TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?
25 Eylül 2025, Perşembe 12:29Tehlikenin farkında mısınız?
Türkiye hızla mezhepçi ayrışmaların ve çatışmaların ortasına itiliyor!
Sosyal medyada bazı fitne odakları Alevi Bektaşilere hakaret ederken, asimetrik bir eksende üstüne “Alevi” elbisesi giyen bazı aymazlar ve CHP’de süregiden iç savaşı Alevileri kriminalize ederek kazanacağını sanan bazı ahmaklar da mezhepçilik fitnesini kışkırtmakta tereddüt etmiyorlar!
* * *
Daha önce de defalarca yazdım: Mezhepçilik fitnesinin asıl hedefi Sünni canlarımızın öfkesini kışkırtmaktır!
İster “dindar Müslüman” görünümlü, ister “laik, liberal, batıcı” görünümlü, isterse “sol, sosyalist, ateist” görünümlü olsun, planlanan “proje” Alevi canlar ile Sünni canları karşı karşıya getirmektir.
* * *
Tunceli’nin Ovacık ilçesinde DAD Eş Başkanı Kadriye Doğan ile Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Hessen Eyaleti İnanç Kurulu Başkanı Ali Ekber Erdem’in, DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın sosyal medya hesabından ortaya attığı “Munzur gözelerinde mescit yapıldı” yalanı bahanesiyle gösteri yapması ve olayı sosyal medyada kampanyaya dönüştürme çabaları ile, El Cezire kanalının muhabiri Amal Zaamta’nın “Aleviler, şarapçı sahabe düşmanları, varlıkları sorun. Birbirlerinin kadınlarıyla zina etmeyi mübah görürler” sözleri ile TikTok hesabında video yayınlamasının hedefi aynıdır!
Alevi ve Sünni canlarda öfke yaratıp çatışmaya zemin hazırlamak!
DAD kimdir? Terör örgütü PKK’nin liderlerinin fotoğraflarını şubelerinde asan bir sözde Alevi örgütü!
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ise, bir süredir Ali’siz Alevilik kara propagandasını yapanların yönetimi ellerine geçirdikleri bir örgüt!
Amal Zaman ise, Muaviye’den aldıkları Ehl-i Beyt düşmanlığı mirasını Araplar arasında halen canlı tutma gayretinde bir nefret objesi!
Türkiye’yi karıştırmak, mezhepçi bir çatışma ortamı yaratmak için kimler kimlerle beraber iş tutuyor, iyi anlamak zorundayız.
Bunları anlamaz isek, biz Alevilere ve ülkemize kurulan tuzağı deşifre edemeyiz!
* * *
Kendisini “ülkenin kurucu partisi” olarak sunan CHP içerisinde kıyasıya süren ve artık siyasi rekabet olmaktan çıkıp iç savaşa dönüşen çatışmada birisi eski Kültür ve Turizm Bakanı olmak üzere 3 ayrı konuşmada duyduklarımız ise akıl, izan sınırlarını çoktan aşmıştı!
Fikri Sağlar, Kılıçdaroğlu’nu kötülemek için şu sözleri kullandı:
“Kılıçdaroğlu’nun yaptığı Yavuz Sultan Selim’in yaptığından daha büyük kötülüktür... Alevi-Bektaşi inancına sahip bir insan olarak da bunu altını çizerek söylüyorum çünkü 13 yıl Alevi Bektaşileri sömürerek işbaşında kaldı Kemal Kılıçdaroğlu.”
Sorsak kendilerini “Cumhuriyet’in kurucu gazetesi” olarak sunacak olan gazetenin CHP iç savaşında önde gelen silahşörü Orhan Bursalı, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak “Aleviler siyasi cemaati oluştu, CHP umurlarında değil...” diyordu!
Yine TELE1’in sahibi ve genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ da, CHP içindeki iç savaşta taraf olmuş ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken, eski genel başkanın yargının vereceği karara uyması ihtimalini değerlendiren şu sözleri sarf etmişti: “Bunun bir ihanet olacağını düşünüyorum, elbette öyle. Yani yok piro vesaire bilmem ne, Alevi bilmem ne, işte dede filan… Yani bu edebiyatla bu iş olmaz. Alevilerin hainleri çoktur; tıpkı diğer milletlerin ve inançların olduğu gibi olur.”
* * *
Açıkça görülüyor ki, CHP iç savaşında Ekrem İmamoğlu/Özgür Özel tarafı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı saldırısında onun Alevi inancına aidiyetini kendisine karşı bir silah olarak kullanmak istiyorlar!
Aslında bu yöntem sadece CHP içindeki Alevileri “Aleviler zaten bize oy vermez” mantığı ile dışlamakla kalmıyor, aynı zamanda Alevi olmayanları da konsolide ediyor, avam bir kelime kullanırsak, havuzluyor!
CHP’nin genel merkezindeki hakim güçler genel merkez yönetiminin yapısını Aleviler üzerinden yeniden dizayn ediyorlar!
* * *
Burada durup, CHP ve genel olarak muhalefete “Alevilik alerjisi” virüsünü kimin enjekte ettiğini de hatırlamamız gerekiyor:
ABD devletinin Think-Tank kuruluşu American Enterprise Institute (AEI)’ün kıdemli uzmanı ve eski Pentagon yöneticisi “yeminli Türkiye düşmanı” Michael Rubin önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi kökeni”nin Cumhurbaşkanı seçilmesinde olumsuz rol oynayacağı iddiasını ortaya atmıştı.
Hemen ardından, Ruşen Çakır, sözde sosyalist Ahmet Şık ile bir söyleşi yaparak bu “fikri” Türkiye’ye taşıdılar. Şık aynen şöyle söylemişti:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Alevi olmasının Türkiye toplumu ve siyaseti için bir mesele olduğunu kavrayarak hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Ardından Levent Gültekin, İsmail Küçükkaya ve diğerleri yine aynı “fikir”i yaydılar!
Dolayısı ile, Kılıçdaroğlu’nun Alevi inancına aidiyetini “sorun” olarak gösterenlerin büyük ölçüde yine kendisini “muhalefet” olarak tanımlayan çevreden olduğunu ve bu iddiayı muhtemelen farklı bir ismi aday yapmak için ortaya attıklarını kabul etmek zorundayız.
Bu konuda, olaylar daha çığrından çıkmadan, 23 Şubat 2023’te yazdığım uyarıcı yazımı da okurların dikkatine sunuyorum, okumak için TIKLAYIN: https://www.alevihaberler.com.tr/makale/bir-alevi-cumhurbaskani-olabilir-mi-22
* * *
Bu yöntem, tanıdık bir yöntem!
Soğuk savaş döneminde, özellikle de ABD ve NATO’nun Türkiye siyasetinde büyük ölçüde egemen olduğu 60’lı yılların ortasından itibaren yine aynı yönteme başvurulmuştu.
Ama, o zaman bu yöntemle Alevi kökenli seçmeni CHP’ye itmişlerdi ve bu yolla Sünni kökenli seçmeni de merkez sağ partilerde havuzlamışlardı!
CHP içindeki iç savaşta uygulanan yöntemin asıl sahiplerinin bilinmesi belki parti içi iktidar kavgasında anlamlı olabilir.
Ama, Aleviler açısından baktığımızda, nasıl ki, bu ayrışmanın bedelini 60 ve 70’li yıllarda yine kanla-canla ödediysek, bugün de üzerimize yazılan senaryodan zararla çıkacağımızı söylemek kehanet olmaz.
* * *
Görüldüğü gibi, siyaset kurumu zafer kazanmak için dur-durak bilmiyor. Herhangi bir ahlak veya etik kural tanımıyor. Onlara göre, “kazanmak için her şey mübah”!
Peki, tüm zararı bize olan, tüm bedelini bizim ödediğimiz bu “siyaset savaşı”nda kendisine Alevi tanımını lâyık gören kimi federasyon, vakıf vs yöneticileri ne tür bir kazanç umuyorlar ki, bizleri bu savaşa sokmakta zerre tereddüt etmiyorlar?
İşte, cevabını bulmak zorunda olduğumuz soru budur!
“Filler tepişirken” ezilen hep biz “çimenler” olduğumuz halde, “çimene benzeyen” bazı yaratıklar bizleri neden fillerin ayağının altına atıyor?
* * *
Özellikle hain FETÖ darbe girişimi sonrasında, emperyalizme karşı iç cephe güçlendirilmez ise, şantajlara ve kışkırtmalara maruz kalabileceğimiz tespitinden yola çıkılarak, toplumsal bütünleşme projesi başlatıldı.
Aleviler olarak sevinçle karşıladığımız bu kararın sonuçlarından birisi Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulması, diğeri ise bazı kanunlarda düzenlemelere gidilerek, camilere tanınan hakların cemevlerine de uygulanacak şekilde genişletilmesi oldu.
İmar Kanunu değiştirildi ve aynen camiler gibi, cemevleri yapımı da yerleşim planlamalarına dahil edildi.
Büyükşehir Kanunu değiştirildi ve aynen camiler gibi, cemevleri inşa etmek ve cemevlerinin bakım-onarım-temizlik işleri de büyükşehir belediyelerinin görev ve sorumluluk alanı olarak belirlendi.
Belediye Kanunu da aynı yönde yeniden düzenlendi.
İl Özel İdare Kanunu değiştirildi ve mülki amirliklerin görevleri arasına cemevlerinin yapımı, bakım ve onarımı ile şehir planlamalarında aynen camiler gibi, cemevlerinin de yer alması ile ilgili düzenlemeler eklendi.
Elektrik Piyasası Kanunu değiştirildi ve cemevlerinin aydınlatma giderlerinin aynen camiler gibi, devlet bütçesinden karşılanması sağlandı.
Buraya bir not olarak ekleyelim ki; Elektrik Piyasası Kanunu’ndaki yeni düzenlemeye ek olarak, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi önceki Başkanı Alirıza Özdemir’in girişimi ile hazırlanan bir yönetmelik ile, 5 yıllık süre için, cemevlerinin sadece ibadet bölümlerini kapsayan aydınlatma giderleri değil, TÜM ELEKTRİK GİDERLERİ devlet bütçesinden karşılanıyor.
2025 yılında açıklanan verilere baktığımızda, halen faaliyette bulunan 2105 cemevinin 1700’ünden fazlasının yeni düzenlemelerin yarattığı imkanlardan faydalanmak için başvuru yaptığını öğreniyoruz. Cemevlerinin yarısından fazlası elektrik giderlerini halihazırda karşılatıyor ve başvurular her gün daha da artıyor. 700’ün üzerinde cemevinin bakım-onarım-tefrişat talepleri karşılanmış durumda. Kısaca, Alevi Bektaşi canlarımız büyük çoğunlukla devletin toplumsal bütünleşme girişimine olumlu yaklaşmış ve benimsemiştir.
* * *
İşte, tam bu noktada Alevilerle ilgili nefret söylemlerinin artması, çeşitli siyasi odakların Aleviler üzerinden çatışmacı söylemler geliştirmesi ve Alevileri hedef yapan girişimleri dikkatlice değerlendirmek zorundayız.
Alevi Bektaşi canlarımızı hedefe koyarak toplum içerisinde mezhepçilik çatışmasını tetikleyecek girişimleri bireysel nefret söylemleri dairesinde değerlendirmek olayı hafife almak olur.
Çatışmacı söylemlerin ifade edildiği odaklara baktığımızda, bunun planlı bir operasyon olduğunu iddia etmek mümkündür.
Bu perspektifle değerlendirmemiz, devletin erken uyarı sistemlerinin harekete geçmesi ve ülkemizde mezhepçilik üzerinden yeni bir fay hattı yaratılmasına izin verilmemesi gerektiğidir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Hayrettin
26-09-2025 07:34Aliriaza can kaleminle yazdigin canda trbtik ederim.düşunceneYazdiklerine katiliyorum. Teşekkürker