Dr. İhsan Ünlü: "Önce ahlak!"

Dr. İhsan Ünlü yazdı: Allah mühlet verir ama asla ihmâl etmezHaberi görüntüle

Araşatırmacı yazar Dr. İhsan Ünlü, son yazısında ahlakın toplumdaki önceliğini vurgulayarak, İslamî öğretilerden yola çıkarak günümüz sorunlarına dikkat çekti.

Ünlü, yazısına eski bir sözle başlıyor: "Utanmadıktan sonra dilediğini yap!" Bu ifadeyi, yapılacak işlerin Allah ve insanlar karşısında utanç verip vermediğine göre değerlendirilmesi gerektiği şeklinde yorumladı.

Yazısını, "Kendisine yapılmasını arzu ettiğini başkasına da isterken; yapılmasını arzu etmediği şeyi başkasına istemez" ilkesiyle özetleyen Dr. İhsan Ünlü, Xsentius'un "Kaybetmeyi ahlâksız kazanca tercih et... Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür" sözleriyle tamamlıyor.

Dr. İhsan Ünlü'nün yazısının tam metni şöyle:

 

ÖNCE AHLAK!

“İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: Utanmadıktan sonra dilediğini yap!”

Bu hadisi şöyle anlamak mümkün; “yapacağın işe iyi bak! Şayet bu iş ahlaklı ve düzgün bir işse, onu gönül hoşluğu ile yap! Eğer yaptığın takdirde Allah’tan ve insanlardan utanacaksan, onu kesinlikle yapma!”

Hilkat nasıl yaratılışımızdaki ölçü ve dengeyi anlatıyorsa, aynı kökten gelen ahlak da insanın şahsiyetindeki ölçü ve tutarlılığı ifade eder.

Bu durumda ahlaklı olmak, Allah’ın donanım olarak fıtratımıza yerleştirdiği düzen ve güzelliğin kullar tarafından iyi bir yazılımla davranışlarda ortaya konmasıdır.

 “Ben ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim” diyen İslam Peygamberinin getirdiği dinde asıl olan ahlaktır.

Bu manada hukuk, ahlak için vardır.

“Medeniyet ahlâk kaideleri ağırlık kazandığı ölçüde yükselir. Hukuk, ahlak kaidelerine nasıl ilgisiz kalabilir?!” (Ripert)

Horatius’un dediği gibi, temel ahlak ilkeleri yoksa boş yasalar ne işe yarar?!

Hz. Ali’ye göre, üstünlüğün en büyüğü, güzel ahlâktır.

Ziya Paşa’nın, “İlim meclisinde aradım, kıldım talep; ilim geride kaldı illâ edep, illâ edep” sözlerinde makes bulan bir hakikatle karşı karşıyayız bugün.

Son dönemde şahit olduğumuz bazı vakalar da göstermiştir ki güzel ahlak, dindar da olsa insanlarda huy edinmiyorsa davranışlarda anormallikler görülebiliyor.

Bakıyorsunuz zahiren dindar ama ailesiyle, eşiyle, dostuyla, komşularıyla problemli durumlar ortaya çıkabiliyor.

Elinden ve dilinden başkalarının emin olması gereken Müslüman, farklı sebeplerle korkunç bir canavara dönüşebiliyor.

Karıncayı incitmekten imtina etmesi gereken mümin, en yakın arkadaşına silah doğrultabilecek durumlara sürüklenebiliyor.

Oysa Allah Resulü (as) yüzyıllar öncesinden Müslümanları şöyle uyarıyordu; "Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez.”

“Mümin, başkasıyla hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen kişidir. İnsanlarla güzel geçinmeyen ve kendisiyle güzel geçinilmeyen kimsede hayır yoktur.”

Herkesin huy, ahlak ve karakterinin birbirine benzemesini beklemek abes olur. Burada önemli olan bu realiteyi dikkate alarak farklı yapıdaki insanlarla iletişim becerisini gösterebilmektir.

Müslüman, önce kendisiyle barışık olup ailesi, yakınları ve yaşadığı çevrenin fertleriyle iyi geçinir.

Söz ve davranışlarıyla kalpleri kırmaktan sakınır ve kendisine yapılan yanlış davranışlara da toleranslı olur.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin deyimiyle, incinse de incitmez. Düşmanının dahi insan olduğu gerçeğinden hareketle kin ve intikam duygularıyla hareket etmez.

Kendisi ahlaklı olmakla kalmaz, ahlak ve erdemin toplumda yaygınlaşması adına mücadele verir.

Sözün özü; kendisine yapılmasını arzu ettiğini başkasına da isterken; yapılmasını arzu etmediği şeyi de başkasına istemez.

Yazımızı Xsentius’un şu sözüyle tamamlayalım: “Kaybetmeyi, ahlâksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.”