TÜRK-İŞ'den asgari ücret ve çalışma hayatına ilişkin 10 maddelik bildiri

TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, Konfederasyon Genel Merkezi'nde gerçekleştirdiği toplantıda asgari ücret, vergi yükü, sendikal haklar ve emekçilerin diğer sorunlarını masaya yatırdı. Toplantı sonrası Genel Başkan Ergün Atalay, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Ankara, 4 Kasım 2025– TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, Konfederasyon Genel Merkezi'nde gerçekleştirdiği toplantıda asgari ücret, vergi yükü, sendikal haklar ve emekçilerin diğer sorunlarını masaya yatırdı. Toplantı sonrası Genel Başkan Ergün Atalay, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Atalay, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yönetmeliğinde değişiklik yapılmadığı sürece katılım sağlamayacaklarını vurgulayarak, "Yönetmelik değişmezse biz aynı noktadayız. Biz katılmıyoruz. Ama asgari ücretlilerin problemini, sorunlarını her gün söylemeye devam ederiz. Bir an evvel yönetmelik değişirse gene Başkanlar Kurulunu toplarız. Kurulun alacağı karara göre hareket ederiz" dedi.
Kurul, yayınladığı 10 maddelik bildiride şu karar ve talepleri kamuoyuyla paylaştı:
TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu Bildirisi:
4 Kasım 2025 Salı, Ankara
Konfederasyonumuz yapılan değerlendirmeler sonrasında aşağıdaki hususların duyurulmasına karar vermiştir:
1. Konfederasyonumuz, Asgari Ücret Tespit Komisyonunda 1974 yılından bu yana “bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşu” olarak görev yapmaktadır. Komisyonda kararlar ağırlıklı olarak işveren ve hükümet kesimi temsilcileri tarafından alınmakta, işçi kesimi çoğu zaman alınan kararlara muhalefet şerhi koymak durumunda kalmaktadır. 2000 yılından bu yana geçen 24 yılda alınan 29 karardan yalnızca 6’sı oybirliği ile alınmıştır. İşçi kesimi hükümetle sadece 2 kez birlikte oy kullanmış, asgari ücreti ise 21 kez hükümet ve işveren tarafı birlikte belirlemiştir.
2025 yılında geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonunda, TÜRK-İŞ’in teklifine karşılık hükümetten ve işverenden herhangi bir karşı teklif gelmemiş; Komisyon, 24 Aralık 2024 günü akşamı “karar için” doğrudan toplantıya çağrılmıştır. Konfederasyonumuz, asgari ücret teklifi konusunda herhangi bir bilgilendirme yapılmadan düzenlenen bu toplantıya katılmama kararı almış ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu demokratik bir yapıya kavuşturulana kadar Komisyon çalışmalarına katılmayacağını beyan etmiştir.
TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, Komisyonun yapısında bir değişiklik olmadığı sürece 2026 yılı geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için toplanacak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonuna Konfederasyon olarak katılım sağlanmayacaktır.
2. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu Yüksek Hakem Kurulu’nun mevcut yapısının temsil adaleti ve demokratik katılım ilkeleri bakımından önemli eksiklikler içerdiğini değerlendirmektedir.
Yüksek Hakem Kurulu; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu uyarınca, toplu iş sözleşmesi uyuşmazlıklarında son karar mercii konumundadır. Ancak Kurulun mevcut yapısında işçi tarafının sınırlı temsil edilmesi ve devlet ağırlıklı bir yapıya sahip olması sebebiyle karar alma süreçlerinde taraflar arasında denge ve eşit katılım ilkesi sağlanamamaktadır. Yüksek Hakem Kurulu temsiliyetinde işçiler adına yaşanan sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
3. Gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün daha da derinleşmektedir. Ekonomik büyümeden elde edilen kazanç, toplumun tüm kesimlerine adil biçimde yansımamakta; zengin daha zenginleşirken, geniş halk kesimleri yoksullaşmaktadır. Çalışanların önemli bir bölümü, açlık sınırının dahi altında olan asgari ücretle geçimini sürdürmek zorunda kalmıştır. Asgari ücret, adeta bir taban ücret olmaktan çıkmış, ülkenin genel ücret standardı hâline gelmiştir. Bu durum, gelir adaletsizliğini yapısal bir soruna dönüştürmekte ve emek kesiminin refah payından giderek daha az pay almasına yol açmaktadır. Bu nedenle, asgari ücretin insan onuruna yaraşır bir düzeyde belirlenmesi gerekmektedir.
4. Ücretli çalışanlar üzerinde, hem doğrudan gelirlerinden hem de dolaylı olarak harcamalarından kaynaklanan ağır bir vergi yükü bulunmaktadır. Ücretlerin vergilendirilmesinde mevcut tarife ve oranlar çalışanları mağdur etmektedir. İşçilerin yılın başında aldığı net ücret, ilerleyen aylarda vergi dilimlerindeki düzenlemeler nedeniyle giderek azalmaktadır. Bu durum, toplu iş sözleşmeleriyle elde edilen ücret artışlarının anlamını yitirmesine neden olmaktadır. İşçilerin vergi nedeniyle uğradıkları gelir kaybının önlenmesi için acilen düzenleme yapılması gerekmektedir. Sosyal devlet olmanın gereği olarak vergide adalet sağlanmalı, gelir vergisi tarifesi ve oranı ücretliler lehine yeniden düzenlenmelidir.
5. Sendikal hakların hayata geçirilmesinin önünde hâlâ ciddi engeller bulunmaktadır. Yasal güvencelere rağmen sendika üyesi oldukları için işçilerin işten çıkarılmaları önlenememekte; bu durum örgütlenme özgürlüğünü fiilen zayıflatmaktadır. Toplu iş sözleşmesi sürecinde karşılaşılan uzun yargı süreçleri, işverenlerin yetki itirazlarını bir oyalama aracı olarak kullanmaları ve yetki tespitlerinin bekletici unsur hâline gelmesi, çalışanların toplu sözleşme hakkından zamanında yararlanmalarını engellemektedir. Öte yandan, grev hakkının kullanımına yönelik yasal ve fiilî sınırlamalar, temel sendikal hakların özünü aşındırmaktadır. Bu nedenle, çalışma mevzuatının Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarıyla uyumlu hale getirilmesi ve sosyal tarafların ortak beklentilerini karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmesi zorunludur. Demokrasi ve sosyal diyalog kültürünün güçlenmesi, ancak sendikal hakların tam anlamıyla güvence altına alınmasıyla mümkün olacaktır.
6. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kadroya geçirilen işçilerin, ücret, ikramiye ve diğer özlük hakları ile çalışma koşulları bakımından hâlen önemli eksiklikler bulunmaktadır. Bu eksiklikler, hem çalışanların yaşam standartlarını olumsuz etkilemekte hem de işyerlerinde çalışma barışını ve verimliliği zedelemektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarında kalıcı bir huzur ortamı ve adil bir çalışma düzeni tesis edilebilmesi için, söz konusu sorunların ivedilikle giderilmesi ve gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca kamuda hâlen taşeron işçisi olarak çalışanlar bulunmaktadır. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenlemesi dışında bırakılan işçilerin bir an önce kamuda kadroya alınmasını ve kamuda taşeron işçisi sorununun tamamen çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
7. 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminin (TES) kurulacağı belirtilmektedir. TES uygulaması, sosyal güvenliğin finansman sorunlarını çözmekten ziyade kamusal sosyal güvenlik yükümlülüğünü bireylere devretme riski taşımaktadır. Türkiye’nin mevcut ekonomik koşulları, gelir seviyesi ve işgücü piyasasının yapısı dikkate alındığında, sosyal güvenliğin bireyselleştirilmesi yönünde atılacak bu adımlar son derece risklidir. Bu yaklaşım, gelir eşitsizliklerini derinleştirme ve çalışan kesimi gelecekteki belirsizliklere karşı korumasız bırakma tehlikesi taşımaktadır. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, kamusal emeklilik sisteminin güçlendirilmesi ve devletin sosyal güvenlik alanındaki sorumluluğunun artırılması yönünde adımlar atılmasını talep etmektedir.
8. Çırak ve stajyerlerden yalnızca iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık sigortası primleri alınmakta, emeklilik açısından belirleyici olan uzun vadeli sigorta primleri ise mevzuat gereği yatırılmamaktadır. Bu nedenle, çıraklık ve stajyerlik döneminde yapılan sigorta girişleri emeklilik koşullarının belirlenmesinde dikkate alınmamakta ve bu durum erken yaşta çalışma hayatına adım atan gençlerin emeklilik haklarını olumsuz etkilemektedir. Çalışma hayatına fiilen katılan bu kişilerin emeklerinin karşılığını alabilmesi ve sosyal güvenlik sisteminde adaletin sağlanabilmesi için, çıraklık ve stajyerlik dönemlerinin emeklilik hesabında başlangıç olarak kabul edilmesini sağlayacak yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
9. 2023 yılında yürürlüğe giren Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesi, 8 Eylül 1999 öncesinde sigortalı olan çalışanlara yaş şartı aranmaksızın emeklilik hakkı tanıyarak önemli bir sorunu çözmüştür. Ancak bu tarihten yalnızca bir gün sonra sigorta girişi yapılan çalışanlar, mevcut mevzuata göre kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş koşuluna tabi olmaya devam etmektedir. Bu durum, aynı dönemde çalışma hayatına katılmış işçiler arasında ciddi bir adaletsizlik duygusu yaratmakta; “bir gün farkla” emeklilik hakkından mahrum kalan yüz binlerce emekçiyi mağdur etmektedir. Yasal düzenleme yapılarak bu mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
10. Banka promosyonları, işçilerin maaş ödemelerinin belirli bir banka aracılığıyla yapılması karşılığında, banka tarafından işyeri adına ödenen maddi katkılardır. Özel sektörde ve kamuda bulunan alt işverenlerin büyük bölümü, promosyon bedellerini kendi uhdesinde tutarak çalışanlara yansıtmamaktadır. Bu uygulama, eşitlik, hakkaniyet ve dürüstlük ilkelerine aykırı olduğu gibi, işçinin emeğinden doğan mali haklarının da ihlali anlamına gelmektedir. Bu nedenle, özel sektör işyerlerinde yapılan banka promosyon anlaşmalarından doğan tutarların, tamamının çalışanlara aktarılması gerekmektedir.
TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu olarak, yukarıda belirtilen tüm sorunların takipçisi olacağımızı, çalışanların haklarını koruma ve emek dünyasında adaletin sağlanması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Kaynak: https://www.turkis.org.tr/turk-is-baskanlar-kurulu-toplandi-18/
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- TÜRK-İŞ'den asgari ücret ve çalışma hayatına ilişkin 10 maddelik bildiri
- Ömer Çelik: 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü olarak ilan edildi
- Bahçeli'den, Terörsüz Türkiye, Gazze Soykırımı ve Cumhur İttifakı vurgusu
- AB'den Ukrayna'ya kış desteği: Enerji ve mali yardım paketi yolda
- Maria Zaharova, 1915 olaylarını "Soykırım" olarak nitelendirdi
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.