ALEVİ RAPORU NİÇİN HAZIRLANDI?
19 Kasım 2025, Çarşamba 13:371 Kasım 2025 tarihinde Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu tarafından kamuoyuna sunulan “Alevi Raporu Görüşler ve Beklentiler” başlıklı metin hem Alevi Bektaşiler arasında ve hem de siyasi çevrelerde büyük yankı yarattı.
Toplumsal sorunlara bütünleşmeci, birlikçi ve çözüm odaklı yaklaşan “Alevi Raporu Görüşler ve Beklentiler” metni tam 31 Alevi ocağının temsilcilerinin, 7 federasyonun yönetim kurullarının, bileşenlerinin ve 130 vakıf, cemevi ve STK’ların fikri katkısı ile hazırlandı.
Görüşler ve beklentiler hukukçularımız, akademisyenlerimiz ve aydınlarımızın derinlikli analizleri ile yoğruldu ve taleplere dönüştü.
Devleti, yönetişimi, mevzuatı ve yasaları bilen, en önemlisi de sorunları birinci elden, kaynağından tespit eden böylesi çapta bir ekibin aylarca süren alın terinin meyvesidir, “Alevi Raporu Görüşler ve Beklentiler” metni.
Bu noktadan değerlendirdiğimizde, hakkını teslim etmeliyiz ki, Alevi Bektaşiler Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, taleplerini ifade eden bu nitelikte ve kapsamda bir metin ortaya koydular.
* * *
2022 yılında “Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” içerisine, çeşitli kanunlarda cemevlerine devlet tarafından hizmet verilmesini içeren yasal düzenlemeler eklendiğinde muhalefet bunu desteklemek ve hatta genişletmek yerine, karşı çıkmayı, reddetmeyi ve teklifi Anayasa Mahkemesine götürmekle tehdit etmeyi tercih etti!
Nitekim götürdüler de!
CHP, başında bugünkü İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu’nun olduğu bir ekiple, “Alevilerin hizmet alması gereken kurum Diyanet İşleri Başkanlığı’dır” gerekçesi ile, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu!
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve bunların üst kuruluşu Alevi Bektaşi Federasyonu da TBMM önünde bir protesto gösterisi yaptılar.
Bütün Türkiye’den toplayabildikleri hepi topu 300 kadar kişiyle Alevi Bektaşileri temsil etmek iddiasındaki bu kuruluşların girişimi de, siyasi muhalefetin “Anayasa Mahkemesi şantajı” da sonuçsuz kaldı.
“Torba Yasa”ya eklenen 3194 sayılı İmar Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 28603 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişikliklerle cemevlerinin devlet kurumlarının diğer ibadethanelere verdiği hizmetlerin aynısını ve aynı koşullarda cemevlerine de vermesinin önü açıldı.
Dahası; 9 Kasım 2022 tarihinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı resmen kuruldu.
Yapılan yasal düzenlemelerin yanında, cemevlerinin devlet hizmetlerinden faydalanma ve kültürel, sosyal, bilimsel çalışmalara katılımı da sağlanmış oldu.
* * *
Böylece, 15 Temmuz 2016’da teşebbüs edilen hain FETÖ darbesi sonrasında başlatılan milli bütünleşme hamlesinde önemli bir eşik aşılmış oldu. Alevi Bektaşilerin devlet nezdindeki “yok sayılma” statüsü “var”a çevrilmiş ve ayrıca da, devletin dini kurumlara verdiği hizmet ve desteklerin cemevlerine de verilmesi “yasal hak” olarak tanımlanmış oldu.
100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu bir “devrim niteliğinde” gelişme idi.
Ancak, paradoks oluşturan konu, Alevi Bektaşilerin içerisinde kendilerini “devrimci” sayanlar “istemezük!” diyerek itiraz ederken, geleneksel Alevi Bektaşi inancının temsilcilerinin bu yeni yasal düzenlemeleri coşkuyla sahiplenmesi oldu!
* * *
Alevi Bektaşiler ile devlet ilişkilerini kökten değiştiren bu düzenlemeler elbette yeterli değildi.
Elbette, bu yapılanlar sadece bir başlangıç olabilirdi.
Elbette, daha alınacak çok yol vardı.
Ama, suyun yönü değişmişti bir kere!
Bundan sonra, Alevi Bektaşileri devlet ve millet uyumu içerisinde, muhataplık ilişkisinin tanımlandığı koşullarda haklarını talep etmek, koşullarını iyileştirmek, çağdaş normlara uygun inanç yaşamını tesis etmek için çaba içerisinde görebilecektik.
Nitekim, Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu’nun 30 kadar yasada daha yapılması gereken değişikliklerle ilgili çalışmaları devam ediyor.
Zamanı geldiğinde yasa değişiklikleri ile ilgili önerilerimizi başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, devlet yetkililerine ve kamuoyuna sunacağız.
* * *
Bu noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dirayetini, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kararlı desteğini, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedefe odaklı azmini anmadan geçmek olmaz.
Alevi Bektaşilerin “100 yıllık yalnızlığı”nın kırılmasında ana rol, bu üçlünün Türkiye tarihinin bir noktasında buluşmasındadır.
Erdoğan’ın Alevi Bektaşilerin statüsü konusunda önceki yıllarda yaptığı açıklamaları, Bahçeli’nin cemevlerinin ibadethane olarak tanınması gerektiği yönündeki tutumunu ve Soylu’nun milli birlik ve beraberlik hususundaki hassasiyetini biliyoruz.
Tek tek bireylerin düşüncelerinin ortak bir sinerji yaratarak Türkiye’nin neredeyse “kabuk bağlayan” bu yarasını tedavi etmek ancak 2016’dan sonra mümkün olabilmişti.
* * *
Bu noktada, 3 yıla yakın bir zaman diliminde, neredeyse 50 bin kilometre yapıp, köy köy gezerek Türkiye’yi tarayan ve Alevi Bektaşi yerleşimlerini ve cemevlerini ilk kez resmi formatta tespit eden çalışmanın yürütücüsü ve Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurucu başkanı Ali Arif Özzeybek’in hem “Alevi tabelası” altında faaliyet yürüten devlet düşmanı bir takım odakların kışkırtmalarına, hem de “mezhepçilik fitnesi” ile çalışmaları baltalamaya fırsat kollayan kesimlerin direncine karşı başarılı bir sınav verdiğini de belirtmek gerekir.
Aynı şekilde, 2 yıla yakın görev süresinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı tüm Alevi Bektaşilere dokunan, hizmet veren bir noktaya taşıyarak topluma benimseten ve kahir ekseriyetin sahiplenmesini sağlayan Ali Rıza Özdemir’in çalışmaları ile bugün artık yeni bir dönemin başladığının tüm taraflarca kabul edildiğini söyleyebiliriz.
Bu sayede, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı varlığı ile tereddütlü kesimleri de ikna etmiş, hizmet ve desteklerinin ölçüsü, niteliği ve hakkaniyeti ile değerlendirilecek, ihtiyaç duyulan ve ihtiyaçları karşılayan bir kurum haline gelmiştir.
* * *
İşte, tam bu noktada, artık Alevi Bektaşilerin de bürokrasiyi, mevzuatı ve yasaları bilerek ve bu çerçevede gerekçelendirerek haklarını ve statülerini iyileştirme girişimlerini başlatmaları gerekmektedir.
Slogan atarak talep etmek dönemi kapanmıştır.
“Kahrolsun/yaşasın” dairesinde Alevi Bektaşilerin söyleyecek sözü yoktur. Tersine, yasal haklarının genişletilmesi ve iyileştirilmesi için hukuksal çerçeveyi lehimize iyileştirecek bilgiye, tecrübeye ve samimi ikrara sahip yetkin ve uzman kadrolara ihtiyacımız vardır.
Hangi yanlışı yapmamamız gerektiğini göstermek için bir örnek vereceğim: Alevi Bektaşi Federasyonu’nun sitesinde “ABF’nin talepleri” başlığı altında sıralanan listenin birinci maddesinde “Alevi kimliğini resmen tanınmalıdır.” diyor. Ancak, yine aynı listenin son maddesinde ise, “Devlet “Alevilik” hakkında tanım getirmek ve Aleviliği devletleştirme projesinden vazgeçmelidir.” diyor!
Bu beylere sormak gerekir: devlet Aleviliği “resmen” tanıyacaksa, nasıl olacak da, Alevilik hakkında tanım getirmeyecek?
Tanımak ve tanım sözcüklerinin aynı kökten olduğunun dahi farkında olmayanlar Alevi Bektaşilerin taleplerini temsil ettiklerini iddia ediyorlar!
Ne istediğini bilmeyen, sloganla Alevi Bektaşi toplumunun zamanını ve enerjisini çalan, toplumsal hak mücadelesinin doğasını ve gereklerini uygulamak yerine, bazı siyasi partilerin militan devşirme dükkanlarına dönüşen yapıların gerçek sorunlarımızı ve taleplerimizi kavramaktan da, ifade etmekten de uzak oldukları ortada.
* * *
Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu’nun farkı, toplumun ihtiyaçlarını yine toplumdan öğrenerek, bunları inanç önderleri, akademisyenler, hukukçular ve aydınlarla birlikte erişilebilirlik ve gerçekleşebilirlik kıstaslarını da göz önünde bulundurarak toplumsal talepler şeklinde formüle etmesi ve çözüm üretmek amacıyla yetkili makamların önüne koymasıdır.
Aynı şekilde, Cumhurbaşkanlığı Sosyal ve Gençlik Politikaları Kurulu üyesi olarak çalışmalarını sürdüren Dr. Ali Arif Özzeybek'in kendi ekibiyle bir Alevi Raporu hazırlamış olmasını da, yeni dönemin ruhunu doğru anlayan bir katkı sunma girişimi olarak değerlendirmek gerekir. Kendisine ve ekibine emekleri ve katkıları için teşekkür ediyoruz.
Türkiye’nin 15 Temmuz öncesi ülke olmadığını ve bir daha o noktaya geri dönüş olmayacağını defalarca yazdım.
Ekonomik, siyasi ve kültürel milli bağımsızlığını adım adım gerçekleştiren bir ülke, elbette ki, Alevi Bektaşiler gibi milyonlarla ifade edilen bir toplumu daha fazla görmezden gelemezdi.
Bugün dünden ileri, yarından geri bir noktadayız.
Ama, yönümüz bellidir: Devleti ve milleti ile bütünleşmiş, bu ülkenin saygın öz evlatları olarak Türkiye’nin geleceğinde söz ve karar sahibi olmak.


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum