DOSTUM DOSTUM - YOLUN VE YOLCUNUN SIRRI
09 Ağustos 2025, Cumartesi 12:33Anadolu’nun bağrından kopup gelen türküler vardır ki, söylenirken yalnızca kulaklara değil, gönüllere de dokunur. “Dostum Dostum” şiiri de bu türdendir.
Fakat burada söylenen “dost” yalnızca dünyadaki bir yoldaş değildir; bu dost, bazen ilahi bir isim, bazen ruhun ezelden tanıdığı bir yansıma, bazen de hakikat yolunun kendisidir.
Dost kavramı, tasavvufta çok katmanlıdır. Bir katmanda dost, insanın hayatında güvenle yaslandığı kimsedir. Diğer katmanda ise dost, Yaradan’ın kendisidir.
Yunus Emre, “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” derken, dostluk bağının kökünü ilahi sevgiden aldığını işaret eder.
Anadolu köylerinde, dost kelimesi sadece arkadaş anlamına gelmez. Dost, derdini anlatabildiğin, gurbetteyken memleketten selam getiren, seni sen olduğun için seven kimsedir.
Ama aynı zamanda, gönlünü temizleyen, seni yanlış yollardan çekip çıkaran bir manevi pusuladır.
Ezoterik öğretiler, dostun aslında bir “ayna” olduğunu söyler. Onun sözleri, senin içindeki gerçeğin yankısıdır. Onun gülüşünde kendi neşeni, onun hüznünde kendi yaralarını görürsün. Bu nedenle dostluk, bir sahiplenme değil, bir karşılıklı uyanış sürecidir. İki insan, birbirinin varlığında kendi özünü keşfeder.
Tasavvufta “yol” ve “yolcu” kavramları iç içedir. Yol, hakikate uzanır; yolcu ise bu yolda dostlarla sınanır.
Gerçek dost, yoldaşını yolda bırakmaz. Onu bazen omuzlar, bazen önünden gider, bazen de geriden gelerek korur. Bu yüzden Mevlânâ, “Dost acı söyler” derken, aslında dostun yol gösterici görevini anlatır. Acı söz, kırmak için değil; uykudaki ruhu uyandırmak içindir.
Anadolu’nun saz şairleri, dostluğu çoğu zaman meclislerde, uzun gecelerde, köy odalarında dillendirirdi. Dize dize anlatılan bu dostluk, hem dünyevi hem de uhrevi bir bağdır.
Çünkü dostluk, insanın ömründe bir kere karşısına çıkan nadir hazinelerden biridir. Kimi dost, bir çocukluk arkadaşıdır; kimi dost ise bir dergahta tanışılan ve ömür boyu gönül bağı kurulan yoldaştır.
Ezoterik geleneklerde ise dost, “içsel rehber” olarak anılır. Bu, bazen rüyada yol gösteren bir figür, bazen de hayatta karşılaştığın bir öğretmen olabilir. Kimi zaman da dost, bizzat kendi yüksek benliğindir. İnsan, kendi öz benliğiyle dost olmayı başardığında, dünyanın en büyük sırlarından birini çözmüş olur.
Bugün, modern zamanlarda dostluk kavramı çoğu yerde zayıflamış gibi görünse de, gerçek dost, zamanın ve mekânın ötesinde vardır.
O, sadece yan yana oturulan, birlikte gülüp eğlenilen biri değildir. O, seninle hakikat yolunda yürüyen, bazen senin önünde ışık olan, bazen arkanda dua olan kişidir.
Belki de şimdi, bu satırları okurken, aklına bir isim geldi. İşte o isim, gönlünde dostluk bağı kurduğun kişidir. Ona bir selam gönder.
Çünkü dostluk, hatırlamakla başlar, dua ile büyür, sadakatle yaşar.
Ve unutma: Dost, sadece bu dünyada değil; ruhun sonsuz yolculuğunda da yanındadır.
Dost’um Dost’um
Bin cefalar etsen almam üstüme
Gayet şirin geldi dilerin dost’um
Varıp yâd ellere meyil verirsen
Kış ola bağlana yolların dost’um
İlâhi olamaya yârdan ayıran
Bahçe de bülbüller ötüyor uyan
Kula gölge ise Allah’a ayan
Senden ayrılalı gülmedim dost’um
Pîr Sultan Abdal’ım gülüm dermişler
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar
İster’isem dünya malın vermişler
Sensiz dünya malı neyleyim dost’um
Kaynakça:
1. Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet – Dostluk ve manevi yoldaşlık üzerine hikmetler.
2. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî, cilt 2 – Dostluğun ilahi kökeni ve gönül bağı üzerine beyitler.
3. Yunus Emre, Divan – “Dost ilahi sevgidir” anlayışının şiirlerdeki yansımaları.
4. İbn Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye – Ruhların ezelden gelen dostluğu ve ilahi sözleşme üzerine tasavvufi görüşler.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum