İstanbul
06 Haziran, 2025, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

ATATÜRK VE “MÜZİK ŞEHRİ URFA” -3

28 Mayıs 2025, Çarşamba 15:41

Urfa Müzik şehir kültürünün iki ana kaynağının; birincisi milli ve coğrafi olarak “Kerkük-Urfa-Harput” kültürü, kurumsal olarak ikincisi ise “Alevi-Bektaş cemi- Ahi Yaren sohbeti ve Urfa Sıra Gecesi” nin zengin bileşenlerinin bir bütünü olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Yurdumuzda sözde ifade edilen şöyle bir deyimimiz var: “Orda bir köy var uzakta. Gitmesek te gelmesek te, o köy bizim köyümüzdür” denilir, ancak köye giderek köylünün halı hatırını soran olmaz.

Cumhuriyet tarihimizle birlikte ise yüreğinde “yurt sevgisi” olan, öğretmenlerimiz, şairlerimiz, yazarlarımız, gazetecilerimiz bu yörelerdeki çetin şartlara, karşı durmalara rağmen, “uzakta bir şehrimiz Urfa’ya” gelmiş gitmişler, sanat, edebiyat şiir ve müzik gibi güzel sanatların her alanındaki kültürel birikimleriyle iletişimleri, sorunlarını da ilgili makamlara ulaştırmaya çalışmışlardır. İşte bunların başında da Fikret Otyam gelir.

Otyam, “Eğer yolunuz bir gün Urfa’ya düşerse Harran Ovası’na gitmemezlik etmeyiniz. Gidiniz görünüzde içiniz param parça parçalanmasın, yüreğinizi bir el sıksın… Göz yaşlarınızı zor tutun yurttaşlarınızı görüp de …

İşte Harran Ovası denilen bu düzlükte Kısas diye bir köy vardır. Halkının yarısı Sünni’dir. Yarısı Alevi… Gidin göründe bu yoksulluk içinde insanların nasıl kardeş gibi geçindiklerine tanık olun… ”1

Köy Sünni-Alevi karışımı… Kimse kimseye karışmıyor… Bir zırıltı bir dırıltı çıkmaması için canlarını dişlerine takmışlar… Birbirlerine saygıyı şart görmüşler, görmüşler de bu yolun doğru olduğunu bellemişler, köyün ihtiyarları bir nevi dostluk kurulu… Ne Yezid diyen var ne Kızılbaş diyen… Ne mum söndü diyen var ne hocanın keskin dili… İnanmayan gitsin görsün.”2. der.

Şanlıurfa’daki müziğin gelişme sebeplerini araştırdığımızda ise bazı kaynak kişiler, Osmanlı döneminde saraydan sürgün edilen birçok musikişinasların Urfa’ya göderildiğini, bu insanların yıllarca müzik birikimlerini yöre insanlarına aktardıklarını ifade etmişlerdir.”3.

Biz bu yazımızda Urfa kültür ve edebiyatında cumhuriyet devrinde yerini almış, Urfa’ya dışından gelen şairlerin müzik ile ilgili ve bazı yazarların da yazılarına kısaca yer verirken, söze önce, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “İstiklal Savaşı ve Samsun’dan Ankara’ya” adlı destanlarında Urfa’ya da yer vermiştir. Urfa Destanı”nda uzun yıllar burada öğretmenlik yapan Halide Nusret Zorlutuna Urfa’yı ve insanlarının yiğitliklerini dile getirir.

Bir dönem Urfa Milletvekilliği da yapan Ahmet Kutsi Tecer, halk şiirinden kaynaklanan şiir anlayışını getirerek “Mehmetçi” bir görüşü savunur. “İbrahim” adlı şiirinde bu efsaneyi dile getirmiştir.

Behçet Kemal Çağlar halk aşıklarının ağzıyla Urfa Türkülerinden yararlanarak şehrin genel özelliklerini anlatmıştır:

Urfalıyam dağlıyam

Bahçeliyem bağlıyam

Dünya biryana gelse,

Ben Urfa’ya bağlıyam”

Roman yazarı Yaşar Kemal “Kutsal Balıklar ve Ceylanlar Şehri: Urfa” isimli röportajında şehri ilgi çeken yönleriyle tanıtmıştır. “Balıkları, ceylanları, taşları kutsal.” Güneyde Urfa denmez de Urfa’ya “Ceylan gözlüler diyarı” “Efsaneler Diyarı” “Kutsal Diyar” denir, diye Urfa’dan övgü ile söz eder. Fikret Otyam da “Gide Gide” isimli dizisinde “Harran ve Hoyrat” başlıklı yazısında Urfa!yı anlatır. Fikret Otyam ise:

Urfa’ya geldim. İlk defa Hoyrat denilen türküyle tanıştım. Hoyrat insanın içini paralayan, biber gibi acı yanık bir türkü türüdür. Derttir, zulme karşıdır… Susuzdur… Topraksızdır… Hastadır… Aşktır… Sevgidir. İnsan sevgisidir…. Namuslu yürektir. Özlemdir. Herşeydir…” diye söz ettiği Urfa Hoyratlarını anlatır. Urfa’da öğretmenlik yapan şair Halim Yağcıoğlu “Anzılha” adlı eserinde Urfa’nın dertlerini dile getirmiştir.”4.

“1932’de Atatürk’ün isteği üzerine Türkiye’de kurulan “Halkevleri” bünyesinde Dil, Tarih, Edebiyat ve Folklor şubeleri oluşturulmuştur. Urfa Halkevi’nde ise musiki faaliyetleri bu dönemde yoğunlaşmış ve kurumsallaşmıştır. Halkevi’nde halkbilimi alanında geniş ölçüde derleme çalışmaları da yapılmıştır. Urfa Halkevi’nin yıllık bir yayın organı da oluşmuş ve 1951’e kadar çalışmaları sürdürülmüştür.

Fikret Otyam 1953 yılında Dünya Gazetesi’nde çalışırken ilk kez bir röportaj için geldiği Urfa’ya sevdalanan Fikret Otyam 48 yıl boyunca Urfa’ya gelip gitmiştir. Bu gezilerin bazılarında Urfa Türkülerinden derlemeler yapıp bantlara kaydetmiştir.

Yıllar önce bir yazısında “Doğduğum Aksaray’ı çok seviyorum ama anam, keşke Urfa’da doğursaydı beni, sorulduğunda ben de Urfalıyım diyebilseydim.” Diye yazan Fikret Otyam 1960 yılı mayıs ayında Urfa’ya yaptığı bir seyahatindeki izlenimlerini şöyle anlatır:

Akşamdı… Urfa Palas Oteli önündeydim. Akıl almaz, dinlemesi doyulmaz, bir ses, beni olduğum yere çaktı.Bütün Urfa inliyor desem inanın yalan değil gerçek… Kahvede kürsülere oturmuş Urfalılar ‘huşu’ içindeydiler.. İşte dedim. İlhan’a duyurmak istediğim hoyrat bu.. Dinledim biraz daha.. Koşarak dar sokaklara daldım. Dar sokakların birisinde bir ev vardır. Kapısında “Urfa Musiki Cemiiyeti” yazar. Kapıyı yumruklamaya başladım., halk oyuncusu canım insan İsa Barak açtı kapıyı ‘Hoş gelmişsen Baboo’ dedi. ‘Yorulmuşsandır.’

Aman İsa, bir yerde bir hoyrat okuyorlar bizim İlhan (İlhan Başgöz) dinlese deli olur. Şaşırdı. Baktım iç odadan bir türkü gelir. Kulak kesildim. Usulca girdim içeri. Yirmi kadar varlar. Bizim uzun ilhan, TK 30 Grundig’i kurmuş, ses kaydediyor. Dışardan duyduğum türkü buradan yayılıyordu. Hem kayıt yapıyorlar, hem de dışardaki hoparlöre veriyorlardı türküyü..”5

Ünlü Gazeteci ve yazarımız Fikret Otyam diğer bir seferinde ise Urfa’ya her geldiğinde; “Urfa Musîki Cemiyeti -neden derneği değil, tek sevdiğim yönü bu- yöneticilerine haber ulaştırdık.. Dileklerimizi duyurduk. Derneğin üyeleri halis Urfa çocukları, insanları, Çoğu esnaf.. iş güç sahibi.. Garip dostu kişiler.. Tenekeci Mahmut Güzelgöz, sazcı Aziz Çekirge, şoför Mehmet Kurik, yüz yaşında Hafız İsmail Baba, Mustafa Çölkesen, öğrenci Yavuz Tapucu, Kemal Geçgil, Mehmet Şengül, İsa Barak, İbrahim Ağan unutulur insanlar değil.. Mahmut Güzelgöz dükkanını kapatıp geldi.. Asırlık Urfa türkülerini bilen bu mert insan, garip dostu, yiğit sesli.. Kazancını, üç günlük kazancını düşünmedi.. Şoför Mehmet Kurik, yüklü kamyonunu kirkoya vurup uzattı dost elini.. İsa Barak, hele İsa Barak üç gün üç gece gözlerimize baktı nasıl yararlı olabilirim diye.. Urfa’yı sevdiğimi biliyorlardı, yüreklerini açtılar.. Unutulmaz.”6

Atatürk, bu gerçeği bilen, gönül gözü açık bir er kişi olduğu için Cumhuriyet kurulduğunda özellikle yurdumuzun iki önemli ünlü şairi Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Emin Yurdakul’u Urfa Milletvekili olarak görevlendirir, kendi deyimiyle “saz ve söz ehli” dediği şehrimiz;

Mustafa Kemal’in “Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Ancak, bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk Musikîsidir.” Der. Bu öngörüden yaklaşık 100 yıl sonra Urfa UNESCO tarafından “Müzik Şehri” unvanını alır.

*****

1. Fikret Otyam, Gide Gide: 3, “Harran- Hoyrat- Mayın’’, Forum Yay. Tarihsiz.

2. Fikret Otyam, “Hü Dost’’, Şark Matbaası, Ankara, Tarihsiz, s.136

3- Abuzer Akbıyık- Salih Turhan- Sabri Kürkçüoğlu- Osman Güzelgöz- Kubilay Dökmetaş, “Şanlıurfa Halk Müziği”, Şanlıurfa Valiliği Kültür Yayınları, Cem Veb Ofset Ltd. Şti., Ankara, 1999, s.23

4- Naci İpek, “İlimiz Şanlıurfa”, Özgül Yayınları, Isparta, Tarihsiz, s.90-91-92-93-94

5- Haz: Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu-Müslüm Akalın- Ögr. Gör. S. Sabri Kürkçüoğlu- Selahaddin E. Güler, “Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir”, Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı Yayınları, Tisamat Basım Sanayi, Ankara, 2002, s.317

6- Fikret Otyam, “Gide Gide 1-2-3”, Hilâl Matbaacılık Koll. Şti. Ok Yayınları, İstanbul, 1972, s.224-225

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum