Av. Erdem Cömert yazdı: Aleviliği Cumhuriyet’e karşı kullanmak

Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Av. Erdem Cömert, Aydınlık Gazetesi'ndeki köşe yazısında, son dönemde Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu çevresinde yürütülen tartışmaların Aleviliği Cumhuriyet karşıtlığına sürükleme girişimi olduğunu vurguladı.
Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Av. Erdem Cömert, Aydınlık Gazetesi'ndeki köşe yazısında, son dönemde Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu çevresinde yürütülen tartışmaların Aleviliği Cumhuriyet karşıtlığına sürükleme girişimi olduğunu vurguladı.
Cömert, yazısında şu görüşlere yer verdi: "Bu tartışmalar, Aleviliği Cumhuriyet ve laiklik karşıtı bir hatta sürükleme çabasının ideolojik araçları haline getirilmektedir. Oysa Alevi-Bektaşi tarihini bilen herkes için gerçek nettir: Tarikatların egemen olduğu bir düzende Alevilere yaşam hakkı yoktur."
Tarihsel çatışmayı hatırlatan Cömert, Aleviliğin Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim'le başlayan süreçte kamusal alandan dışlandığını, 1826'daki Vak'a-i Hayriye ile Bektaşi dergâhlarının kapatılıp Sünni tarikatlara devredildiğini belirtti. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise Alevi-Bektaşi inanç merkezlerinin zaten özerkliğini kaybetmiş olduğunu ifade etti.
Tekke ve Zaviyeler Kanunu Alevilere Zarar Vermedi
Cömert, 1925'te çıkarılan Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu'nun hiçbir Alevi-Bektaşi dergâhını kapatmadığını veya gasp etmediğini savunarak, "Bu kanun, Alevilere yönelik bir yasak değil; Alevileri tarih boyunca baskılayan tarikat düzeninin siyasal etkisini sınırlayan bir adımdır. Alevi-Bektaşi toplumu açısından bir kayıp değil, nefes alma alanı yaratmıştır" dedi.
Tarikatların güçlendiği dönemlerde Alevilerin sistematik olarak hedef alındığını örneklerle anlatan Cömert, yakın tarihte FETÖ döneminde yaşanan fişlemeleri de hatırlattı.
"Aleviler Koçbaşı Yapılmak İsteniyor"
Güncel tartışmalara değinen Cömert, kanunun kaldırılmasını Alevilerin talebi gibi sunanların aslında tarikat ve cemaatlerin özlemini dile getirdiğini belirterek, "Aleviler bu süreçte yalnızca bir koçbaşı olarak kullanılmak istenmektedir. Laiklik ve Cumhuriyet karşıtı odaklarla aynı cepheye düşmek, Alevilerin tarihsel kazanımlarını tehlikeye atmaktadır" uyarısında bulundu.
Laik Cumhuriyet Alevilerin Güvencesi
Yazısını şu sözlerle tamamlayan Cömert: "Cumhuriyet, Aleviyi kul olmaktan çıkarıp yurttaş yapmıştır. Laiklik, yüzyıllardır maruz kaldığı tarikat baskısına son vermiştir. Tarikatlar ve tekkeler varsa Alevilere yaşam hakkı yoktur. Alevilerin güvencesi, laik Cumhuriyet'tir. Bize düşen, mezheplerin değil yurttaşlığın esas alındığı, gericiliğe karşı laik Cumhuriyet temelinde birliktir."
Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Av. Erdem Cömert, Aydınlık Gazetesi'ndeki köşe yazısı şöyle:
ALEVİLİĞİ CUMHURİYET’E KARŞI KULLANMAK
Son dönemde Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu üzerinden yürütülen tartışmalar, yalnızca hukuki ya da tarihsel bir değerlendirme olmanın çok ötesine geçmiştir. Bu tartışmalar, Aleviliği Cumhuriyet ve laiklik karşıtı bir hatta sürükleme çabasının ideolojik araçları haline getirilmektedir. Oysa Alevi-Bektaşi tarihini bilen herkes için gerçek nettir: Tarikatların egemen olduğu bir düzende Alevilere yaşam hakkı yoktur.
TARİKAT DÜZENİ VE ALEVİLİĞİN TARİHSEL ÇATIŞMASI
Aleviliğin bu topraklardaki tarihsel serüveni, tarikatçı Sünni anlayışla sürekli bir çatışma içinde geçmiştir. Sorunun kaynağı ne Cumhuriyet’tir ne de laikliktir. Osmanlı Devleti Safevi devletiyle yaşadığı askeri ve siyasi mücadeleler sırasında bir tercihe zorlanmıştır.
Yavuz Sultan Selim’le birlikte bu tercih kesinleşmiş; Alevilik kamusal alanın dışına itilmiş, baskı ve tehdit altında yaşamaya zorlanmıştır. Alevi toplulukları, bu süreçten sonra Anadolu’nun belirli bölgelerine çekilerek varlıklarını sürdürmüştür. Kızılırmak yayı, Tunceli ve çevresi, Emlek yöresi, Toroslar ve Kaz Dağları bu tarihsel geri çekilmenin coğrafi izleridir.
Aleviler için bu geri çekilme bir tercih değil, hayatta kalma zorunluluğudur.
VAK’A-İ HAYRİYE: BEKTAŞİLİĞE YÖNELİK DEVLET MÜDAHALESİ
1826’da yaşanan ve “Vak’a-i Hayriye” olarak adlandırılan süreç, yalnızca Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması değildir. Aynı zamanda Bektaşiliğe yönelik kapsamlı bir devlet müdahalesidir. Bektaşi dergâhları kapatılmış, mühürlenmiş ya da Sünni tarikatların denetimine verilmiştir.
Hacıbektaş’taki merkez dergâh, Cumhuriyet’ten çok önce Nakşibendi şeyhlerinin kontrolüne bırakılmıştır. Tire’deki Bektaşi tekkeleri başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde dergâhların mal varlıklarına el konulmuş, erkân yürütmeleri yasaklanmıştır. Abdal Musa Tekkesi dahi bu uygulamalardan muaf tutulmamıştır.
Burada söz konusu olan Aleviliğin ortadan kaldırılması değil; Aleviliğin kamusal alandan silinmeye çalışılmasıdır. Alevilik, tüm bu baskılara rağmen binlerce yıllık toplumsal hafızası içinde yaşamaya devam etmiştir.
TEKKE VE ZAVİYELER KANUNU: GERİCİ DÜZENİN SINIRLANDIRILMASI
Öncelikle şu gerçek açıkça ifade edilmelidir:
Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu nedeniyle kapatılmış, işlevsizleştirilmiş ya da gasp edilmiş bir Alevi-Bektaşi dergâhı yoktur.
Çünkü Alevi-Bektaşi inanç merkezleri, Cumhuriyet’e gelindiğinde zaten özgür ve özerk yapılar olmaktan çıkarılmıştır. Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Alevilere yönelik bir yasak değil; Alevileri tarih boyunca baskılayan tarikat düzeninin siyasal etkisini sınırlayan bir adımdır.
Bu yönüyle söz konusu kanun, Alevi-Bektaşi toplumu açısından bir kayıp değil; nefes alma alanı yaratmıştır.
TARİKATLAR VARSA ALEVİLERE YAŞAM HAKKI YOKTUR
Bu tespiti romantize etmeye gerek yoktur. Tarih yeterince açıktır. Tarikatların güç kazandığı her dönemde Aleviler hedef olmuştur. Aleviler “sapkın”, “mürted”, “tehdit” olarak görülmüş; dışlanmış, saldırıya uğramış, katledilmiştir.
Bu durum yalnızca Osmanlı’ya özgü değildir. Yakın tarih de aynı gerçeği doğrulamaktadır. Tarikat ve cemaatlerin devlet içinde örgütlendiği her süreçte Alevi düşmanlığı sistematik hale gelmiştir. Özellikle FETÖ yapılanmasının etkili olduğu yıllarda “devleti Aleviler ele geçirdi” yalanı üzerinden binlerce insan fişlenmiş, kamusal alandan tasfiye edilmiştir.
Bu hafıza hâlâ tazedir.
ALEVİLER KOÇBAŞI YAPILAMAZ
Bugün Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nun kaldırılmasını isteyenler, bu talebi Alevilerin talebi gibi sunmaya çalışmaktadır. Oysa bu talep, Alevilerin değil; tarikatların ve cemaatlerin tarihsel özlemidir. Aleviler bu süreçte yalnızca bir koçbaşı olarak kullanılmak istenmektedir.
Alevi toplumunun temsilcisi olduğunu iddia edenlerin, laiklik ve Cumhuriyet karşıtı odaklarla aynı cepheye düşmesi, Alevilerin tarihsel kazanımlarını tehlikeye atmaktadır.
LAİK CUMHURİYET: ALEVİLER İÇİN YAŞAM ALANI
Cumhuriyet, Aleviler açısından bir rejim değişikliğinden ibaret değildir. Cumhuriyet, Aleviyi kul olmaktan çıkarıp yurttaş yapmıştır. Laiklik, Alevilerin yüzyıllardır maruz kaldığı tarikat baskısının devlet eliyle sürdürülmesine son vermiştir.
Bugün Alevilerin eşit yurttaşlık talebi, tekke ve zaviyelerin yeniden açılmasında değil; laik Cumhuriyet’in kararlılıkla savunulmasındadır.
Sonuç açıktır:
Tarikatlar ve tekkeler varsa Alevilere yaşam hakkı yoktur.
Alevilerin güvencesi, laik Cumhuriyet’tir.
Bize düşen, mezheplerin değil yurttaşlığın esas alındığı, gericiliğe karşı laik Cumhuriyet temelinde birliktir.
Aşk ile...
Kaynak: Aydınlık Gazetesi
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- Av. Erdem Cömert yazdı: Aleviliği Cumhuriyet’e karşı kullanmak
- Ardan Zentürk, Bakü - Moskova gerginliğini aktardı
- Munzur Üniversitesi'nde Alevilik ve Bektaşilik temalı öğrenci resim sergisi açılıyor
- AVF'nin düzenlediği 2. Uluslararası Alevi Sinema Günleri sona erdi
- Karacaahmet Derneği genel kurulunda kavga çıktı!
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN







Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.