İstanbul
12 Ağustos, 2025, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

HAZRETİ ALİ VE AĞABEYİ AKİL

11 Ağustos 2025, Pazartesi 17:48

Hz. Ali’nin Akil adında bir ağabeyi vardı.

Kardeştiler ama iki farklı kişilik, iki ayrı dünyaydılar…

Hz. Ali, Hz. Muhammed’e ilk günden beri iman ve yardım ederken ağabeyi Akil ise Hz. Muhammed’e uzun süre muhalif kaldı.

Hz. Ali, İslam ordusunun savaş makinesiydi. Bedir’de 70 müşrikin 37’sini tek başına öldürdü.

Ağabeyi Akil, Bedir’de müşrik ordusunda savaştı ve esir düştü.

Müslüman olduktan sonra hastalığını bahane ederek savaş meydanlarından uzak durdu.

Hz. Ali, Hz. Muhammed’e ilk iman eden kişiydi. Ağabeyi Akil ise geç dönemde, Mekke’nin fethinden hemen önce Müslüman oldu.

Hz. Ali, Müslümanların en fakiri gibi yaşadı ve geçimini alın teriyle sağladı.

Ağabeyi Akil ise kolay paranın peşine düştü.

İşte iki kardeşin hayatından ibretlik bir olay...

Kardeşi Hz. Ali halife iken, Akil’in ödemesi gereken yüklü bir borcu oluştu.

Ödeyemeyince kardeşine gitti. Hz. Ali’den borcu için para istedi.

Hz. Ali’de de yoktu, ağabeyine olumsuz cevap verdi.

Bunun üzerine Akil, parayı devlet hazinesinden vermesini istedi.

Hz. Ali ağabeyine kılıcını kuşanıp ve atına binip sabah erken saatlerde kendisini beklemesini söyledi.

Akil buna anlam veremedi.

Hz. Ali ise sabah bir kervan basacaklarını çünkü ülkedeki bütün insanların hakkına girmenin, bir kişinin hakkına girmekten daha kötü, daha günah olduğunu söyledi.

Yani sadece kervan sahibinin hakkına girilecek, devlet hazinesine el uzatarak bütün insanların hakkına girilmeyecekti.

Akil, Hz. Ali’nin vermek istediği mesajı aldı, isteğine ulaşamayacağını anladı.

Kendini çaresiz hisseden Akil, soluğu Muaviye’nin yanında aldı.

Muaviye, onu büyük bir memnuniyetle karşıladı. Pazarlık yapıldı. Borcun çok üzerinde bir meblağa anlaşıldı.

Akil, artık Muaviye’nin safındaydı.

Muaviye, Akil’den minbere çıkıp başından geçenleri anlatmasını, kendi cömertliğini övmesini istedi. Adet üzere Hz. Ali’ye lanet de okuyacaktı.

Akil minbere çıktı. Borcu olduğunu, borcunu ödemesi için kardeşi Ali’ye gittiğini, Ali’nin hazineden para vermeyi reddettiğini, Muaviye’nin ise borcunu ödediğini anlattı.

Son olarak orta yere “Allah ona lanet etsin” cümlesini bıraktı.

Cümle ortada kaldı çünkü lanet daha çok Muaviye’ye edilmiş gibiydi.

Muaviye, lanetin kime edildiğinin belli olmadığını söyleyerek minberden inen Akil’e sitem etti.

Özetle Hz. Ali halifelik günlerinde, ağabeyi Akil’in bir usulsüzlük teklifini reddetti.

Akil, menfaatlerine uyarak Muaviye’nin yanında yer aldı.

Hz. Muhammed döneminde hastalığını bahane ederek savaşlara katılmayan Akil, ilerlemiş yaşında Sıffin’de Muaviye’nin ordusunda Hz. Ali’ye karşı savaştı.

Muaviye rüşvetle, parayla, makamla, şantajla, tehditle, korkuyla insanları kendi etrafında topladı. Amacına ulaşmak için bütün araçları meşru gördü.

Kullanabildiği her şeyi kullandı.

Hatta Kur’an ayetlerini mızrakların uçlarına takmaktan çekinmedi.

Kendi çevresinde zengin bir sınıf oluşturdu. Küçük bir kesim zenginleştirirken geniş kitleleri fakirleştirdi.

Hz. Ali, makam ve mevkileri sadece hak edenlere dağıttı. Onları da başıboş bırakmadı, takip etti. Rüşvet dağıtmadı. İnsanları tehdit etmedi. Kimseye şantaj yapmadı.

Hazinedeki parayı hiçbir ayrım gözetmeksizin herkese eşit şekilde dağıttı.

Halifeliğinin üçüncü yılında hükmü altındaki topraklarda sadakaya muhtaç tek kişi bile kalmamıştı.

Peki, ya sonra ne oldu?

Hz. Ali, Küfe mescidinde secdede iken kılıç darbesinin alnına aldığında “Kabe’nin Rabbi’ne ant olsun, kazandım”, dedi.

Bunu Kâbe’nin içinde doğan ilk ve tek kişi söyledi.

Kazandı da…

Hayatını inandığı değerler uğruna sağlam bir duruşla tamamladı.

Büyük olan adı, zamanla daha da büyüdü. Cihanın dört yanına yayıldı.

Herkes onu sevdi, herkes ona saygı duydu.

Adı çocuklarımıza ad oldu.

Ona selam olsun!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum