İstanbul
19 Temmuz, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

İNANÇ EĞİTİMİ GEREKLİ Mİ?

17 Temmuz 2025, Perşembe 21:39

İnanç özgürlüğünün en temel unsuru, ibadet hürriyeti ise, ikinci en önemli unsuru da inancın gelecek kuşaklara özgürce aktarılmasının herhangi bir kısıtlama olmaksızın yerine getirilmesidir.

Dini eğitimin okullarda verilmesi konusunda, dinsizliği benimseyen kimi sosyalist ülkeler dışında, dünyanın büyük çoğunluğunda mutabakat vardır.

Son dönemde gelişen yeni bir pedagojik yaklaşım, tek yanlı ve aidiyete dayalı dini eğitim yerine, inançla ilgili temel değerler sistemini aktaran, inançların tarihini ve içeriğini öğreten bir ders programı oluşturmayı ön görüyor.

Nitekim, Türkiye’de de dini eğitim bu yeni yaklaşıma uygun olarak yeniden düzenlendi.

Bunun yanında, öğrencinin aidiyetine uygun dini eğitim ise ek derslerle ve seçmeli olarak ve kimi ülkelerde ise okullarda değil, ibadethanelerde sunuluyor.

TÜRKİYE’DE DİNİ EĞİTİM

Türkiye’de dini eğitim konusunda uzman ve yetkili iki temel kurum var. Birisi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak okul müfredatını oluşturan “Din Öğretimi Genel Müdürlüğü”.

Diğeri ise, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı “Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü” altında kurulan birim olan “Çocukluk Dönemi Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanlığı”dır.

Çocukluk Dönemi Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanlığı, il müftülükleri ve camiler aracılığı ile 4-6 yaş grubu, 7-10 yaş grubu ve 11-14 yaş grubu çocuklara yönelik Kur'an kursları açıyor; din ve değerler eğitimi veriyor.

MEB bünyesinde çalışan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ise, görevini Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in ortaya koyduğu “2024-2028 Stratejik Planı” çerçevesinde “tüm farklılıkları dikkate alarak bireylerin zihinsel, bedensel, sosyal ve Türkçe dil gelişimini destekleyen, ülkemizin ihtiyaç duyduğu iş gücünü karşılayan, becerileri ölçen yeni bir eğitim sistemi ile millî, manevi ve kültürel değerlerine bağlı, sağlıklı nesiller yetiştirmek” olarak belirlemiş.

Her çocuğumuzu bir Türkiye olarak” değerlendiren Bakan Tekin, “maarif davası”nı “bir taraftan öğrencilerin şahsiyet gelişimini önceleyerek geçmişine bağlı, geleceğin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, güçlü ve sağlıklı bir benlik bilincine sahip nesiller yetiştirip diğer taraftan da dünya ile rekabet edebilir” donanıma ulaştırmak olarak tanımlıyor.

ALEVİ BEKTAŞİ STK’LAR İNANÇ EĞİTİMİNE KARŞI MI?

Alevi Bektaşi toplumunun kafasının en karışık olduğu konulardan birisinin de dini eğitim alanı olduğu anlaşılıyor.

İnkarcı cephe”nin talepleri arasında Alevi inançlı öğrencilere yönelik dini eğitime kesinlikle yer verilmiyor!

Hatta, Alevi Bektaşilerin şu gerçeği de bilmesi gerekir ki, inkarcı cephenin liderleri Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin ile yaptıkları görüşmede açıkça dini eğitime karşı olduklarını ifade etmişler!

Son dönemde “İnkarcılar” tarafından sosyal medyada dolaştırılan ve Alevilerin talepleri olduğu iddia edilen bir metin var.

Buna göre;

1- Cemevlerinin ibadethane statüsü yasal olarak tanınmalı,

2- Zorunlu din dersleri kaldırılmalı,

3- Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı,

4- Madımak Oteli bir utanç müzesine dönüştürülmeli,

5- Alevi katliamlarıyla yüzleşilmeli ve toplumsal hafızada adalet tesis edilmeli,

6- Alevi dergahları Alevilere iade edilmeli.

Bu taleplerde Alevi Bektaşilerin geleceğini etkileyecek hiçbir konu bulunmayışı, bizleri temsil ettiğini iddia eden çevrenin vizyon ve kapasiteleri hakkında yeteri kadar fikir veriyor.

Regressif sloganlarla negatif enerji yaratarak siyasi tiyatro sahneleyen bu zatların Alevi Bektaşilerin geleceğinde yer alamayacağını söylemek de bu nedenle, bir kehanet olmaz.

Ancak, inanç ile ilgili iki talebe yine de yakından bakalım.

1984 Anayasası ile zorunlu hale gelen ve adı ile içeriği değiştirilen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” (DKAB) dersinde özellikle 2000’li yılların ilk on yılında büyük değişiklikler yapıldı.

Özellikle son değişikliklerin hedefi, DKAB dersini “inançla ilgili temel değerler sistemini aktaran, inançların tarihini ve içeriğini öğreten bir ders programı” haline getirmekti.

Diğer talep ise, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasıdır. Bu talebin Alevi Bektaşilerin dini inançları veya inanç eğitimi ile uzaktan yakından bir bağı olmadığı açıktır.

ALEVİ İNANÇLI ÖĞRENCİLER İÇİN DİNİ EĞİTİM

İnkarcılarçocuklarımızın inanç eğitimi ihtiyacını görmezden gelseler de, bu konu her bir ailenin temel sorunlarından birisidir.

Bu noktada, Alevi Bektaşi inançlı öğrencilerimize seçmeli ders olarak inanç eğitimi sunulması talebini dile getiren tek kuruluşun, benim de genel sekreter olarak görev yaptığım Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu olduğunun altını çizmek zorundayım.

Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi dolayısıyla yayımladığı kutlama mesajında, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı'nın “varlığının yasa ile perçinlenmesi ve görev tanımının genişletilerek müstakil ve etkin bir Başkanlık oluşturulması”, “Alevi öğrencilerimizin inanç eğitimine yönelik seçeneklerin seçmeli dersler arasına alınması” ve “Alevi inançlı yurttaşlarımıza yönelik radyo ve TV kanallarının TRT araclığı ile yayına sokulması” temel talepler olarak ifade edilmişti.

Anayasamızın 24. maddesinde inanç eğitimi ile ilgili olarak hüküm şöyledir: “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

Dolayısı ile Alevi Bektaşi öğrencilerin inanç eğitimi ihtiyacının da devlet tarafından yerine getirilmek zorunluluğu vardır.

Bu noktada, inanç eğitiminin tek başına anayasal hüküm çerçevesinde bir zorunluluktan kaynaklandığı şeklinde ifade edilmesi yanlış olur.

Aslolan, doğal insan hakları kapsamında bulunan inanç özgürlüğü çerçevesinde her bireyin kendi inancını öğrenme hakkının yasalara uygun olarak yerine getirilmesidir.

Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi, Alevi Bektaşilerin de kendi inançlarını öğrenmek özgürlüğünden faydalanmak haklarıdır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum