EMEVÎ MÜSLÜMANLAR İLE SÜNNÎ MÜSLÜMANLARIN FARKI!
29 Mayıs 2025, Perşembe 21:51Emevî Müslümanlar (!) her zaman kendini “Sünnilik” ile kamufle edip, o isim adı altında Sünni Müslümanların arasına giriyor ve Şii Müslümanlar hakkındaki kendi zehirli düşüncelerini onlara dayatıp duruyorlar! Nitekim Ehl-i Beyt taraftarlarından gözüken ve kendilerine “Gulat/aşırı” denilen o kesim de Şiilik adı altında Ehl-i Beyt taraftarlığı yapan Müslümanların arasına girip, Ehl- Beyt sevgisi adı altında onları Sünni Müslümanların inançlarına karşı tahrik edip, sürekli Sünni-Şii kavgası çıkarmaya çalışıyorlar.
Sünni Müslümanlar, kendi fıkıhlarının, imam Hanefi, Şafii, Hanbeli ve Maliki tarafından oluşturulduğu günden itibaren, Müslümanım diyen hiçbir kesimi “Rafizi”, “Zındık”, “Gulat”, “Necis”, “Müşrik” vs. gibi ifadeler ile İslam dairesi dışına itmemişlerdir.
Hatta İmam Hanefi’nin şu meşhur: “Biz kıble ehli hiç kimseyi tekfir edemeyiz” sözü, tüm kıble ehli olan Müslümanlar tarafından memnuniyetle karşılanmıştır!
Yine İmam Şafii’nin şu: “Ey Resulullah’ın Ehl-i Beyti! Sizin sevginiz Allah’ın kitabında nazil olduğu üzere farzdır! Sizin yüceliğinize dair yalnızca şu yeter ki, “kim namazda size salat ve selam göndermez ise, onun namazı batıldır!” şiiri, dünyadaki Ehl-i Beyt taraftarlarının hayli dikkatini celbetmiştir!
Yine “Eş’ari” ve “Maturidi” gibi Sünni itikadi mezhepleri de kendilerinden olmayanları ve özellikle de Ehl-i Beyt’i saf dışı bırakmamıştır. Yani örneğin İmam Ali’yi Muaviye’den üstün görenleri, zındık, rafızi, necis, müşrik ve sapıklık gibi şeylerle itham etmemiştir! Fakat 3 halifeden üstün gören ya da imamların masum olduklarını kabul edenlere, “sapıklık” gibi bazı yakıştırmalarda bulunmuşlardır!
Sünni Müslümanlar, kendi itikat ve fıkhi konularını Kuran, Sünnet ve sahabe üçlüsü üzerinden elde ederler. Nitekim Şii Müslümanlar da Kuran ve Ehl-i Beyt ikilisini esas kabul edip bunlar üzerinden itikat ve fıkhi konularına ulaşırlar ve Ehl-i Beyt’in, Sünnet sahibi İslam peygamberinin kucağında büyüdükleri için ve yine Peygamberin sünnet ve siretini en iyi bilen ve en yakından gören onların olduklarına inandıkları için, Sünnet ile Ehl-i Beyt arasında bir ayırım yapmazlar.
Dolayısıyla ashabı bir kenarda tutar isek, Şii Müslümanlar da Kuran, Sünnet ve Ehl-i Beyt üçlüsünü esas ölçü kabul ettiklerinden dolayı, onların da Sünniler ile ortak bir paydada buluştuklarını söylemek mümkündür!
Fakat “Emevî İslam” dediğimiz ve günümüzde “Vahhabi” ve “Selefi” olarak bilinen bu kesim, Kuran ve Sünneti, sahabe üzerinden değil de radikalist Muhammed b. Abdulvahap ve Şeyhü’l-İslam dedikleri İbn Teymiye gibi şahıslardan almaya çalıştıkları ve bu iki şahıstaki din ölçüsünün de Muaviye sevgisi olduğu için, bunlar imam Ali’yi sevenleri başka bir şekilde değerlendirmekteler!
Şayet bunlar da sahabe üzerinden Kuran’daki konular ile Sünneti elde etmeğe çalışsalardı, haliyle İmam Ali ve evlatları da sahabe ve tabiin kategorisine girmelerinden dolayı, onları da Sünni Müslümanlar kadar sever ve hürmetlerini gözetirlerdi. Fakat bunlar her şeye Muaviye üzerinden baktıkları ve ölçüleri Muaviye sevgisi olduğu için, Ehl-i Beyt’e de Muaviye üzerinden bakmakta, böylece de Muaviye’nin dostları ile dost, düşmanları ile de düşman olmaktalar!
Bundan dolayı, bunlar açısından bir Müslüman, şayet Ali’yi seviyor ve onu herhangi bir sahabeden farklı görüyor ise, her ne kadar dört mezhebin fıkhına amel etse ve Eş’ari ya da Maturidi itikat mezhebine bağlı olsa dahi, yine de onu “zındık”, “sapık”, “necis” ve “müşrik” gözüyle görürler.
Ayrıca bunlar, kendileri dışında olan hem dört mezhep mensubu Müslümanlara farklı bir gözle bakıyorlar hem de Şiileri İslam dairesi dışında görüyorlar! Yine bunlar İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in imam Ali hakkında söylemiş olduğu “Ya Ali seni ancak Mümin olanlar sever ve sana ancak münafıklar buğz eder” hadisini, tam tersinden uygulamaya koymuş ve “Ali’yi sevenleri münafıktan daha beter olan necis, müşrik, sapık, rafızi Şii ve hatta katli vacip” olarak görmüş, imam Ali’ye küfredenleri de mümin olarak değerlendirmişlerdir!
Oysaki Sünni Müslümanlar öyle değillerdir!
Yani Sünni Müslümanlar da Ali ve evlatlarını sever fakat onların “velayetini” kabul etmezler! Bundan dolayı diyorum ki Sünni Müslümanlara destek olup, onları Emevîlerin şerrinden korumak gerek!
Özellikle de şu anda Suriye’yi ele geçiren bu Emevî zihniyetten korumak için Suriye’deki Sünni, Şii, Alevi, Nusayri, Dürzi vs. gruplar arasında birlik oluşturmak şarttır! Aksi taktirde bunlar, selefleri gibi gayri Müslimler ile iş birliği yapıp hem Sünni dünyayı hem de Şii ve diğer Müslüman kitleleri perişan edeceklerdir.
Çünkü tarihe bakıldığında selefleri Muaviye, Harici ve diğer Emevî yöneticiler de kendi dönemlerindeki gayri Müslimlere gösterdikleri toleransı, İmam Ali ve diğer Müslüman gruplara göstermiyorlardı.
Bunlara kızgınlıklarından dolayı olsa gerek, Arap olmayan örneğin Türkler gibi diğer Sünni Müslümanlar, çocuklarına Muaviye, Amr As, Mervan, Yezit vs. isimleri takmamış ve hakaret amacıyla kızdıkları birine de yer yer bunlardan biri olan Yezit ismini kullanmış ve “sen Yezit gibi birisin” demişlerdir!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum