Site en üst
İstanbul
27 Aralık, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

Umut Berhan Şen: Türkiye, Esed sonrası tarihi fırsatın ortasında


Araştırmacı yazar Umut Berhan Şen, jeopolitik değerlendirmesinde, Suriye'de Beşar Esed rejiminin Aralık 2024'te çöküşünün üzerinden geçen bir yılı analiz etti.

Araştırmacı yazar Umut Berhan Şen, jeopolitik değerlendirmesinde, Suriye'de Beşar Esed rejiminin Aralık 2024'te çöküşünün üzerinden geçen bir yılı analiz etti. HTŞ liderliğindeki muhaliflerin Şam'a girmesiyle başlayan yeni dönemde ülkenin önemli bir dönüşüm yaşadığını belirten Şen, "Suriye, Esed sonrası inanılmaz bir değişim geçirdi" dedi. Şen, asıl odak noktasını Türkiye'nin post-Esed Suriye'deki konumuna ayırdı. Umut Berhan Şen ayrıca,"Ankara, şimdiye kadarki en güçlü konumunda. Suriye'deki en etkili dış aktör artık Türkiye" dedi.

UMUT BERHAN ŞEN'İN AÇIKLAMASININ TAMAMINI YOUTUBE'DAN İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ:

Ahmed el-Şara (eski adıyla Ebu Muhammed el-Colani) önderliğindeki geçiş hükümetinin ülkeyi yeniden yapılandırma çabalarına dikkat çeken Şen, uluslararası yaptırımların büyük ölçüde kalktığını vurguladı. ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere'nin yaptırımları gevşetmesi veya kaldırmasıyla Suriye ekonomisinin nefes aldığını ifade eden Şen, ticaretin patlama yaptığını ve Birleşmiş Milletler verilerine göre yaklaşık 1 milyon mültecinin evlerine döndüğünü kaydetti. Şam sokaklarında kutlamalar yapıldığını da ekleyen Şen, Ahmed el-Şara'nın çok sayıda yabancı ülkeye ziyaret gerçekleştirdiğini ve Beyaz Saray'ı ziyaret eden ilk Suriye lideri olduğunu belirtti.

Rusya'nın Suriye'deki üslerini koruduğunu, ancak İran'ın etkisinin büyük ölçüde azaldığını söyleyen Şen, geçiş sürecinin sancılı olduğuna işaret etti. Kuzeydoğu'da SDG entegrasyonunun Mart 2025 anlaşmasına rağmen tıkanıklık yaşadığını, Halep'te çatışmalar çıktığını, güneyde İsrail'in tampon bölgeyi genişlettiğini ve DAEŞ hücrelerinin hala aktif olduğunu dile getirdi. Mezhepsel gerilimler, insan hakları ihlalleri ve yüksek işsizlik gibi sorunlara da değinen Şen, altyapının yıkık olduğunu ancak yeniden inşanın başladığını vurguladı.

TÜRKİYE'NİN KONUMU ZİRVEDE

Şen, asıl odak noktasını Türkiye'nin post-Esed Suriye'deki konumuna ayırdı. "Ankara, şimdiye kadarki en güçlü konumunda. Suriye'deki en etkili dış aktör artık Türkiye" diyen Şen, Erdoğan-el-Şara görüşmelerinin zirve yaptığını, Hakan Fidan, Yaşar Güler ve İbrahim Kalın'ın son Şam ziyaretlerinin bunun göstergesi olduğunu belirtti.

Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü hedefleri hatırlatan Şen, şöyle sıraladı:

* PKK/YPG terör tehdidinin ortadan kaldırılması,
* Mültecilerin geri dönüşü,
* Ekonomik nüfuzun artırılması,
* Güvenlik kuşağının oluşturulması.

En kritik dosyanın SDG entegrasyonu olduğunu vurgulayan Şen, sürecin yavaş ilerlediğini ancak Türkiye'nin bireysel entegrasyon talebinin masada olduğunu söyledi. Savunma Bakanı Yaşar Güler'in "Gerekirse gerekeni yaparız" açıklamasını hatırlatan Şen, entegrasyonun Türkiye'nin istediği şekilde gerçekleşmemesi halinde operasyon ihtimalinin masada olduğunu ifade etti.

Mülteci dönüşünün başarılı olduğunu, yüz binlerce Suriyelinin Türkiye üzerinden vatanlarına döndüğünü belirten Şen, 2026'da bu sayının zirve yapacağını öngördü. Ticaretin 2025'te patlama yaptığını, ihracatın yüzde 54 arttığını, ortak ekonomi ve ticaret komitesinin (JETCO) kurulduğunu ve Türk firmalarının 11 milyar dolarlık sözleşme aldığını aktardı.

RİSKLER VE FIRSATLAR

Mezhepsel şiddet, DAEŞ'ın yeniden hortlama riski, İsrail'in tutarsız hamleleri ve SDG entegrasyonundaki tıkanıklığı ciddi tehditler olarak gösteren Şen, buna rağmen Türkiye'nin tarihi bir fırsatın ortasında durduğunu savundu. "Esed gitti, İran geriledi, Rusya Ukrayna nedeniyle reaksiyoner konumda. Sahada aktif tek aktör Türkiye" diyen Şen, Ankara'nın istediği politikaların yüzde 80'ini kabul ettirdiğini vurguladı.

Şen değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: "Eğer SDG entegrasyonu Türkiye'nin çizdiği çerçevede tamamlanırsa, Ankara 100 yıldır elde edemediği stratejik derinliği ve güvenlik kuşağını kalıcı olarak kazanacak. Bu, Cumhuriyet tarihinin en önemli jeopolitik hamlelerinden biri olacak. Türkiye, 2025'te Suriye'de açık ara kazanan taraf oldu ve önümüzdeki yıllar Ortadoğu'daki hakimiyetini konuşacağımız yıllar olabilir."

UMUT BERHAN ŞEN'İN AÇIKLAMASININ TAMAMINI YOUTUBE'DAN İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ:

Umut Berhan Şen'in açıklamasının tamamı şu şekilde:

Merhabalar değerli arkadaşlar, değerli dinleyiciler. Yine bir jeopolitik sohbetler podcasti ile sizlerle beraberim. İkinci bölümümüzde konumuz yine Suriye. Suriye nereye gidiyor? Şam'da neler oluyor? Buna bakmaya çalışacağız. 26 Aralık 2025'teyiz bugün ve tam bir yıl önce Aralık 2024'te Suriye'de tarihi bir kırılma yaşanmıştı. Esed rejimi çökmüş, HTŞ liderliğindeki muhalifler Şam'a girmiş ve Esed Rusya'ya kaçmıştı. Bir yıl geçti. Peki Suriye nereye gidiyor? Şam'da son durum ne? Özellikle Türkiye açısından bu değişim ne anlama geliyor? Gelin hep beraber analitik bir şekilde bu işi inceleyelim. Beraber kritik edelim. Kahvenizi alın ve dinleyin.

Öncelikle genel tabloya bakmak istiyorum. Suriye Esed'in düşüşünden bu yana inanılmaz bir dönüşüm yaşadı. Ahmed Elşare önderliğindeki geçiş hükümeti ülkeyi yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Yaptırımlar büyük ölçüde kalktı. ABD, Avrupa ve İngiltere birçok yaptırımı gevşetti, bazılarını kaldırdı. Ekonomik olarak nefes almaya başladı Suriye. Ticaret patladı. Mülteciler yavaş yavaş dönüyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre yaklaşık 1 milyon mülteci evlerine döndü. Şam sokaklarında kutlamalar yapıldı. Tabii uluslararası toplum yavaş yavaş bu işe destek vermeye de başladı. Ahmed Elşare birden fazla yabancı ziyarette bulundu. Pek çok ülkeye ziyarette bulundu. Hatta Beyaz Saray'ı ziyaret eden ilk Suriye lideri oldu bildiğim kadarıyla. Ve Rusya halen üslerini koruyor Suriye'de. Ama İran'ın etkisi de büyük ölçüde azaldı doğrusu. Bunu da görmek lazım. Ama her şeyde toz pembe değil tabii ki. Geçiş sancılı. Kuzeydoğu'da SDG entegrasyonu tıkanıklıkta. Mart 2025 anlaşmasına rağmen burada yıl sonu taahhüdüne rağmen ilerlemiyor süreç. Entegrasyon süreci durmuş gibi. Halep'te çatışmalar çıktı. Ateşkes sağlandı deniyor ama gerilim halen sürüyor. Güneyde ise İsrail tampon bölgeyi genişletiyor. Hava saldırıları ve baskınlar oluyor. DAEŞ hücreleri hala aktif. Son günlerde Şam kırsalında üst düzey isimler yakalanıyor ve öldürülüyor. ABD ile koalisyon operasyonları devam ediyor. Mezhepsel gerilimler özellikle Alevi ve Dürzi bölgelerinde travma yaratıyor. İnsan hakları ihlalleri raporları var. Ekonomi yeniden inşa ediliyor tabii ama altyapı yıkık. İşsizlik de yüksek.

Şimdi asıl konuya gelelim. Türkiye açısından bakarsak post-Esed sürecinde Ankara şimdiye kadarki en güçlü konumunda. Niçin mi? Çünkü Şara yönetimiyle ilişkiler zirvede. Erdoğan'la birden fazla görüşme var. Şubat'ta Ankara'da, Mayıs'ta İstanbul'da üst düzey ziyaretler olmuştu. Sürekli bizden de üst düzey heyetler Şam'a gidip geliyor. Daha yeni Hakan Fidan bir görüşme yaptı. Yaşar Güler ve İbrahim Kalın da yanındaydı. Hepsi ağırlandı. Bunların olumsuz haberlere çok itibar etmemek lazım. Bir takım komplo teorilerine, dedikodulara. Türkiye HTŞ'nin zaferinde kritik bir rol oynadı. Şara yönetimi, yeni Şara yönetimi bunun farkında ve Türkiye yavaş yavaş bu işin meyvesini toplayacak. Bence Suriye'deki en etkili dış aktör artık Türkiye arkadaşlar.

Peki Türkiye'nin yıllardır hedefleri neydi? 1. PKK/YPG terörünün bitmesi. Bu tehdidin ortadan kalkması. 2. Mültecilerin dönüşü. 3. Ekonomik nüfuz ve merkezi devletin kuruluşu. 4. Güvenlik kuşağı oluşturmak. Bu çok önemli. Güvenlikte en kritik dosya SDG entegrasyonu. Mart 2025 anlaşması var ama Aralık ayındayız ve süreç çok yavaş. Şam tümen, tugay şeklinde entegrasyon modelleri öneriyor. Türkiye bireysel entegrasyon diyor. Yani blok halinde değil. Savunma Bakanımız Yaşar Güler gayet net: "Gerekirse gerekeni yaparız" dedi. ABD arabuluculuk yapıyor sözde. Trump dönemiyle pozisyon yumuşadı gibi gerçi biraz. Bunu da görmek lazım. Eğer entegrasyon Türkiye'nin istediği gibi olursa ki Şara Ankara'ya yakın buna hiç şüphe yok. Ciddi bir diplomatik başarı olacak bu. Ama süreç tıkanırsa operasyon ihtimali masada. Bu çok net. Ve Türkiye herhangi bir sorun yaşamadan gerekeni asker olarak da yapabilecek kudrettedir. Bunu da kimse inkar edemiyor.

Mülteci dönüşü başarılı tabii. Bir yılda yüz binlerce kişi Türkiye'den vatanlarına, Suriye'ye döndü. Ekonomik iyileşme bunu teşvik ediyor. Bu sayının ben 2026'da artacağını, pik yapacağını, zirveye ulaşacağını düşünüyorum. Yani daha fazla Suriyeli vatanlarına dönecek. Ekonomik olarak tabii ticaret 2025 Mart'ından itibaren patlamış görünüyor. İlk aylar milyarlarca dolar, ihracat %54 artmış ve ortak ekonomi ve ticaret komitesi Ağustos'ta kuruldu. Gümrük projeleri, yatırım projeleri, enerji projeleri söz konusu ve Türkiyeli firmalar 11 milyar dolarlık sözleşme kaptılar. Enerji hatları, havalimanları, bunların yeniden inşası söz konusu. Ve Suriye Türkiye üzerinden Arap dünyasına bağlanıyor.

Artık tabii analitik olarak Türkiye avantajlı. Şara pragmatikleşti artık kısmen bizim tabii yönlendirmemizle. Rusya ve İran eskisi kadar güçlü değil. İran eski gücünde kesinlikle değil Suriye'de. ABD burada tabii biraz siyasi mentorluk yapmaya çalışıyor. Ne kadar samimi olduğu tartışılsa da Arap ülkeleri devrede. Katar gibi ülkeler devrede. Ama Türkiye çok önde şu an Suriye'de. Olumsuz durumlara rağmen, ufak tefek olumsuzluklara, bir takım geç kalınmışlıklara rağmen böyle riskler ne peki? Mezhepsel şiddet, DAEŞ terörü, DAEŞ'ın hortlama riski, İsrail'in hamleleri, gerilimi tırmandıran tutarsız İsrail'in tutarsız yaklaşımları. Bunlar tabii ki ciddi Suriye'nin geleceği ile ilgili ciddi tehdit ve SDG'nin entegrasyon sürecinin şimdilik tıkanmış olması.

Ama sonuç olarak Türkiye şu anda Suriye'de tarihi bir fırsatın tam ortasında duruyor. Bir yıl önce kimse bunu bu kadar net göremezdi. Esad gitti, İran geriledi. Rusya eskisi kadar Suriye'de baskın değil, reaksiyoner tavır veremiyor. Belirleyici tavır şimdilik veremiyor. Çünkü Ukrayna'da Rusya'nın başı dertte Ukrayna savaşıyla uğraşıyor. ABD arabuluculuk yapıyor ama tamamen sahada değil. İşte bir takım sevkiyatlar var. DAEŞ sebebiyle DAEŞ'ın Palmira saldırısı sonrası. Tabii ciddi bir operasyon geleceğini de ben DAEŞ'e karşı düşünüyorum. Uluslararası koalisyon güçleri ciddi bir operasyon yapabilir. Belki bu Suriye'deki tüm aktörlerin de DAEŞ'e karşı birleşmesine sebep de olabilir. Tabii sahada bugün aktif tek bir aktör var. O da Türkiye yani biziz.

Tabii Ankara zaten istediği politikaların %80'ini masaya koydu ve kabul ettirdi. Bugüne kadar HTŞ pragmatikleşti. Çünkü Türkiye böyle istedi. Mülteciler yavaş yavaş dönüyor. Çünkü Türkiye kapıları açtı ve güvenliği, güvenlik kuşağını, güvenlik koridorunu sağlayabildi. Ticaret patladı. Yeniden inşa projeleri var. Yavaş yavaş gerçekleşiyor bunlar. Türk firmaları çabalıyor. Çünkü ekonomi ve ticaret komitesinin anlaşması imzalandı. Ortak ticaret ve ekonomi komitesinin anlaşması olan JETCO dediğimiz bu anlaşma imzalandı ve Ankara buna yön veriyor.

Tabii geriye tek bir dosya kaldı. Büyük bir dosya bu. SDG'nin entegrasyon süreci. İşte burada kritik bir eşik var. Eğer Ahmed Elşare yönetimi Türkiye'nin çizdiği çerçevede bu entegrasyonu tamamlayabilirse ki tüm işaretler bence bunu gösteriyor. Ankara Suriye'de 100 yıldır elde edemediği stratejik derinliği ve güvenlik kuşağını kalıcı olarak kazanacak. PKK/YPG terör tehdidi sınırdan içeri çekilecek. Belki de tarih olacak. Buna çok yakınız. Bu sadece bir askeri zafer olmayacak. Başarılırsa Türkiye'nin bölgesel liderlik iddiasının somut bir kanıtı olacak.

Eğer süreç tıkanırsa ne olacak? Türkiye'nin eli halen güçlü. Operasyon tehdidimiz bizim masada. Diplomatik baskımız zirvede. Şara'nın Ankara'ya borcu ortada. Kimse Türkiye'yi de baypas edemez. Ve Şara da Ankara'ya olan borcunun farkındadır. Kısacası Türkiye Suriye'de kazanan taraf oldu. 2025'te hem de açık ara kazandı. Bu sadece bir dış politika başarısı değil. Cumhuriyet tarihinin önemli jeopolitik hamlelerinden biri oldu. Eğer her şey olduğu gibi giderse, doğru konfigüre edilirse önümüzdeki yıllar Türkiye'nin Ortadoğu'daki ağırlığını değil sadece hakimiyetini de konuşacağımız yıllar olabilir. Özellikle Kalkınma Yolu projesi bütün bölgeye yayılırsa. Ben buna inanıyorum arkadaşlar. Türkiye bu şansı çok iyi kullanıyor ve kullanmaya devam edecek. Artık Suriye'nin geleceği büyük ölçüde somut bir şekilde, şeffaf bir şekilde ilerleyecek bence. Ve Ankara bu sürece yön veren en kilit aktör konumunda.

İlerleyen günlerde Suriye konusu, SDG'nin entegrasyonu mevzusu çok su kaldıracak gibi yine bu mecradan podcast ve videolarla sizlerle buluşmaya devam edeceğim efendim. Esenlikler dilerim.

UMUT BERHAN ŞEN'İN AÇIKLAMASININ TAMAMINI YOUTUBE'DAN İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ:

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!