İstanbul
17 Temmuz, 2025, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2412.9
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66248.09$

BİZ HÂLÂ KATLEDİLDİĞİMİZ YERDEYİZ!

03 Temmuz 2025, Perşembe 00:29

Değerli Canlar,

Sivas katliamının üzerinden tam 32 yıl geçti.

Ne Alevi Bektaşilerin bu katliamın ardından yaşadığı travma son buldu, ne de kamuoyunda adaletin sağlandığına dair bir kanaat oluştu.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun net ifadelerle tespit ettiği, “Sivas olayları sırasında delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemiş” olduğu gibi, Alevi Bektaşiler açısından söylersek, biz de hâlâ katledildiğimiz yerdeyiz!

Elbette Türkiye'ye ve milli birliğimize kasteden bu katliamın tertipçilerini biliyoruz, ama, 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas merkezinde bulunan Madımak otelinde, otelde bulunan etkinlik katılımcıları ve otel personelinden olmak üzere toplam 35 kişinin ölümüne neden olan “kamu zaafiyeti”ni de göz ardı edemeyiz.

2 Temmuz günü, saat 19:00’a kadar göstericilere sonuç alıcı hiçbir müdahalede bulunulmamış, tersine zaman içerisinde gösterici sayısı da dikkat çekecek biçimde artmıştı.

19:45’de göstericiler tarafından Madımak otelinin önündeki arabaları yakmakla birlikte, benzine batırılmış üstüpüleri içeri atmak suretiyle, otelin de yakılması girişiminde bulunulmuş, bir kısım etkinlik katılımcıları içeriden çıkmayı başarsa da, 35 kişi hayatını kaybetmişti.

Olaylarda ağır yaralanan şair Metin Altıok da, tedavisine devam edilen Ankara GATA’da 09.07.1993 tarihinde hayatını kaybetti.

Sivas olayları nedeniyle yargı makamlarınca hakkında işlem yapılan kişi sayısı 197’dir. 67 kişi hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.

Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde 130 sanık yargılanmıştır. Yargılama sonucunda; mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun anayasal düzeni bozmaya kalkışma suçunu düzenleyen 146/1. maddesi uyarınca 34 kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, aynı Kanunun 146/3. maddesi uyarınca 38 kişi de ağır hapis cezalarına (7 yıl 6 ay) çarptırılmıştır.

Ayrıca, yaş küçüklüğü veya kısmi akıl hastalığı gibi indirim nedenleriyle 9 kişi de aynı suçlardan 5 ila 20 yıl arasında değişen ağır hapis cezaları almıştır.

2 kişinin ölüm nedeniyle, yargılanan 5 kişinin ise zaman aşımı nedeniyle davası düşmüştür. Yargılama sonucunda toplam 39 kişi beraat etmiştir.

Cumhurbaşkanlığı tarafından görevlendirilen Devlet Denetleme Kurulu raporunda da tespit edildiği üzere, halen Sivas katliamının kimler tarafından ve hangi amaçla organize edildiğini bilmiyoruz.

Nitekim, 2010 yılında hazırlanan Alevi Çalıştaylarının Nihai Raporunda “Üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen Madımak olayı hâlâ yeterince aydınlatılabilmiş değildir.” ifadesine yer verilerek şu tespit yapılıyor: “gerek Madımak gerekse Başbağlar olayı, usta işi bir kışkırtma olarak toplumsal farklılıkların birbirine yakınlaşma enerjisini tüketmiş, karşılıklı konuşma ve dil bulma arayışlarını da imha etmiştir. Gerçekte ne Aleviler ne de Sünniler bu olayın aktif birer parçasıdır.

Fakat, son zamanlarda Sivas katliamını Alevi-Sünni çatışması olarak göstermek isteyen kesimlerin, ülkemizi sonu gelmez çatışma ve kamplaşmalara mahkum etmek isteyen emperyalist güçlerin emrinde olduklarını açıkça görüyoruz.

Sivas katliamından 3 gün sonra, Erzincan iline bağlı tümüyle Sünni vatandaşların yaşadığı Başbağlar köyü, PKK’li teröristler tarafından basılmış ve 33 kişi öldürülmüştü.

Aynı şekilde, Erzurum iline bağlı bir diğer Sünni yerleşim yeri olan Yavi’de de benzer bir saldırı sonucu 32 vatandaşımız yine PKK tarafından katledilmişti.

PKK yöneticilerinin açıkça “Sivas katliamının öcünü aldık” şeklinde propaganda yaptığı ve özellikle Avrupa ülkelerinde Alevi gençleri kandırıp “Alevi intikam timi” kurma girişiminde bulundukları gerçeği, bize Sivas katliamının arkasında duran tertipçileri ve amaçlarını da açıkça gösteriyor.

Katili tanıyoruz!

Ayrıca, unutmayalım ki, DYP lideri ve ABD vatandaşı Tansu Çiller’in başbakan olduğu 50. Türkiye Hükumeti döneminde meydana gelen Sivas katliamı esnasında Erdal İnönü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak bulunuyordu.

SHP’den Erdal İnönü dışında, Türkan Akyol, İbrahim Tez ve Erman Şahin Devlet Bakanı, Seyfi Oktay Adalet Bakanı, Hikmet Çetin Dışişleri Bakanı, Onur Kumbaracıbaşı Bayındırlık ve İskan Bakanı, Mehmet Moğultay Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Tahir Köse Sanayi ve Ticaret Bakanı, Fikri Sağlar Kültür Bakanı ve Abdülkadir Ateş Turizm Bakanı olarak hükumette bulunuyorlardı. SHP ve bir süre sonra birleşerek CHP olarak yollarına devam eden sosyal demokratların bu katliamda sorumluluğunu da dile getirmek zorundayız.

Halkın birbirini kırımı şeklinde gösterilmek istenen bu katliam gününde SHP lideri ve Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’ye belirli bir saatten sonra ulaşmak mümkün olmadığı, telefonlara cevap verilmediği başta Aziz Nesin olmak üzere, çok sayıda mağdurun tanıklığı ile sabittir.

Yine sabit olan ve Alevilerin düşünmesi ve sorgulaması istenmeyen önemli bir husus da, katliamın üzerinden tam 32 yıl geçmesine rağmen, CHP’nin neden, katliamın arka planını açıklamaya yarayacak tek bir küçük kanıt dahi ortaya koyamamış ya da koymamış olması sorusudur.

O gün adı SHP olan CHP'nin Sivas katliamında oynadığı rol ve sorumluluğu aydınlatılmadıkça, gerçek katillerin ve de arka plandaki karanlık odakların gün ışığına çıkması mümkün değildir!

Ancak, şu gerçeği de göz ardı edemeyiz ki, Sivas’ta ortaya konan sözde “Sünni tepki” ye karşılık, PKK taşeron kullanılarak Erzincan ve Erzurum’da sözde “Alevilerin verdiği karşılık” şeklinde yazılmak istenen senaryo Türk milletinin binlerce yıllık mirasa dayanan feraseti sayesinde tutmadı, bozuldu.

Ülkemizin sürüklenmek istendiği Alevi-Sünni çatışması planı başarısız kaldı.

Bu noktada, insanlık dışı büyük bir mağduriyet yaşadığı halde, Alevi Bektaşi vatandaşlarımızın teröristlere ve kışkırtıcı odaklara karşı ülkemizin ve milletimizin birliği tarafında yer alışı takdirle anılmak gerekir.

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu, ANAP İstanbul Milletvekili ve eski Bakanlarından Adnan Kahveci, eşi ve 1 çocuğu, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve ülkemizin onlarca yetişmiş vatansever evlatları aynı yıl içinde katledildi.

Nevruz Bayramı kutlamaları bahane edilerek ülke savaş alanına çevrildi. Sivas’ta 37, Erzincan Başbağlar köyünde 33, Erzurum İli Çat İlcesi Yavi Kasabası'nda 32 vatandaşımız katledildi.

Sivas katliamını Türkiye’nin 1993 yılında yaşadığı bu saldırı zincirinden bağımsızlaştırarak, tek başına Alevi-Sünni çatışması olarak tanımlamak, ülkemizi parçalamak amacıyla vatandaşlarımızı kamplaştıran emperyalizmi gizlemektir.

Halbuki, Sivas katliamında ve Başbağlar ile Yavi kasabasında katledilen canlarımıza karşı en büyük sorumluluğumuz katilleri açık isimleriyle zikretmektir.

Bu sorumluluk bilinciyle söz veriyoruz, Canlarımızı katledenlere karşı mücadelemiz sonsuza dek sürecek.

İstanbul Horasan Erenleri Cemevi Derneği olarak Sivas, Başbağlar ve Yavi katliamlarında yaşamını yitiren tüm canlarımızı saygıyla anıyoruz.

Alevi-Sünni kardeştir, emperyalizm kalleştir!

Yaşasın Türkiye!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum