurumları bu tür içeriklere karşı dijital izleme masaları kurmalı. Medya analiz ekipleri oluşturmalı. Hukuk danışmanlarıyla birlikte suç duyurusu metinleri hazırlamalı. Genç kuşaklara yönelik medya okuryazarlığı kampanyaları başlatmalı. Dijital şüphecilik refleksi, kurumsal düzeyde inşa edilmelidir.
Bu video, yalnızca bir içerik değil; bir sınavdır. Alevi kurumları bu sınavda sessiz kalırsa, toplum yalnız bırakılır. Bu yalnızlık, devlete olan güveni zayıflatır. Bu zayıflık, iç çatışma riskini büyütür. Bu risk, yalnızca Alevi toplumunu değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü tehdit eder.
Devletin sorumluluğu: iletişim başkanlığı, Diyanet ve İçişleri ne yapmalı
Bu video karşısında devlet ne yaptı? Ne yapmadı? Ne yapmalıydı? Bu sorular, yalnızca siyasi değil; anayasal sorumluluk sorularıdır.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, bu videoya karşı derhal açıklama yapmalıdır. El Cezire’ye diplomatik düzeyde resmi soru yöneltilmelidir: “Bu içerik sizin yayın denetiminizden geçti mi?” Eğer geçmediyse, El Cezire bu logonun izinsiz kullanımına karşı kamuoyuna açıklama yapmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu videoda geçen dini referanslara karşı açık tavır almalıdır. İbn Teymiyye’nin “Alevilere savaş vaciptir” fetvası, bu videoda meşrulaştırılıyor. Diyanet, bu fetvanın İslam’ın evrensel değerleriyle bağdaşmadığını kamuoyuna açıklamalıdır. Aksi takdirde, bu sessizlik mezhepçi söylemi normalleştirir.
Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı, bu videonun yayılımını, algoritmik dağılımını, hedef kitlesini teknik olarak incelemelidir. Dijital provokasyonlara karşı izleme sistemi kurulmalıdır. Bu video, yalnızca bir medya içeriği değil; bir güvenlik tehdididir.
Toplumsal vicdan çağrısı: Sünni ve Alevi yurttaşlara ortak sınav
Bu video yalnızca Alevi toplumunu hedef almıyor. Aynı zamanda Sünni yurttaşlara da bir sınav sunuyor. Bu sınav, “sessiz kalacak mısınız?” sorusudur. Bu sınav, “bu söylemi meşru mu göreceksiniz?” sorusudur. Bu sınav, “bu nefretin karşısında duracak mısınız?” sorusudur.
Bu video, bir fitne tohumu gibi yayılıyor. Bu tohum, sessizlikle büyür. Bu tohum, vicdanla kurur. Camlar kırıldı. Ruhlar incindi. Bu yangını körüklemek değil, söndürmek gerekir. Her şerde bir hayır vardır diyorsak, o hayrı gecikmeden inşa etmek zorundayız.
Gelin, bu tür çirkinliklerin üzerine geç kalmadan kararlılıkla gidelim. Dijital provokasyonlara, mezhepçi ajitasyonlara, sahte medya içeriklerine karşı susarak değil; sorgulayarak, teşhir ederek, hukuki ve toplumsal refleksle yanıt vererek güven inşa edelim. Çünkü güven, yalnızca sözle değil; eylemle, açıklıkla ve adaletle kurulur.
Bu tür içerikler, toplumu zehirlemek için üretiliyor. Biz ise bu zehri panzehire çevirmek zorundayız. Her çirkinliğin karşısında bir hakikat vardır. Her provokasyonun karşısında bir vicdan. Her dijital saldırının karşısında bir kamu aklı. O kamu aklı biziz. O vicdan biziz. O hakikat arayışı biziz.
Hayra çevirmek istiyorsak, önce teşhir etmeli; sonra hesap sormalı; en sonunda da toplumu yeniden onarmalıyız. Bu çağrı, yalnızca Alevi toplumuna değil; Türkiye’nin tüm vicdan sahibi yurttaşlarına yöneliktir.
KAYNAK DOSYASI
Sosyal Medyada Yayınlanan DEEPFAKE “Cem” Görüntüleri: Bu Bir İbadet Değil, Bu Bir Kültürel Saldırı ve sobotajdır
1. Instagram’da Yayınlanan Video – arap.aleviler.mininna
vi toplumunu hedef alan nefret söylemi içeren videonun yayınlandığı sosyal medya hesabı.
[htps://www.instagram.com/arap.aleviler.mininna](h
2. El Cezire’nin Suriye Yayın Politikaları – 1+1 Express
Cezire’nin HTŞ ve Selefi grupları meşrulaştıran yayınları, Alevi mahallelerini hedef gösteren içerikler.
[htps://birartibir.org/el-cezire-hts-analizi](h
3. PİRHA – Suriye’deki Alevilere Yönelik Medya Tehditleri
Alevilerine karşı yürütülen medya kampanyaları ve El Cezire’nin rolü.
[htps://pirha.org/suriye-alevileri-el-cezire](h
4. YouTube – El Cezire’nin Barış Pınarı Harekatı Karşıtı Yayınları
El Cezire’nin Türkiye ve Suriye politikalarına karşı yayınları.
[htps://www.youtube.com/watch?v=49iAH0hdJTM](h
5. Dailymotion – El Cezire’nin Katar Tezkeresi ve İslamcı Yayınları
Türkiye ilişkileri ve El Cezire’nin Müslüman Kardeşler çizgisindeki yayınları.
? [htps://www.dailymotion.com/video/x7n5u9s](h
6. ZDF – Deepfakes: Krasse Fälschungen (Almanca)
pfake teknolojisinin çocuklara yönelik açıklaması ve örnekleri.
[htps://www.logo.de/deepfakes-einfach-erklaert-100.html](h
7. MIT Technology Review – Deepfake Propaganda and AI Disinformation
Yapay zekâ ile üretilen sahte videoların siyasi ve toplumsal etkileri.
[htps://www.technologyreview.com/2023/03/15/1069826/deepfake-propaganda-ai-disinformation](h
8. Brookings Institution – Hybrid Warfare and Information Operations
rit savaşın medya ve dijital platformlar üzerinden yürütülme biçimleri.
? [htps://www.brookings.edu/articles/hybrid-warfare-and-information-operations](h
9. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi – AİHS Madde 10–14
İfade özgürlüğü ve nefret söylemi sınırları.
? [htps://www.echr.coe.int/documents/convention_eng.pdf](h
10. Almanya Ceza Kanunu §130 – Volksverhetzung
gruplara karşı nefret suçu tanımı.
[htts://www.gesetze-im-internet.de/stgb/__130.html](ht
11. Fransa Ceza Kanunu – Madde 225–1
dini temelli ayrımcılık ve nefret söylemi.
[htts://www.legifrance.gouv.fr/codes/article_lc/LEGIARTI000006417408](ht
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, Alevilere yönelik hakaretlere tepki gösterdi
- Prof. Kılıç: Bu video sessizliklerin üzerine inşa edilmiş bir dijital tuzaktır
- Alirıza Özdemir Yazdı: Alevilik'te Dört Kapı Kırk Makam Sistemi Esastır
- Herkesin aklındakini biz soralım: Bay Recai nerede?
- Hasan Çelik yazdı: Arapgir'de 3 tarihi cemevinin olduğunu biliyor muydunuz?
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.